İktidar meşruiyetini kaybetmişse direnmek yasal bir haktır.

Hukuk her geçen gün biraz daha bağımlı hale geliyor. Yasa ile dizayn edemediklerini tutuklama şantajı ile yola getirmeye çalışıyorlar.

HSYK yasası iki yıl içerisinde 2 kez değiştirildi. CMK yaz boz tahtasına çevrildi, aynı maddeler birkaç ay içerisinde 2 kez değiştirildi. Bütün bunlar yetmezmiş gibi sivil sıkıyönetimi düzenleyen İç Güvenlik Yasası çıkarıldı.

Hukuk sistemi ile uyuşmayan, gücün korkutma, yok etme ve muhalifleri susturma aracı olarak kullanılmaya müsait Sulh Ceza Hakimlikleri kuruldu.

Sulh ceza hakimlikleri özel yetkili ağır cezalarla kıyaslanamayacak derecede bir hukuk garabetidir. Çünkü bu mahkemelerin kararlarına doğal hukuk kuralları içerisinde itiraz edilememektedir. Son tahliye olaylarında görüldüğü gibi reddi hakim talebine karar verecek mercide kargaşa yaşanmış, sonunda hukukun temel ilkeleri çiğnenerek asliye ceza mahkemelerinin verdiği kararlar yok hükmünde sayılmış, daha da ileri gidilerek kararları veren hakimler tutuklanmıştır. Oysa hukuk sisteminin temel kuralıdır; mahkemelerin verdiği kararları itiraz yolu ile ya bir üst mahkeme, istinabe mahkemeleri veya temyiz mercii değiştirebilir.  İstanbul Cumhuriyet Savcılığı fiili durum yaratarak mahkemelerin verdiği kararları yok hükmünde saymış, görevden alınan hakimlerin yerine atanan yeni hakimler mahkemelerin verdiği kararları yok hükmünde sayan kararlar vermişlerdir.

Hangi hukuk devletinde savcılar mahkeme kararlarını uygulamaktan kaçınabilir?

Hangi hukuk devletinde mahkeme kendi kararını ortadan kaldırabilir?

Bütün bunlar birer hukuk garabetidir. Asıl amaç muhalifleri susturmak, korkutmak ve sindirmektir.

Av. Umut Kılıç aynı amaçla, avukatları korkutmak, sindirmek ve susturmak için tutuklanmıştır. Hakim Mehmet Kiraz’ın haince katli bahane edilerek adliye girişlerinde avukatlar avukatlık yasasına aykırı olarak küçük düşürülmüş, üstleri aranmaya çalışılmış, kadın avukatlar “ötmeyen sutyenler giyin” gibi küçültücü sözlerle tahkir edilmiştir.

Ülke karanlığa yuvarlanıyor, hiç kimsenin hukuk güvenliği yok, muhalif olan herkes tutuklanabilir, tehdit veya şantajla susturulabilir.  

Geleceğimizi kurtarmak için bir şeyler yapmak zorundayız.

Av. Umut Kılıç’ın, Hakim Metin Özçelik ve Mustafa Başer’in suçlu olup olmadığını bilmiyoruz çünkü henüz yargılanmadırlar.  Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde yer alan masumiyet karinesine göre suçluğu ispat edilinceye kadar herkes suçsuz sayılır.

 Masumiyet karinesi Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü, Avrupa İnsan hakları Sözleşme’nin ise 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenmektedir.

    Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz”

     Sözleşme’nin 6. maddesinin (2) numaralı fırkası şöyledir:

“Kendisine bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.”

Anayasa ve uluslararası hukuk ihlal edilerek henüz suçlu oldukları yasal olarak sabit olmayan avukat ve hakimler tutuklanmıştır.

Av. Başar Yaltı tutuklanan hakimlerle ilgili yazdığı “YARGIÇLARIN TUTUKLANMASI ÜZERİNE” yazısında:

Türkiye uçuruma doğru yuvarlanıyor.

Ey hukukçular,

" Uçurumun kenarına gelmiş birisi için, cesaretten başka çıkış yolu yoktur."  diyor.

Evet uçurumun kenarındayız. Somut olarak yapılacak şey hukuk içerisinde direnmektir. İktidar meşruiyetini kaybetmiştir, direnme  yasal bir haktır.

Rahmi Ofluoğlu