ANKARA - Mehmet Kara / Zuhal Demirci

Dışişleri Bakanlığı Afrika Genel Müdürü Büyükelçi Ahmet Rıza Demirer, Türkiye'nin Afrika ile son yıllarda artan siyasi ve ticari iş birliğine ilişkin, "Afrika ile ilişkilerde kazan-kazan politikası ve Afrika'nın sorunlarının Afrika çözümleriyle halledilmesi en önemli iki ilkemizdir." dedi.

Dışişleri Bakanlığı Afrika Genel Müdürü Demirer, 25 Mayıs Afrika Günü dolayısıyla AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Afrika'nın 21.yüzyılda dünya gündeminde daha fazla yer alacağını fakat dengeli ve hızlı bir büyümeyi gerçekleştirmesi gerektiğini söyleyen Demirer, Türkiye'nin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadelesinde de en çok ilerleme kaydedilen kıtanın Afrika olduğunu vurguladı.

AA'nın Dışişleri Bakanlığı Afrika Genel Müdürüne yönelttiği sorular ve Demirer'in yanıtları şöyle:

SORU: Afrika'nın dünya gündemindeki, siyasetindeki yerinin ve görünürlüğünün arttığını görüyoruz. "Yükselen Afrika" sözünün gerçekliği nedir ve 21. yüzyılın Afrika yüzyılı olma şansı var mıdır?

CEVAP: 21. yüzyılın Afrika ağırlıklı olacağı şüphesiz. Fakat bunun her vechesinin olumlu olacağını söylemek de zor. Afrika yüzyılı olacak çünkü Afrika geri kaldı, geri bırakıldı. Diğer kıtalara yetişemedi. Bu aradaki farkı mutlaka kapatacak. Bunun başka bir alternatifi, başka seçeneği yok. Örnek veriyorum. Çarpıcı olduğu için bunu belirtmek istiyorum. Bugün dünya düzenini idare eden bütün uluslararası kuruluşlar İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kuruldu. Bunlar kurulurken Afrika ülkelerinin neredeyse hepsi sömürge ülkesiydi. Bu kuruluşlarda Afrika'nın bir ağırlığı ve söz hakkı olması gerekiyor. 21. yüzyılda Afrika buralarda hak ettiği yeri alacaktır. İkincisi Afrika diğer kıtalara göre geri kalmıştı. Doğal zenginlikleri ve insan kaynağı olan bir kıta. Afrika'nın birikimi de vardır. Az bilinse de Afrika insanlığın beşiğidir. Kıtada 54 devlet vardır fakat yüzlerce farklı kültür vardır. Bu, Afrika'nın zenginliğidir. Dünyadaki nüfus dengelenirken ilerleyen yıllarda sadece Afrika'da büyük bir genç nüfus olacak. Afrika gelişecek fakat hızlı gelişmesi lazım. Artan genç nüfusa iş bulması, eğitim vermesi lazım. Topluma sağlık hizmeti vermesi lazım. Buradaki risk, Afrika'nın hızlı, dengeli bir büyüme yakalama zorunluluğudur. Afrika'nın bunları başarabilme imkanı var. Ülkelerdeki devlet yapıları eskiye göre güçlü. Bazı otoriter yönetimler devam etse bile daha şeffaf, daha demokratik, daha iyi yönetim ihtiyacı tüm Afrika'da anlaşılmış durumda. Afrika'nın bu şekilde devam etmesi hem onlar hem dünya için bir risk. Bu riski tüm dünya da anlamış durumda. Afrika'yla beraber yürümek için herkesin daha fazla çaba göstereceğine inanıyorum.

SORU: Türkiye özellikle son 10 yılda Afrika ile ilişkilerde çok iyi bir ivme yakaladı. Siyasi ve ticari birçok anlaşma imzalandı. Türkiye'nin bu bağlamda yürüttüğü Afrika politikasının parametreleri ve ilkeleri nelerdir?

CEVAP: Afrika ile ilişkilerde kazan-kazan politikası ve Afrika'nın sorunlarının Afrika çözümleriyle halledilmesi gerekliliği en önemli iki ilkemizdir. Afrika'nın yüzyılları bulan deneyimleri var. Dünyanın değişik noktalarında uygulanan çözümlerin Afrika'da uygulandığında başarılı olacağına dair bir garanti yok. Sorunların dışarıdan çözümlerle değil, Afrikalılara sorularak çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Afrikalılar bir çözüm önerdiği takdirde biz o çözümün hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Afrika politikamızı belirlerken Afrika Birliğinin nasıl bir vizyon, strateji ve çözüm geliştirdiğine bakıyoruz. Hareket noktamız bu. Afrikalılarla iş birliği ve beraber hareket etme prensibimiz var. Afrika'da sürdürülebilir ticari, ekonomik alanlarda birlikte hareket etmeye, oranın şartlarına uygun iş yapmak istiyoruz. Bu iş birliğinde iki tarafın da kazanması gerekiyor. Dengeli ve sürdürülebilir bir işbirliği olmalı. O ülkeye katkı sağlasın ve sürekli olsun istiyoruz.

"Kıtada rekabet değil, farklı bir anlayış sunmak istiyoruz"

SORU: Türkiye'nin Afrika'ya açılım süreci nasıl başladı ve hangi basamaklardan geçerek bu günlere geldi ?

CEVAP : Afrika ile yüzyıllardır devam eden bir ilişkimiz var. Bu, bize motivasyon veriyor. Afrika'ya açılım yapmak için gereken maddi imkanları 2000'li yıllarda elde ettik. Afrika ile ilişkilerimizi ilerletirken bakir bir coğrafyaya gitmedik. Sömürge döneminin gerçek bir varlığı vardı. Çin ve Brezilya, Avustralya gibi madencilik yapan ülkeler, büyük aktörler haline gelmişti. Hindistan kıtanın doğusunda ve güneyinde başka bir aktör. Biz oraya gittiğimizde farklı olduğumuzu göstermek istedik. Rekabet için değil farklı bir anlayış sunmak istiyoruz. Siyasi anlamda tarihi geçmişin etkisiyle birbirimize çok çabuk ısındık. Siyasi vizyon ve beraber hareket etme anlamında olabilecek en üst noktadayız. Afrika ülkeleri uluslararası toplum kuruluşlarında aynı taraftayız. Afrika'ya bakarken iyi tarafından bakılmasını tavsiye ediyoruz. Afrikalıların bize bakarken buldukları farklı nokta bu. Ülkeler ilerledikçe diğer sorunların çözümleri kolaylaşacak. Afrika'da olumlu çok şey var. Ticari, ekonomik ve kalkınma ile bu ilişki güçlenmezse siyasi ilişkilerle devam edebilecek bir işbirliği mümkün değil. En fazla odaklandığımız nokta karşılıklı ekonomik ve ticari faaliyetlerin artırılmasıdır. İki taraf da bundan kazanç sağlayacaktır. Kültürel alanda da varlık göstereceğiz.

Türkiye'de Afrika bilinci yaratma hedefine yönelik 2005'i Afrika yılı ilan ettik. 2008'de Afrika Birliği bizi stratejik ortak olarak kabul etti ve ilk zirve düzenlendi. 2014'te ikinci zirve düzenlendi. Üçüncü zirvenin gelecek sene Türkiye'de düzenlenmesini planlıyoruz. 2009'dan itibaren sefaretler açılmaya başladı ve üst düzey ziyaretlerin yoğunluğu arttı. Karma Ekonomik Komisyon toplantıları ve Türkiye-Afrika iş konseylerinin sayısı arttı. Türk Hava Yolları'nın ilgisi arttı ve TİKA mevcudiyetini güçlendirdi.

SORU: Doğu ve Kuzey Afrika'da ciddi iş birlikleri söz konusu. Fakat Afrika'nın güneyinde henüz diğer bölgeler kadar yoğun çalışmalar yürütülmediği belirtiliyor. Güney Afrika ülkelerine yönelik kısa ve uzun vadede bir yönelim olacak mı?

CEVAP: Yıllara göre değişse de Afrika'daki en önemli ekonomik partnerlerimizden birisi Güney Afrika Cumhuriyeti. Son 10 yılda Afrika'da büyük ilerlemeler kat ettik. Fakat tüm ülkeler öncelikli ama coğrafi olarak daha yakın ülkelerle başladık ve ilerliyoruz. Görünür varlığımız az olsa bile Güney Afrika bölgesine yönelik hedeflerimiz değişmiyor. Aynı zamanda Cumhurbaşkanımız (Recep Tayyip Erdoğan) da bir sonraki seyahatinin Güney Afrika bölgesine olacağını açıkladı.

SORU: Afrika'ya yönelik birçok yeni diplomatik misyon açıldı fakat hala büyükelçiliğin olmadığı ülkeler var. Bu ülkelerde yakın zamanda misyon açma hedefiniz var mı?

