Cumhuriyet Ankara Büro- Türkiye’nin son beş yılına yayılan operasyon, soruşturma ve davalarda “adamına göre adalet” algısına yol açan anlayış dün MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile eski istihbarat yöneticilerinin savcılığa çağrılmasıyla bir kez daha su üstüne çıktı. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, “özel yetkili savcılığın yetkisi yok, anayasa uyarınca Anayasa Mahkemesi’nde yargılanacak kişilerden” çağrı ve uyarıları hiçe sayılarak sorgulanıp tutuklanmıştı. Savcılık çağrısı, “itirazı mümkün olan işlerden” sayılmıyor. Dolayısıyla MİT’in bu girişimle zaman kazanmaya çalıştığı ve gitmemeye dönük geliştirdiği bir formül olduğu değerlendiriliyor. İtirazı kimin değerlendireceği de belirsiz.

MİT Müsteşarlığı’nın, KCK operasyonu kapsamında telefonda savcılığa davet edilen Fidan ile eski Müsteşar Emre Taner ve Afet Güneş’in de aralarında bulunduğu isimler için “yetkisizlik” itirazında bulunması, kişilere göre uygulama anlayışını gündeme getirdi.

12 Eylül 2010’da anayasada yapılan değişiklikle, komutanların “görevle” ilgili suçlardan Yüce Divan’da yargılanması hükmü getirilmişti. Buna karşın eski Hava ve Deniz Kuvvetleri komutanları tutuklanmıştı. Bu tartışma geçen ay Başbuğ’un özel yetkili savcılık tarafından ifadeye çağrılmasıyla yeniden alevlendi. Çağrıya uyarak savcılığa giden Başbuğ, hem savcılık hem de mahkeme sorgusunda, anayasanın 148. maddesi uyarınca özel yetkili savcılığın ve mahkemenin kendisini sorgulama ve hakkında karar verme yetkisi bulunmadığına işaret ederek bu yetkinin Anayasa Mahkemesi’ne ait olduğuna işaret etmişti. Hukukçular ve siyasiler ile hükümet üyeleri de farklı görüşleri dillendirmişti.


Savcıya itiraz bir ilk

Muhafelet liderleri özel yetkili mahkemeleri hükümetin “siyasi sopa” olarak kullandığı eleştirilerini dile getirirken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbuğ’un yargılaması için Anayasa Mahkemesi’ne işaret etmişti. Başbakan ise yetki konusuna girmeyip yalnızca Başbuğ’un tutuksuz yargılanmasının kendisinin ve partisinin arzusu olduğunu dile getirmişti. Bu yetki tartışmalarının gölgesinde tutuklanan Başbuğ’un avukatı aracılığıyla yetki konusunda bir üst mahkemeye yaptığı itiraz da reddedilmişti.

Son dönemdeki tartışmalı gözaltı ve sorgularda MİT Müsteşarlığı’nın çağrıya itirazla yanıt vermesi bir ilk olma özelliği taşıyor. Savcılığın daveti “itirazı mümkün işlerden” sayılmıyor.

Dolayısıyla yapılan bu itirazın asıl amacının savcılığa gitmemenin kamuoyunda farklı yorumlanmasının ve bunun bir yola dönüşmesinin önüne geçmek için geliştirilmiş bir formül olduğu değerlendirmesi yapılıyor.