Fadıl Akgündüz bir kez daha cezaevinde. Namıdiğer Jet Fadıl!.. Bu kez Maldivler’e dek uzanan ‘devre mülk’ projesiyle yarattığı yeni mağdurlar şikâyetçi oldu. Tutuklandığı gece kendisini öyle bir savundu ki mahkemede olsanız cebinizden çıkarıp para verirdiniz! Düşünsenize birkaç yıl önce televizyon programında göğsünü gere gere “1-2 milyar avro servetim var” diyen Jet Fadıl, bir gece yarısı çıkarıldığı mahkemede hâkimin ‘aylık gelirini’ sorması üzerine ‘5 bin TL’ diyecekti. Fadıl deyince benim aklıma hep Sülün Osman gelir. 1923’te İstanbul’da doğan Osman Ziya Sülün 1950 ve 60’lı yıllardaki “işleriyle” ün kazanmıştı. Tramvaydan Galata Kulesi’ne kent meydanlarındaki saatlerden şehir hatları vapurlarına kadar birçok kamu malını saf vatandaşlara ‘satarak’ ya da ‘kiraya vererek’ efsane haline geldi. Bu kadar da olmaz dedirten olaylar Kemal Sunal’ın, Metin ile Zeki’nin filmlerine konu bile oldu.

Yimpaş’ın patronu Dursun Uyar, Kombassan’ın patronu Haşim Bayram ve Jetpa’nın patronu Fadıl Akgündüz... 1980’li yıllardan itibaren hayatımızdan hiç çıkmayan ‘yeşil sermaye’nin en önemli figürleri. 12 Eylül askeri darbesi solcuların üzerinden silindir gibi geçerken onlar kendilerine çoktan rol biçmişlerdi. Saf Müslümanın dini duygularını o kadar güzel kullandılar ki son 20-30 yılda yüz binlerce mağdur yarattılar. Ünleri sadece Türkiye’ye değil Avrupa’ya taştı!.. Neredeyse Almanya’daki her saf Müslüman bunlara paralarını kaptırdı. Bir kısmı bu isimlerle mahkemelik oldu; bir kısmı ise hesabını ‘ahirette soracağım, iki yakasına yapışacağım’ diye diye kahrından öldü... 22. yılını yaşadığım meslek hayatımda o mağdurlardan o kadar çok insan tanıdım ki!

Ama birisini hiç unutmam!.. Dursun Uyar’ın hayatını anlattığım Şef adlı kitabımın ardından gazeteye sakalı göbeğine kadar uzanan bir amca geldi. 7 yıl kadar önce olsa gerek. Herkesin gözleri amcanın üzerindeydi. Aramızdaki diyalog -herkesin anlayacağı şekilde yazdım- şöyle gelişti: Oğlum ben bu adama tam 1 milyon TL verdim. Şimdi ne yapacağım! Ah be amcacığım, 1980’li yıllarda versen neyse, 1990’lı yıllarda versen neyse, sen 2000’li yıllarda bu parayı nasıl verdin. Hiç mi duymadın yaşananları? Ne yapalım be oğlum, camide namaz kıldık sonra el sıkıştık...

 

Yüzlerce haber

22 yıl boyunca bu isimlerle ilgili yüzlerce haber yaptım. Neredeyse biz haber yapmaktan bıktık, bu isimler mağdur yaratmaktan bıkmadı!..

Ancak itiraf etmeliyim, bu önemli 3 figürün en renklisi tartışmasız Fadıl Akgündüz’dü. Evet... 60’ına merdiven dayadığı günlerde Metris’e konulan Jet Fadıl, akrabalarının altınlarını satarak başladığı ticari hayatında “öyle işlere imza atmadı ki”!.. İmza atmadı, diyorum. Çünkü projelerinin büyük bölümü rafta kaldı. 1987’de Jet Sürücü Kursu’yla başlayan Jet Fadıl, 1995’te otomobil firması Proton’un Türkiye Temsilciliği’ni alınca bir anda İstanbul’da Jet-Kent projesine başladı. Yıl 2015... Hâlâ Jet-Kent mağdurlarından telefon alırım. Ne yapabilirim, bu işlerle ilgili avukatların ismini verip ‘inşallah paranıza kavuşursunuz’ diye teselli ediyorum. Adı davalardan önce Başbakanlık raporlarına girdi. 1987-90 yılları arasında Kalkınma Bankası’ndan aldığı 5.3 milyon liralık krediyi ödemediği Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarına yansıdı.

Hele hele 1998’de kurduğu Jet-Pa Holding’le Avrupa’da Türklerden para toplamasının ardından bir yıl sonra kamuoyuna duyurduğu ‘İmza’ projesi. Ne var ki o markayla hiç otomobil üretilmedi. İmza lafta kaldı!..

 

7 yıldızlı helalli devre mülk!

2000’li yılların başları Jet Fadıl haberlerinde patlama yaşanacaktı. Jet-P aracılığıyla aldığı ve en az 230 milyon Auro olduğu belirtilen paraları geri ödenmeyince Jet Fadıl’a hapis yolu gözüktü. 1.5 yıl tutuklu kaldıktan sonra 150 bin TL kefaletle serbest kalan Fadıl 4 yıl 2 ay hapis cezası alınca çareyi yurtdışına kaçmakta buldu. Siirt’ten milletin vekili olarak yurda dönen Akgündüz tutuklandı kısa süre sonra serbest kaldı. Zamanaşımı imdadına yetişti, 2008 yılında davası düştü. Dava düşünce yeni projeler ardı ardına geldi. Siirtspor’un başkanlığını yaptığı dönemde Sergen Yalçın, Tanju Çolak ve Alpay Özalan transferleriyle kamuoyunda adından sıkça bahsettirmeyi başardı. Tanju, Alpay, Sergen Siirt’le el sıkışırken yüzlerce mağdur mahkeme kapılarında hakkını aramaya başlamıştı.