CEVAP: Sierra Leone ve Ekvator Ginesi'nde kısa zaman önce büyükelçilik açtık. Bu yıl Burundi'de de açılması muhtemel görünüyor. Cumhurbaşkanımızın Afrika'daki tüm ülkelerde büyükelçilik açılması konusunda talimatı var. Gelecek senelerde (Afrika'daki) büyükelçilik sayımızın 50'yi bulacağını düşünüyoruz. Afrika'daki 54 ülkenin hepsinde de büyükelçilik açmak istiyoruz. Şu anda 41 noktada büyükelçiliğimiz var ve bunu ilerleyen zamanlarda tüm ülkelerde tamamlamak istiyoruz.

SORU: Türkiye, Afrika'da büyükelçilik sayısını artırırken Afrika ülkelerinin de Türkiye'de büyükelçilik açma girişimleri oluyor mu?

CEVAP: Ankara, Afrika ülkelerinin büyükelçilik sayısında dünyadaki sayılı başkentlerdendir. Sıralamada dördüncü veya beşinci sırada. Büyükelçilik açılması tabii ki zorlu bir süreç. Personel, bütçe bulma gibi sorunlarla karşılaşılıyor.

SORU: Martta imzalanan ve Afrika için önemli ekonomik hedefleri olan Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi Anlaşması (AfCFTA) ile Afrika büyük bir atılım gerçekleştirmek istiyor. Türkiye anlaşmayı nasıl değerlendiriyor?

CEVAP: Ekonomik ve ticari hacimlerin büyümesi tüm aktörler için faydalıdır. Afrika ülkelerinin kendi aralarındaki dış ticareti çok az. Bu anlaşma ile Afrika içi ticaret hacminin artırılması hedefleniyor. Ekonomiler güçlendikçe ülkeler de güçlenecek. Afrika ülkeleri arasındaki ticaret artarsa Türkiye ile ekonomik ilişkiler azalmaz, aksine genişleyen Afrika içi ticaret hacmi yeni fırsatlar çıkarır. Bölge ile ilişkileri olan herkes ticaretin artırılmasını hedefliyor. Artan genç nüfusun istihdam edilmesi için bu bir zorunluluk. Türkiye anlaşmayı yakından takip ediyor. Afrika için çok önemli bir anlaşma.

SORU: Türkiye'nin FETÖ ile mücadelesinde Afrika'da ne gibi ilerlemeler sağlandı? Yeterli desteği görebildiğinizi düşünüyor musunuz?

CEVAP: Afrika, FETÖ ile mücadele konusunda en fazla ileriye gittiğimiz kıta. Oradaki ülkeler de tehlikeyi gördüler. Yapıları ve temelleri daha kırılgan olduğu için bizimle iş birliği yapmak istediler. FETÖ'nün eğitim kurumları tasfiye edildi ve Maarif Vakfı'na devrildi. Bu okullar diğer ülkelere de örnek olacak. Okulları kapatmayanlar da artık daha temkinli. Maarif Vakfı'nın 90'dan fazla okulu ve 80 bin civarında öğrencisi var. Eğitim alanında istismar kolay olduğu için FETÖ okullara yatırım yaptı. Ayrıca hastane gibi işletmelerde de çalışma yürüttüler. Buralardan elde edilen gelirle teröre ve Türkiye karşıtı çalışmalara finansman sağlanıyor. Ayrıca Türkiye'den kaçan teröristler için bir sığınak ve gelir kaynağı sağlamaktadır. Bunun için bu tarz kurumlarla da mücadeleye öncelik verilmektedir.

SORU: Son yıllardaki gelişmelerin ardından Afrika'da nasıl bir Türkiye algısı var?

CEVAP: Afrika genelinde son derece olumlu bir Türkiye imajı var. Tüm bu ülkelerle farklı tarihi geçmişimiz var. Hepsiyle aynı ilişki seviyesinde olmasak da genel olarak Türkiye'ye yönelik olumsuz bir bakış açısı yok. Afrika ülkeleri ekonomik ve siyasal ilişkilerinde çıkarları gayet iyi biliyor. Kıtadaki ülkeler dünya gündemini iyi okuyor ve kendi çıkarlarını gözeterek hareket ediyor. Türkiye gösterilen ilgi bakımdan daha da değerli.

"Somali'nin kaderini değiştiren ülke biziz"

SORU: Türkiye'nin yurt dışındaki en büyük askeri eğitim üssünün bulunduğu Somali'de neler hedefleniyor ve bölgedeki ülkelerin üsse bakış açısı nasıl?

CEVAP: Somali bizim için bir rekabet alanı değil. Somali'de hiçbir ülke ile rekabet halinde değiliz. Somali bizim için çok önemli bir ülke. Somali'nin kaderini değiştiren ülke biziz. Biz istiyoruz ki bizi zaman zaman rakip olarak görebilen ülkeler de buranın kalkınması ve refaha ermesi için çalışsın. Askeri eğitim üssümüz güvenlik, insani yardım ve kalkınma hedeflerine destek için orada. Somali'de 30 yıldır ciddi bir yönetim sıkıntısı var. Ülkenin çok kaliteli insanları ve büyük tarihi birikimi var. Somali'deki insanlar ne yaptıklarının farkında ama tabii ki uzlaşmaya varmak kolay değil. Güvenliğin sağlanması için güvenlik güçleri ve ordu lazım. Ülkede 30 yıldır silahlı milisler, yerel ve devlete bağlı güçler birlikte varlık gösteriyor. Somali'nin bunun için milli bir orduya ihtiyacı var. Oradaki askeri eğitim üssümüz, Somali'nin de talebiyle milli ordu kurulması, asker ve subay yetiştirmesine yönelik çalışmalar yürütüyor. Orduyu kendi komutamız altında tutmak gibi bir hedefimiz yok. Eğitilen askerler Somali milli ordusunda görev yapacak. Somali'de BAE, ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği de eğitim veriyor. Bizim farkımız soruna temelden çözüm getirme hedefine yönelik çalışıyor olmamız. Diğer ülkelerin yapamadığı, eksik bıraktığı şeyleri yaparak Somali milli şuuruna bağlı, eğitimli askerler yetiştirmek istiyoruz. Bunu kısa zamanlı değil, kalıcı bir çözüm olarak değerlendiriyoruz.

"Sevakin Adasındaki tarihi varlığımızı koruyacağız"

SORU: Sudan'la ikili ilişkilerde ve Osmanlı tarihinde önemli bir yere sahip Sevakin Adası'nda, Türkiye'nin tüm adayı kapsayan bir restorasyon çalışması yaptığını biliyoruz. Adadaki son durum nedir?

CEVAP: Sevakin Adası bizim ve Sudan için önemli çünkü ada bir kültür ve turizm destinasyonu yapılacak. Adadaki tarihi varlığımızı koruyacağız ve eski uygarlıkların ortaya çıkmasını sağlayacağız. Önceden birkaç binanın restorasyonunu yapmıştık fakat şimdi tüm adayı rehabilite etmeyi üstlendik. TİKA da çalışmalar yapmak için adaya geniş bir heyet gönderdi. Mercan adası olduğu için ağırlık kaldırmıyor. Mercan kesitlerinden yapıldığı için binalar tuz ve rutubetten dolayı hızla tahribata uğruyor. Ada için bu açıdan teknik bir çözüm arıyoruz. Sevakin Adası, Osmanlı varlığının en güçlü olduğu noktalardan birisi ve hacıların tarihi geçiş güzergahı olduğu için ayrıca anlamlı bir yer.

SORU: Çin son 10 yılda Afrika'da önemli yatırımlara imza attı. Kıtanın neredeyse tüm bölgelerinde yatırım yapmaya devam ediyor. Çin'in artan bu nüfuzu Türkiye'nin yürüttüğü çalışmalar için bir risk oluşturuyor mu ?

CEVAP : Afrika'da Çin ya da başka bir ülke ile siyasi bir rekabetimiz yok. Fakat ekonomik olarak Çin ve diğer ülkelerle ticari ilkeler çerçevesinde rekabetimiz olacaktır. Çin'in Afrika'ya yatırım yapmasına karşı değilim hatta daha fazla yatırım yapsın ve Afrika gelişsin isterim. Korkmamak lazım. Çin oradan Türkiye'yi ya da diğer ülkeleri atmak için yatırım yapmıyor. Afrikalılar kendilerine ilgi gösterenlere 'gel beraber çalışalım' diyorlar. Aslında diğer ülkeler neden Çin kadar yatırım yapmıyor onu sormak lazım. En önemlisi, yatırımlarda Afrika'nın çıkarlarına bakarak, kurallarına saygı duyarak çalışma yapılması.

Kaynak: AA