Yolsuzluk ve terör soruşturmalarında görevli polislere yönelik sahur vakti başlatılan operasyondaki hukuka aykırı uygulamalar tartışılıyor. Sulh Ceza Hakimlikleri, kararları ile ‘hukuksuzluk sembolü’ olurken; avukatlar soruşturma savcısı İrfan Fidan ve sorgu hakimi İslam Çiçek’i HSYK’ya şikayet etti. Hukukçuların büyük tepkisini çeken soruşturma, önümüzdeki dönemde hem Anayasa Mahkemesi hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) sürecinde Türkiye’nin başını ağrıtacak ihlaller içeriyor. Gözaltına alınan 115 polisten 31’inin tutuklandığı soruşturmada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9 farklı maddesinin 11 kez ihlal edildiği görülüyor. Nezarette insanlık dışı muamele yapılarak 3. maddeye aykırı davranıldı. Operasyonların sahurda yapılması, iftar-sahurda yemek ve su verilmemesi, mescidde bayram namazı kıldırılmaması 9. maddedeki din ve vicdan özgürlüğüne aykırı. 6. maddedeki savunma ve 13. maddedeki etkili itiraz hakları da ihlal edildi.

 AİHS’ye göre yakalanan herkesin derhal bir yargıç veya yasayla adli görev yapmaya yetkili kılınmış bir kamu görevlisinin önüne çıkarılması zorunlu. Aynı zamanda bu kişi makul bir süre içinde yargılanma ya da yargılama süresince serbest bırakılma hakkına sahiptir. Emniyet mensuplarının sorgusunda Türkiye’nin kendi mevzuatı Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki (CMK) en fazla 4 gün olan yasal düzenleme aşıldı. Polisler, hiçbir kanuni dayanak olmadan 8 gün zorla adliyede tutuldu. Gözaltı süresinin aşılması nedeniyle Türkiye’nin 5. maddenin 3. paragrafıyla korunan makul gözaltı süresi şartının ihlali olarak yorumlanabilir. 90’lı yıllarda Güneydoğu’da DGM’lerin birçok kararı bu sebeple AİHM tarafından hak ihlali kabul edilmişti.

Gözaltında insanlık dışı muamele 3. maddenin ihlali

9 polisin nezaret şartları nedeniyle AİHM’nin olası bir davada Türkiye’nin işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3. maddesini ihlal ettiğine hükmetmesi kesin. Sandalyelerin üzerinde ve açıkta yatan polisler gözaltı süresinin dolmasının ardından adliyenin 7 kat altında tutuldu. Yatak tahsis edilmeyen ve nöbetleşe sandalyelerde ve yerde uyuyan emniyet mensuplarına duş imkanı tanınmadı. Yazın sıcak günlerinde günlerce kapalı alanda kalan polisler, hakim karşısına çıktıklarında bu durumdan rahatsız olduklarını dile getirdiler ve bu da tutanağa geçti. Ayrıca, gözaltındaki emniyet mensuplarının gözaltı süresi aşılmasına ve bayram olmasına rağmen aileleriyle görüştürülmemesi AİHS’nin 8. maddesiyle korunan özel ve aile hayatına saygı ilkesinin ihlali anlamına geliyor.

Şüphelilerin ifadesinin alınmaması AİHM açısından hak ihlali

AİHS’nin 5. maddesinin 4. paragrafına göre gözaltına alınan kişilerin yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar verilmesi ve eğer tutulma yasaya aykırı ise serbest bırakılması için bir mahkemeye başvurma hakkına sahip olması gerekiyor. Bazı şüphelilerin ifadelerinin hiç alınmaması, avukatlar olmadan ifade alınmak istenmesi, bazı ifadelerin tamamının zapta alınmaması ve tutuklanan sanıklara aleyhindeki delillerin açıklanmaması gibi uygulamalar Türkiye’nin AİHM tarafından yüzlerce kez mahkumiyet almasına sebep olmuştur. Ayrıca, polislerin müvekkillerinin adliyede dilekçe verecek hakim ya da savcıya ulaşamaması da hak ihlallerinden. Bu davaların sonucu ne olursa olsun AİHM’nin 5.4  ve 6. maddelerin ihlali nedeniyle Türkiye’yi mahkum edeceğini işaret eden içtihat niteliğinde yüzlerce karar bulunuyor.

Savunma hakkı ihlal edildi

6. maddenin 3. paragrafının c bendine göre şüphelilerin kendisini bizzat savunma veya seçeceği bir avukatın yardımından yararlanma hakkı vardır. Ancak, söz konusu soruşturmada hakim emniyet mensuplarının avukatlarını önce mahkeme salonundan çıkarmaya çalıştı. Ardından şüphelilerin baronun atayacağı başka avukatlar tarafından temsil edilmesi şart koşuldu.

Hakimin tarafsızlığıyla ilgili şüpheler ihlal kararına yol açabilir

Savunma avukatlarının dile getirdiği hakimin tarafsızlığına ilişkin şüpheler de AİHM açısından sorun teşkil ediyor. AİHS’nin 6. maddesinin 1. paragrafına göre herkes, adil ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanma hakkına sahip. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, 17 Aralık yolsuzluk soruşturması şüphelilerini tahliye eden ve Facebook adresinde Başbakan Tayyip Erdoğan’a övgüler olan Hakim İslam Çiçek’in sulh ceza hakimliğine atanması hakkında “yanlış olmuş” diyerek özeleştiride bulunmuştu. Bu noktada aynı hakimin, yolsuzluk soruşturmasını yapan polislerin de dahil olduğu soruşturmada görev alması, savunma avukatlarının hakimin tarafsızlığına ilişkin şüphelerini güçlendiren açık delillerden. Ayrıca, AİHM Fransa’yla ilgili verdiği bir kararda hükümet komiserlerinin hakimlerle birlikte duruşma salonundan ayrılmasını “objektif olarak tarafsızlık ilkesinin ihlali olmasa bile subjektif olarak yargılanan kişinin mahkemeyi taraflı görmesine yol açtığı” gerekçesiyle ihlal kararı vermişti. AİHM içtihatlarına göre hakim tarafsız bir yargılamada bulunsa bile yargılanan kişide tarafsızlığının sorgulanmasına yol açacak şüphelere yol açması hak ihlali olarak yorumlanıyor. AİHM’nin bu kadar hassas yaklaştığı bir konuda Hakim Çiçek’in sorgu sırasında “susma hakkımı kullanıyorum, sormam lazım…”gibi ifadeleri tarafsızlığına oldukça gölge düşürüyor.

Doğal hakim ilkesi ihlal edildi

Doğal hakim ilkesi, suç şüphesinin doğumu anında görevli ve yetkili olan mahkeme tarafından yargı faaliyeti yapılabilmesi kuralıdır. Doğal hâkim ilkesiyle, bir suç iddiasına ilişkin yargılamanın olaydan sonra kurulacak bir mahkeme tarafından yapılması yasaklanıyor. Bu ilkeyle kişiye veya olaya özgü mahkeme kurma imkanı ortadan kalkıyor. 2000 yılındaki Coeme ve diğerleri/Belçika davasının içtihat oluşturduğu AİHM kararlarında suç şüphesinin daha sonra kurulan mahkemeler tarafından yargılanması 6. maddeyle korunan adil yargılanma ilkesinin ihlali olarak kabul ediliyor. Sulh ceza mahkemelerinin geriye dönük alacağı bütün kararlar ya AYM ya da AİHM tarafından kadük sayılacaktır.

Etkisiz itiraz yolu

AİHM içtihadına göre bir mahkemenin verdiği karara itiraz edilmesi için başka bir mahkemenin adres gösterilmesi gerekiyor. Yeni kurulan sulh ceza hakimliklerinde ise başka bir mahkemeye itiraz yolu kapalı. Emniyet mensuplarının tutukluluğa dair itirazına başka bir sulh ceza hakimi bakacak. Bu nedenle, son operasyonlarda tutuklanan emniyet mensupları dahil olmak üzere, bundan sonra sulh ceza mahkemelerinin verdikleri bütün kararların sistematik olarak AİHM tarafından “etkisiz itiraz yolu” gerekçesiyle ihlal olarak yorumlanması yüksek bir ihtimal. Etkisiz itiraz yolu AİHM tarafından adil yargılanma ilkesinin ihlali olarak kabul ediliyor. AİHM geçmişte benzer durumlarda aldığı kararlarda bu davaların 13. maddeyle korunan etkili başvuru hakkı ve 6. maddeyle korunan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetti.

Sahur operasyonu, din ve vicdan özgürlüğüne aykırı

Emniyet mensuplarına yönelik operasyonların sahur vaktinde yapılması, gözaltı süresince iftar ve sahur saatlerinde yemek servis edilmemesi ve mescitte bayram namazı kılınmasına izin verilmemesi AİHM tarafından din ve vicdan özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirilebilir. Poltoratskiy vs. Ukrayna ve Kuzentsov vs. Ukrayna davalarında idam cezasına çarptırılan iki şikayetçi, hapishanede rahiple görüşme ve dini törenlere katılma talebinin reddedilmesi nedeniyle inanç özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etti. AİHM, mahkumların ve gözaltındaki şüphelilerin dini inançları için gerekli koşulların oluşturulması gerektiğine hükmederek Ukrayna’nın AİHS’nin 9. maddesiyle korunan din ve vicdan özgürlüğü ilkesini ihlal ettiğine hükmetti. Polonya aleyhine açılan başka bir davada ise (Jakobski/ Polonya) Budist bir mahkum dini inançları gereği talep ettiği vejetaryen yemek servisi yapılmadığı için AİHM tarafından mahkum edildi.

EMRE DEMİR -PARİS-ZAMAN