7 yıldızlı, hilalli, helalli devre mülk Caprice Gold’un temeli atılırken yanında bu kez kamuoyunun yakından tanıdığı Cübbeli Ahmet Hoca vardı. Saf Müslümanların gözünde düşüşe geçen popülaritesini hem imamlar gibi cüppeli-sarıklı kıyafetler giyerek hem de Cübbeli Hoca’yla yan yana samimi pozlar vererek aşmaya çalışıyordu. Başarılı oldu da!.. Bayrampaşa’da Caprice Gold ve devamında Maldivler’e uzanan devre mülk projesinde yeni yeni mağdurlar yarattı. Zaten, o’nu beş gün önce hapse götüren süreç de bu projelerde yarattığı mağdurların şikâyetleriyle başladı. Projenin temelini atan, Maldivler projesinde bilboardlarda resmen şov yapan Jet Fadıl, yaklaşık 10 yıl önce işin kolayını da buldu. Şirketi ablası, eniştesi ve yeğeninin üzerine geçirdi.

Herkes gibi zaman zaman ben de kendime sordum. Yaptığı işi ablasının üzerine atacak şekilde bir savunma yapan bu adam hâlâ nasıl para topluyor? Ve hâlâ birileri nasıl para veriyor?

Aslında bu sorunun yanıtı yıllar önce yaptığımız haberlerde gizliydi. Jet-Pa için genel kurul yapmadan toplantıyı yapan, oyları kullandırtan ve bunu Resmi Gazete’de yayımlatan da oydu; yeğenini şirketin başına bir dakikalığına genel müdür yapıp sonra görevden alan da yine o isimdi...

 

Cenevre’den mektup

Ama bir tanesi var ki, ben bile haberi yazarken ‘yok artık’ demiştim. Jet-Pa dava dosyasına giren bir mektup din sömürüsünün geldiği noktayı özetliyordu. Jet-Pa’nın patronu Akgündüz 2000’li yılların hemen başında mağdurların Jet-Pa’dan ayrılmaması için kendi el yazısıyla Cenevre’de kaleme aldığı dört sayfalık mektupta şunları yazacaktı:

“Geçen mektubumda Allahü Teala’nın bir hudusi kutsisisini zikretmiş ve bizim ortaklığımızdaki ruhun bu ruh olduğunu vurgulamıştım. Hadisi kutside ‘İki sadık ortağın yanında üçüncüsü benim, üç sadık ortağın yanında dördüncüsü benim’ buyuruluyor. ‘İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır’ hadisi şerifinden ilham alıyoruz. Bu inanç ve bu sadakat olmasaydı, kısacası şahsen ben, Allahü Teala’nın ortağımız olduğuna inanmasaydım, bu mücadeleyi çoktan bırakmış olurdum. Bu mektubumda ağırlıklı olarak “İmza” projesi üzerinde durdum. “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz” ayeti kerimesi ne yapmamız gerektiğini çok iyi anlatmıyor mu? Ben bir ortağınız olarak size şunu söyleyebilirim ki, ben hiçbir zaman ümidimi kesmedim, kesmeyeceğim de. Zaten bu ayete göre Allah’tan ümidi kesmek Kuran’a inanmamak, dolayısıyla küfre gitmek değil midir? Görüyoruz ki inananlara ümidini kaybetme hakkı verilmemiştir. Yine kendimden örnek verecek olursam, ben hâlâ günde 18 saat çalışıyorum ve Allah’a tevekkül ediyorum.”

Evet... Yanlış okumadınız, Jet Fadıl’a göre ‘Allah Jet-Pa’ya ortak’tı!.. Neredeyse 15 yıl önce yazılan bu mektubu yeniden okuduğumda Jet Fadıl, yarattığı mağdurlara “Sizlere inanmasaydım ben bu mücadeleyi çoktan bırakmış olurdum” diye sesleniyor... İnsanın içinden, ‘Keşke o mücadeleyi bıraksaydın, bu kadar mağdur yaratmasaydın’ diyesi geliyor!..

 

Ailesinin yurtdışına çıkışı yasaklandı

Fadıl Akgündüz’ün tutuklandığı devremülk yolsuzluğu soruşturmasında şüpheli olarak ifadeye çağrılan ancak savcılığa gitmeyen Akgündüz’ün ablası Avniye Obut, eniştesi İbrahim Obut ve şirket müdürü olan yeğeni Mehmet Salih Obut’un yurtdışına çıkışları yasaklandı.

Obut ailesi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında “tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırılıcılığı” suçundan şüpheli olarak ifadeye çağrılmış ancak avukatları mazeret bildirmişti. Soruşturma savcısı, Bayrampaşa’daki bitirilemeyen Caprice Gold’un üst düzey yöneticisi olan 3 şüphelinin dosyasını, adli kontrol kararı verilmesi talebiyle, 21 Aralık’ta mahkemeye sevk etti. İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliği, 22 Aralık’ta savcılığın talebini değerlendirdi ve 3 şüphelinin yurtdışına çıkışlarını yasakladı.

Kararda, adli kontrol kararı verilebilmesi için CMK’nin 100. maddesindeki tutuklama nedenlerinin varolmasının gerektiği belirtilerek, “Olay değerlendirildiğinde, şüphelilerin kaçma, saklanma veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların dosyada mevcut olduğu anlaşılmıştır” denildi.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr