Jet hakimden jet karar.
Türkiye'nin en başarılı hukukçuları arasında yer alan ve "Jet hakim" unvanıyla tanınan Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hacı İbrahim Gözükara, Adli Tıp Kurumundan beklenen raporun gelmesiyle birlikte hızlı bir şekilde karara bağladığı dosyada toplam 13 öğrenciye cinsel saldırı iddiasıyla yargılanan Ünal Çürük isimli müdür yardımcısına her olaydan ayrı ayrı cezalandırmak üzere toplamda 70 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırdı.

Diyarbakır'da görev yaptığı yıllarda Jitem'i belgeleyen hakim olarak da hukuk tarihine geçen Hacı İbrahim Gözükara kurucusu olduğu Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığında yıllardır bekleyen dosyaları kısa sürede bitirip karara bağlamasıyla gündeme geldi. Türk yargı sistemindeki ağır ve hantal sistemin değişmesi gerektiğini savunan Yüksek Hakim Gözükara, 2011 - 2012 yıllarında da Türkiye'nin 'yılın hukukcusu' ödülüne layık görülmüştü. İşine ve mesleğine olan bağlılığı ile dikkat çeken Hacı İbrahim Gözükara'nın baktığı davalardaki, ağır cezalık tüm dosyalar eğer Adli Tıp Kurumundan rapor beklenmiyor ise bir veya iki ay içinde hatta bazen 1 hafta 10 gün gibi kısa süre içerisinde karara bağlanıyor. Hacı İbrahim Gözükara'nın baktığı Balıkesir'in meşhur adli davaları arasında dün çıkan "mübarek" kod adlı sahte hocaya verilen 44 yıllık ağır hapis cezası da yaklaşık iki buçuk yıllık bir süreci kapsıyor. Bunun 2 yılının adli kurumundan beklenen rapor sürecine ait olduğu, geriye kalan sürenin ise operasyonla ilgili soruşturma, dava açılması ve bu dosyanın 2. Ağır Ceza Mahkemesine intikali ile karar sürecini kapsayan birkaç aylık süre. Balıkesir Adalet Komisyonu Başkanı da olan Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Yüksek Hakim Hacı İbrahim Gözükara, duruşmalarda sanık ve müşteki taraflar ile tanıkları bizzat telefonla arayıp duruşmaya getirtip, davalarda duruşmaların mümkün olduğunca dosyada ismi geçen tüm tarafları hazır bulundurup, duruşmaları çok uzatmadan hemen karara bağlamasıyla biliniyor.

Balıkesir Adalet Komisyonu Başkanı da olan Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Yüksek Hakim Hacı İbrahim
Gözükara, Türk yargı sisteminin hızlanması için neler yapılması gerektiğiyle ilgili görüş ve düşüncelerinin daha önceden olduğu gibi bugün de tekrarladığını ve arkasında olduğunu, adaletin tecellisinin herkes için önem taşıdığını, bunun için davalardaki süre kısalığının da büyük önem taşıdığını kaydetti. Gözükara, Türk yargı sisteminin içinde bulunduğu sıkıntılardan en önemlilerinden bir tanesinin Adli Tıp Kurumlarının olduğunu, bu kurumdaki hantal yapının derhal değişmesi gerektiğini tekrarladı.

http://m.haber7.com/haberDetay.php?id=969887

Danıştay davasında hakim fırçası
Duruşmada emekli asker Zahit Engin tanık olarak dinlenildi. Tanığın ardından söz alan sanık avukatı, “Mahkeme kişinin şov yapmasına izin veriyor. Buradaki kararlarınızdan dolayı ilerde yargılanabilirsiniz." dedi.

Bu sözlere çok sert tepki gösteren mahkeme başkanı Ali Alçık, “Mahkeme heyetinin ileride yargılanacağına dair tehditvari konuşamazsınız. Arkamızda Türk Milleti var." karşılığı verdi.

Danıştay saldırısına ait kamera kayıtlarının silindiği iddialarına ilişkin açılan 4’ü tutuklu 10 sanıklı davanın 7. duruşması bugün görülüyor. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya tutuklu sanıklar OYAK Güvenlik’in eski Genel Müdürü Orhan Çoban, OYAK Güvenlik Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Tarık Özyılmaz, OYAK Elektronik Güvenlik Sistemleri Müdürü Yavuz Selim Kavaklıoğlu, OYAK Savunma ve Güvenlik Sistemleri Şirketi Bilgi İşlem Müdürü Barış Demirtaş getirildi. Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda görülen davaya 6 tutuksuz sanıkta katıldı.

ERGENEKON İŞ OLDUĞUNU NERDEN BİLİYOR?

Bugünkü duruşmada emekli asker Zahit Engin tanık olarak dinlenildi. Ergenekon davasında da tanık olarak dinlenildiğini belirten Engin, “Bana emniyette ‘siz yaptığınız telefon görüşmelerinde Danıştay saldırısının Ergenekon işi olduğunu söylüyorsunuz. Bunu nereden biliyor sunuz?’ diye sordular. Ben de Alparslan Arslan ile Veli Küçük arasındaki bağlantıyı söyledim. Mesela Yeşil, Orhan Çoban ile Kaşif Kozinoğlu’nun özel kuvvetlere çalıştığını söyledi bana. Mehmet Eymür’ü de yıllardan beri tanırım. Eymür de, Orhan Çoban özel kuvvetler elemanı dedi. Danıştay binasındaki kamera kayıtlarına da OYAK güvenlik bakıyordu. O gün kameraların çalışmaması beni bu yoruma götürdü. Bu benim öngörüm, teşhisim." dedi.

CANINA MI SUSADI!
KİM CESARET EDEBİLİRDİ

Mahkemede, sanık avukatların yazılı olarak sundukları sorular da tanık Engin’e okundu. Avukatları bunu rapor edip etmediğini sorduklarında Engin şu karşılığı verdi;

-“Somut bir şey bulabilseydim belki bir rapor yazabilirdim. O da belki...Bana da bu konuda bir rapor gelmedi. O günlerde kimse buna cesaret edemezdi. Canına mı susadı. Bugün belki cesaret edilebilir. "

AVUKATIN HAKİMİ KIZDIRAN SÖZÜ

Zahit Engin’in ardından duruşmada avukatlar söz almaya başladı. Sanık Mustafa Tarık Özyılmaz’ın avukatı Hakan Kızılarslan konuştu. Kızılarslan ile Mahkeme Başkanı Ali Alçık sert bir dille tartıştı.

Tanık Zahit Engin’in ifadelerine tepki gösteren avukat Kızılarslan;

-“Zahit Engin’i iyi tanırım. Görgüye dayalı bilgim yok diyor. Herkese kendini dinlettirebilir ama burada size dinlettiremez. Mahkeme kişinin şov yapmasına izin veriyor. Buradaki kararlarınızdan dolayı ilerde yargılanabilirsiniz." dedi.

MAHKEME BAŞKANI'NDAN FIRÇA

Bu sözlere sert tepki gösteren mahkeme başkanı Ali Alçık şu karşılığı verdi;

-“Tanıklar duyuma dayalıda konuşsa dinlenir. Bu mahkemenin takdiridir. Kişiliğimizden endişemiz yok. Mahkeme heyetinin ileride yargılanacağına dair tehdit vari konuşamazsınız. Arkamızda Türk milleti var. Mahkemenin kimseyle inatlaştığı doğru değildir."

Bu tartışmanın ardından duruşmaya öğle arası verildi.

Bu işi artık polis yapmayacak
İçişleri Bakanlığı’nın genelgesiyle polisin adres tespiti işlemlerini takip etme uygulamasına son verildi.
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin imzasıyla 81 il valiliğine, İçişleri Bakanlığının ilgili birimlerine ve bakanlıklara gönderilen genelgede, polisin adres tespiti işlemlerini takip etmesi uygulamasına son verildiği belirtildi.

Görev alanlarıyla doğrudan alakalı olmayan birtakım adres tespiti işlemlerinin polisten talep edildiğine dikkat çekilen genelgede, bu tip taleplerin polisin asli görevini yapmasını engelleyecek derecede fazla olduğu vurgulandı.

Genelgede, geçmişte posta hizmetlerinin sınırlı imkanlarından dolayı polise belirli bir alanda adres tespiti görevi verildiği hatırlatılıp, yürürlüğe giren Kimlik Paylaşım ve Adres Kayıt Sistemleri ile polisin artık adres tespiti yapmasına gerek kalmadığı ifade edildi.

