Tanış şunları yazdı:

Ne zaman olur göreceğiz. Belki bu Salı yapacağı Birliğin Durumu konuşmasında iki cümleyle Başkan Obama kendisi yapar. Belki onun yerine bir hafta sonra bir danışmanı.

Çünkü ilk mesaj geldi bile. Ve 17 Aralık’tan önce programlanan Amerikan Savunma Bakanı Chuck Hagel’ın Ankara ziyareti bu hafta içi iptal edildi.

Ziyaretin detaylarını takip ettiğimi bilen Pentagon Sözcülüğü’nden bana hafta içi iptalle ilgili yapılan açıklamada ise aynen şöyle denildi:

“Türk liderlere de ifade ettiği gibi Bakan Hagel, yakında Türkiye’yi ziyaret etmeyi umuyor. Bunun için fırsatlar aramaya devam ediyoruz.

Evet hâlâ nazikler. Hâlâ programı uymadı diye gidememiş gibi sunuyorlar. Ama 17 Aralık sürecinin ardından bu ziyaretin yapılıp yapılmamasın politik açıdan tartışıldığını, tartışmaya katılan bir düşünce kuruluşu yetkilisinden doğruladım. Ve Hagel’ın gezisinin iptalinin de, muhtemelen yapılacak rahatsızlık açıklamasının ilk sinyali olarak düşünüldüğünü öğrendim.

*

Peki ne önemi var bu açıklamanın? Obama mesela çıkıp, “Çok güvenmiştim ama hayalkırıklığı yaşadım” dese ne olur?

Uluslararası meşruiyet açısından bu Erdoğan Hükümeti için çok büyük bir darbe olur.

Başbakan’ın danışmanlarının yazılarına bakın. Washington’da Ankara’yı sevmeyenler aslında yerleşik düzenin adamlarıymış… Halbuki Obama Erdoğan’ı çok seviyormuş…

Yerleşik düzen Obama’yı da yemek istiyormuş… Erdoğan ve Obama omuz omuza dünyanın baronlarına karşı mücadele ediyormuş… 

Bunlar bile Washington’ın desteğinin ne anlama geldiğini Başbakan’ın çevresinin bildiğini gösterir.

*

Dediğim gibi… Olmayacak. Ve Washington 17 Aralık’tan sonra Türkiye’de yaşanan skandallara daha fazla sessiz kalamayacak.

Başkan Obama ya kendisi ya da danışmanıyla Türkiye’de yaşananın adını koymak ve yükünü indirmek zorunda kalacak. Ve perspektif de muhtemelen uluslararası sivil toplum örgütü Freedom House’un bu hafta yayımladığı dünya özgürlükler raporunda Türkiye’yi ele alış şekli olacak.

Duydunuz değil mi! Freedom House Erdoğan’dan da esinlenerek dünya siyaset literatürüne yeni bir kavram hediye etti çünkü: Modern otoriter.“Modern otoriterlerin merkezi, siyasi çoğulculuğu kuvvetlendiren kurumları ele geçirmektir” deyip şöyle anlatıyorlar: “Modern otoriterler sadece yürütme ve yasama organlarını değil, medyayı, yargıyı, sivil toplumu, ekonomiyi ve güvenlik güçlerini de kontrol etmeye çalışırlar.”

Tarifi veriyor. Sonra da Türkiye için aynen şunları yazıyorlar: “Türkiye’de Başbakan Erdoğan’a yönelik eleştirilerin azaltılması için birçok taktik uygulandı. Buna, gazetecilerin hapse atılmaları, holdinglerini hükümet yandaşlarına satmaları için bağımsız yayıncılara baskı uygulanması ve medya sahiplerine eleştirel gazetecilerin susturulmaması halinde misilleme tehdidinde bulunulması da dahil.”

Obama ve Erdoğan aslında aynıymış da… İkisi de hedefmiş de… Hayal alemi ...

Okudukça içim sızlıyor.

Odatv.com