AFYONKARAHİSAR - MUSTAFA BAYER - HAYATİ İKİZOĞLU

Türkiye tarihine postmodern darbe girişimi olarak geçen 28 Şubat'ta gördüğü baskılardan dolayı çok sevdiği öğretmenlikten uzaklaştırılan AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkal, aynı zorlukların bir kez daha yaşanmaması için mücadelesini Mecliste sürdürüyor.

28 Şubat 1997'den sonra başlayan baskılar birçok kişinin hayallerini yarım bıraktı. Afyonkarahisar Anadolu İmam Hatip Lisesinde meslek dersleri öğretmenliği yapan Özkal da postmodern darbe ile hayatı değişenlerden.

Gördüğü baskılar sonrası 2000 yılında öğretmenlikten atılan Özkal, yaşadığı haksızlıklarla mücadele için siyasete adım attı. AK Parti'nin Afyonkarahisar İl Kadın Kolları Kurucu Başkanı olan Özkal, 2009'daki yerel seçimlerde Afyonkarahisar’ın ilk kadın İl Genel Meclisi üyesi seçildi. 3 çocuk annesi Özkal, 1 Kasım 2015'deki genel seçimlerde AK Parti'den milletvekili olarak TBMM'ye girdi.

Özkal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de son 57 yılda 10 kez darbe, muhtıra ve darbe girişimi yaşandığını söyledi.

28 Şubat'ın üzerinden 20 yılın geçtiğini, o dönemde 11 bin öğretmenin görevden alındığını belirten Özkal, birçok insanın mağdur edildiğini vurguladı.

Postmodern darbenin milletin değerlerini hedef aldığına dikkati çeken Özkal, şöyle devam etti:

"En önemli hedefleri İmam Hatipler ve başörtülü insanlardı. 28 Şubat halkımızın büyük kesimi için bir zulme dönüşmüştü. O süreç ülkemize her açıdan çok şey kaybettirdi. Bir neslin eğitim hakkı elinden alındı. Türkiye ekonomik ve sosyal açıdan büyük yara aldı. Ben de o süreçte çok sevdiğim öğretmenlik mesleğimden uzaklaştırıldım. 28 Şubat darbesinin 20. yılında, hem darbe ürünü anayasadan hem de darbelere zemin oluşturan iki başlı sistemden kurtulmanın yolu, 16 Nisan'daki referandumda 'Evet' oyu vermekten geçiyor."

"Annem geceleri gizli gizli ağlıyor"

Özkal, o dönemde yarım kalan hayallerin ve yaşanan üzüntülerin ailecek hissedildiğini, bu durumdan en çok çocukların etkilendiğini dile getirerek, şunları kaydetti:

"İlk çocuğumuz vardı o zamanlar, ilkokul 3. sınıfa gidiyordu. Eşimle bu konuları çocuğa yansıtmamak için geceleri uyuduktan sonra konuşurduk. Ben bunları ona hissettirmeden yaşadığımı sanıyordum. Bir gün okulundan çağırdılar. Öğretmeni anlattı. Okula müfettiş gelmiş, çocuğum 'Ben cumhurbaşkanını sevmiyorum' demiş. Şaşırmışlar, öğretmene nasıl bir aile olduğumuzu sormuşlar. Öğretmen olduğumu söylemişler. Müfettişler 'Neden öyle söyledin' diye sorunca, çocuğum 'Benim annem öğretmenliği çok seviyordu. Onu öğretmenlikten cumhurbaşkanı uzaklaştırdı. Annem geceleri ben uyuduktan sonra gizli gizli ağlıyor ama ben onu hissediyorum. Annemi üzdüğü için sevmiyorum' demiş."

Türkiye'nin yakın tarihine bakıldığında, cumhurbaşkanlığı sistemine neden gereksinim duyulduğunun daha iyi anlaşılacağına işaret eden Özkal, "28 Şubat'taki zulümlere rağmen darbe teşebbüsleri son bulmadı. 2000'li yıllarda Türkiye'nin değiştiğini, 21'inci yüzyılda artık güzel ülkemizin darbelerle anılmayacağını umut etmiştik. Umutlarımız 27 Nisan muhtırasıyla son buldu. Ülkemiz bu krizi, iktidarımız sayesinde en az hasarla atlattı." diye konuştu.

Gezi Parkı eylemlerinin de hükümeti devirme çabası olduğunu aktaran Özkal, "Bu eylemler başarısızlıkla sonuçlanınca; hükümete saldırı görevini bu kez FETÖ üstlendi. 17-25 Aralık'ta FETÖ, Recep Tayyip Erdoğan'ı ve hükümetimizi hukuk kılıflı bir darbeyle devirmeye çalıştı." ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA