Sercan AKINCI

İSTANBUL - Türkiye’de 1950’lerde gelişmeye başlayan özel sektör ekonomisiyle kurulan aile şirketlerinde 3’üncü kuşağın devri başlıyor. Şirketlerde 3’üncü kuşak, yönetime geçmeye hazırlanırken, en büyük riskler şirket ortaklarının artacak olması, yeni kuşağın işleri tam olarak bilmemesi ve kurumsallaşmanın çok düşük düzeyde olması olarak göze çarpıyor. Uzmanlara göre bu riskler yeni dönemde şirketlerde tasfiyeyi ve satışları da beraberinde getirebilir.

Şirketler için bu riskli dönemi geçtiğimiz ay Türkiye İhracatçılar Meclisi’nde (TİM) düzenlenen bir toplantıya katılan Borsa İstanbul A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Turhan, “Bir şirketi birinci nesil kurar, ikinci nesil büyütür, üçüncü nesli ifade etmek istemiyorum” sözleriyle özetledi. Türkiye’nin en büyük şirketlerinden Sabancı Holding aynı süreci, kurumsallaşmayı başarılı bir şekilde oturtması nedeniyle Esas Holding’i kuran ortakların ayrılmalarından zarar almadan atlattı. Bu süreci başarılı bir şekilde atlatan Sabancı’nın aksine kötü tecrübeler yaşamış çok sayıda şirket mevcut. Yeni Karamürsel’in (YKM) satış süreci, aile şirketlerinde yaşanabilecek sıkıntılara ışık tutuyor. YKM’nin bir taraftaki ortakları hisselerini Boyner’e satarak işten çekilmişlerdi. Tan Ailesi ise YKM’nin satışına karşı çıkmış ve aradaki kavga bir süre medyaya yansımıştı. Şirketlerin 3’üncü kuşağa geçişindeki sıkıntılara farklı bir örnek de Abdullah Çınar’ın 4 şirketi için iflas kararı verilmesi oldu. Uzmanlar, gelen yeni neslin işi büyütmek istemesiyle büyük borçlar altına girmesinin de şirketi geri dönüşü olmayan bir yola sürükleyebildiğini vurguluyor.

Ortak sayısı arttıkça karar almak zorlaşıyor



‘Şirket anayasası’ bu süreçte şart

Aile şirketlerinde bu tip sıkıntıların yaşanmaması için kurumsallaşmanın önemine dikkat çeken Canoğulları, şirketin kurulma aşamasında bir ‘şirket anayasası’ hazırlanması gerektiğini vurguladı. Şirket anayasasının sağlıklı bir büyüme için şart olduğunu ifade eden Canoğulları, yazılı kurallarla birinin ayrılmak istemesi, şirket yönetim kurulunun belirlenmesi, hangi yatırım için hangi ortakların kararlarına ihtiyaç duyulacağı gibi şartların ortaya konulmasıyla şirketlerin devamlılığının sağlanabileceğine işaret etti. “Eğer kurumsal bir şey yoksa ve zamanında da şirketi bir fona ya da vakfa vermediyseniz tıkanma yaşanıyor” diyen Canoğulları, şirket anayasasının ayrılmak isteyen kişilere de sorumluluklar getirdiğini söyledi.

Doğru kişi yavaş yavaş eğitilmeli



“Avrupa’da hiç kimse dışarıda kendini ispat etmedikçe şirketin başına geçirilmiyor. ‘Sen git 5 sene adımı kullanmadan dışarıda çalış’ diyor. Öte yandan babalar çocuklara iyi yaşam tarzları sunuyorlar ve ‘Bak para kolay kazanılmıyor. Gel sen de çalış, sen de kendi çocuklarına aynı imkanı tanı’ diyorlar. Ama çocuk farklı bir meslek seçmek istiyor. Grup türünde şirketlerin anayasa içinde ya da yönetmelikleriyle, tüzükleriyle bir sonraki neslin planlamasını yapmalı. Doğru kişiyi yavaş yavaş eğitip bütün aile bireylerinin de onayını alarak şirketin devamını sağlaması lazım.Bu plan çerçevesinde olmalı.”



Haber Kaynağı: DÜNYA