Kimlik Paylaşım Sistemi’nin birçok kurum ve kuruluş tarafından etkin bir şekilde kullanılmadığına değinilerek, başta icra müdürlükleri olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlardan polise yapılan adres tespiti taleplerinin para, zaman ve iş gücü kaybına neden olduğu vurgulandı.

Adres tespiti işlemlerinin polisin görevleri arasından çıkarılarak, emniyet güçlerinin daha verimli ve kaliteli hizmet sunmalarının amaçlandığı belirtilen genelgede, mevzuatta adres tespiti konusunda polise doğrudan bir görev verilmediği anlatıldı.

Genelgede, devlet kurumlarının Adres Kayıt Sistemi’ni etkin olarak kullanması gerektiği ve ilgili kurumlardan araştırma yapılmaksızın veya Kimlik Paylaşım Sistemi kullanılmaksızın polisten yerine getirilmesi istenen adres tespiti işlemlerinin işleme konulmaksızın talepte bulunan kuruma iade edileceği bildirildi.GAZETEVATAN

Yargıtay, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı “şizofren olmakla” itham eden, BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak'a verilen 6 bin lira cezayı onadı.

'Şizofren' cezası!




Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Kışanak'a, “kişilik haklarını ihlal ettiği ve sert eleştiri sınırlarını aştığı” gerekçesiyle yerel mahkemece verilen 6 bin lira manevi tazminat kararını yerinde buldu.Sonra Oku

 



 


 


 


Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Kışanak'a, “kişilik haklarını ihlal ettiği ve sert eleştiri sınırlarını aştığı” gerekçesiyle yerel mahkemece verilen 6 bin lira manevi tazminat kararını yerinde buldu.



Kararda, “dosyaya ilişkin deliller değerlendirildiğinde, yerel mahkemenin kararında bir isabetsizlik görülmediği, bu kapsamda temyiz itirazlarının reddedilerek, hükmün oy birliğiyle onandığı” belirtildi.



Gültan Kışanak, 13 Mayıs 2011'de Batman'da, BDP'nin desteklediği bağımsız adayların seçim bürosunun açılışında yaptığı konuşmada, Başbakan Erdoğan'a hitaben, “Ruh sağlığı ile ilgili bir hastalık var. Şizofrenik diyorlar, yani kişilik bölünmesi. Bir gün kendini başka bir kişi sanıyor, diğer gün başka kişi. İşte Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ruh hali budur, şizofren olmuş. Başbakanın gerçek kişiliği şiddettir, zulümdür, zalimliktir. Halkımızla direneceğiz, çift kişilikli, iki yüzlü başbakanı sandığa gömeceğiz” sözlerini sarf etmişti.



Bu sözler üzerine Erdoğan'ın avukatları Ali Özkaya, Burhanettin Sevencan ve Muammer Cemaloğlu, Kışanak'a 10 bin liralık manevi tazminat davası açmış, Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı kısmen kabul ederek, Kışanak'ı, “kişilik haklarını ihlal ettiği ve sert eleştiri sınırlarını aştığı” gerekçesiyle 6 bin lira manevi tazminatla cezalandırmıştı.



Yerel mahkeme kararının, Kışanak'ın avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne gelmişti.
Ali Karahasanoğlu - Yeni Akit
2012-12-29


--------------------------------------------------------------------------------

Dünün savcısı, bugünün avukatından hakime tehdit!

Danıştay cinayetini biliyorsunuz.


Bir avukat, koltuğunun altına Vakit gazetesi kupürünü alıp, Danıştay 2. Dairesi'nde hakim Musafa Yücel Özbilgin'i öldürmüştü.

Gözaltında da şu komik açıklamayı yapmıştı: "Vakit gazetesindeki resimlere bakarak, hakimleri teşhis ederek öldürmek istedim!"

"Hakimlerin en az 15 yıl önceki resimlerine bakıp, nasıl teşhis edecektin?" diye bir soruyu yöneltmek, ne savcının, ne de hakimin aklına gelmemişti!

Sonunda istedikleri olmuş, kamuoyunda Vakit suçlanmıştı.

Sadece tetikçi görünen kişi, "türban sebebi ile cinayet işlemek"ten mahkum olup, dosya kapatılmak istenmişti..

Çünkü esas amaç dindar insanları suçlamaktı. O da başarılmıştı.

O tarihlerde, laikçiler bu cinayeti çok önemsiyorlardı.

Sabah akşam hatırlatıp, tüm sorumluların cezalandırılmasını istiyor görünüyorlardı..

Ne zaman ki cinayetin arka planı su yüzüne çıktı..

O cinayeti sabah akşam hatırlatanlar, hep birlikte meydandan kayboldular..

Hatta şimdilerde, sanıkları savunma noktasına geçtiler..

Nasıl mı?

Anlatalım..

Dün OYAK davası vardı..

Danıştay cinayeti sırasında, kameraların kasıtlı olarak bozulduğu ve böylece cinayetle ilgili delillerin karartıldığı iddiası ile açılan dava..

Böyle bir davadan dolayı, herkesin memnuniyet duyup, "Acaba böyle bir iddia ispat edilebilinecek mi? Dikkatle izleyelim" demeleri gerekirken..

Danıştay cinayetini dindar insanların üzerine yıkmaya çalışanlar, "Yok, bu soruşturma yapılmasın. Bu dava yürütülmesin" demeye başladılar.

Ve dünkü duruşmada, bir emekli savcının tehditleri ile, yargılama akim bırakılmak istendi.

Ne oldu, dünkü duruşmada?

Şunlar oldu..

Bir tanık, şahitlik yapıyor..

OYAK Genel Müdürü ile, cezaevinde iken muamma bir ölümle ortadan kaldırılan MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu'nun Özel Kuvvetler'den arkadaş olduklarını söylüyor. Yeşil diye bilinen JİTEM mensubunun, Veli Küçük ile, Alparslan Arslan ile irtibatlarını aktarıyor.

Doğru olabilir. Yanlış olabilir.

"Şahidin her dediği doğrudur, hakim de ona göre karar verir" diye bir amir hüküm yok ki..

Dinlersiniz, gerekirse itiraz edersiniz. Aksini delillerle ispatlarsınız.

Ama eski savcımız, bugünün OYAK'çılarının avukatı Hakan Kızılaslan, bakın ne yapıyor?

"Mahkeme kişinin şov yapmasına izin veriyor. Buradaki kararlarınızdan dolayı ilerde yargılanabilirsiniz!"

Evet, aynen bu sözleri mahkeme heyetine söylüyor..

Açık açık tehditte bulunuyor.

Dünün Ankara DGM savcısı..

Danıştay Cinayeti sırasında Ankara savcısı..

Sonrasında Ergenekon kapsamında dinlemeye takılan savcı hakimler arasında ismi geçen emekli savcımız.

Şimdi, avukat olmuş..

Hakimleri tehdit ediyor..

Merak ettim, niye bu kadar davayı sahiplenmiş diye..

Yaptığı açıklamalar, nerde durduğu hakkında oldukça bilgi verdi..

Bir ilginç bilgi daha çıktı karşıma..

Meğerse, eski savcımız, yeni avukatımızın babası da albay imiş!

Derin subayları böylesine sahiplenmesinin ardında, aileden gelme bir bağ varmış..

Bununla da sınırlı değil, sahiplenmenin arka planı..

Bir tarihte yazmıştım.

"Ergenekon'da, üç Tokat'lı" diye..

İbrahim Şahin..

Dursun Çiçek..

Veee Özel Kuvvetler'den Mustafa Levent Göktaş..

Meğerse emekli savcımız da, bu üçlü ile hemşehri imiş.

Levent Göktaş'ın bürosunda çıkan, hakim-savcılarla ilgili gizli kayıtları hatırladığımızda, dünkü duruşmadaki tehdit, bana çok sıradan bir olay olarak geldi..

Böylesi güçlü bir yapının elemanlarının avukatlığını yapanlar, tabii böyle tehditlerde bulunacaklar..

Kimi savunuyorlar onlar?

Yarın bir şey olursa, bugün savundukları da, yarın onları savunacak..

Kendi metodları ile..

Anlarsınız ya..