İSTANBUL - MÜCAHİT TÜRETKEN

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Davut Dursun, 27 Mayıs darbesinde siyasi liderliğin ve elitlerin darbeyi önleme noktasında etkin olmadığını belirterek, "15 Temmuz'da ise Cumhurbaşkanı, arkasından Bakanlar Kurulu ve siyasi elitlerin darbe teşebbüsü karşısında son derece etkin bir liderlik gösterdiklerini görüyoruz." dedi.

Başbakan Adnan Menderes ile Bakanlar Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın idamları ile sonuçlanan 27 Mayıs darbesinin üzerinden 58 yıl geçti. Türk siyasi hayatında milli iradeye ilk müdahale olan 27 Mayıs, demokrasiyi kesintiye uğratan darbeler zincirinin ilk halkası olarak toplumsal yapı üzerinde de derin yaralar açtı.

Eski RTÜK Başkanı ve SAÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Davut Dursun, 27 Mayıs darbesi ve 15 Temmuz darbe girişimini AA muhabirine değerlendirdi.

Prof. Dr. Dursun, Türkiye’de darbelere karşı bir bilinç oluştuğunu, medyadaki çok sesli ve çoğulcu yapının da demokrasiye karşı müdahalelerin önlenmesinde etkin bir rol aldığını belirtti.

27 Mayıs ile 15 Temmuz arasında benzerlikler ve farklılıklar bulunduğunu dile getiren Dursun, şunları kaydetti:

"(27 Mayıs) Darbe hazırlığı açısından bakıldığında, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde birtakım cunta girişimleri söz konusuydu. Bunlar başta birbirinden habersiz çalıştılar, 1955'ten itibaren. Sonuç olarak ordu içerisinde bir cunta grubunun sivrilmesi ile darbe gerçekleşti. 15 Temmuz darbe girişimine bakıldığı zaman ordu içerisinde bir cuntanın faaliyetinden ziyade ordu dışında değişik kesimlerde örgütlü, pek çok sektörde belli faaliyetleri olan bir grubun ordudaki taraftarlarını da etkileyecek şekilde gerçekleştirilen bir hazırlık. İkisi arasında önemli bir farklılık var. Elbette 27 Mayıs'ı gerçekleştiren cunta sivil kesimde, siyasette belli bir partinin desteğine sahipti. O zaman çok etkili olmamakla birlikte onların faaliyetlerine ya da gerçekleştirmek istediklerine destek veren aydınlar, medya söz konusuydu."

Prof. Dr. Dursun, 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştirenlerin zaten kendi medyalarının bulunduğunu belirterek, "Onların bir kamuoyu oluşturması söz konusu. Fakat önemli bir farklılık şu; 27 Mayıs'ın gerçekleşmesinde siyaset cephesinin önemli bir katkısı oldu. O zamanki muhalefet partisi, iktidara karşı olan muhalefetini aynı zamanda bir darbeye de destek verme şeklinde kullanmış oldu. 15 Temmuz darbe girişiminde siyaset cephesi darbecilerin yanında yer almadı. Bu darbe teşebbüsü başarılı olsaydı, siyaset bunu nasıl belirlerdi? Artık darbecilerle aynı safta duracak siyasi ekiplerinin bulunmasında eskisi kadar rahat olunmadığını sanıyorum. Benim farklılık olarak özellikle üzerinde durulması gerektiğine inandığım önemli nokta şu: 27 Mayıs'ın gerçekleşmesinde o zamanki siyasi elitlerin Başbakan, Cumhurbaşkanı, Meclis'teki milletvekillerinin darbe teşebbüsü karşısındaki duruşu ile 15 Temmuz'dan sonra siyasi elitlerin duruşları arasında ciddi bir farklılık var. Bunu olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyorum."

"Son derece etkin bir siyasi liderlik ortaya konmuştur"

Dursun, 27 Mayıs'ta yaşananların aksine 15 Temmuz'da siyasi liderliğin darbeye karşı etkin bir tavır aldığını vurguladı.

27 Mayıs'ta iktidarı elinde tutan Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar Kurulunun darbeyi önleme noktasında daha etkin olması gerektiğini ifade eden Dursun, sözlerini şöyle sürdürdü:

"27 Mayıs darbesine baktığımız zaman siyasi liderliğin ve siyasi elitlerin darbeyi önleme noktasında etkin olmadığını söyleyebiliriz. 15 Temmuz'da ise Cumhurbaşkanı, arkasından Bakanlar kurulu ve siyasi elitlerin darbe teşebbüsü karşısında son derece etkin bir liderlik gösterdiklerini söyleyebiliriz. Sayın Cumhurbaşkanı'nın Marmaris'ten başlayarak televizyonda yaptığı açıklamalar, son derece kararlı bir duruş göstermesi, vatandaşı meydanlara, havalimanlarına davet etmesi, buna karşı kanını son damlasına kadar mücadele edeceğini ifade etmesi ve benzeri açıklamalar önemli etki etmiştir. Ayrıca diğer siyasi liderler ve muhalefet de açıklamalarıyla destek verdi. Son derece etkin bir siyasi liderlik ortaya konmuştur. Bu siyasi liderlik darbe sürecinde çok aktif rol oynamıştır."

Askeri darbelerin siyasi boyutunu değerlendiren Dursun, 27 Mayıs öncesinde hükümet aleyhinde yürütülen kampanyalar ile 15 Temmuz öncesinde yaşanan 17-25 Aralık yargı darbesi, Gezi olayları ve MİT Müsteşarına yönelik girişimler arasındaki benzerliklere dikkati çekti.

27 Mayıs darbesi öncesinde hem iktidar partisinin hem de ona muhalefet eden CHP yöneticilerinin açıklamalarının darbecileri cesaretlendirdiğini savunan Dursun, "15 Temmuz'da buna benzer bir husus yok. 15 Temmuz öncesinde FETÖ'nün icraatlarına, özellikle 17-25 Aralık hareketlerine, Gezi olaylarına daha sonra MİT Müsteşarı olayı ve benzeri birtakım olayları dikkate aldığımız zaman orada yapılmış olanlarda iktidar partisinin verdiği mücadelede muhalefet partisinin takındıkları tavır var. Bunu dikkate aldığımız zaman insanın aklına şu geliyor. Acaba iktidara karşı muhalefet bu şekilde destek sağlamış mıdır? Bir noktaya kadar 'Evet' demek mümkündür. İktidarı yıkmaya yönelik, iktidar politikalarını eleştirmeye yönelik birtakım şeyler gündeme geldi, oraya da destek verildi. Ancak 'Bunun sonunda darbe gelsin' diye bir beklenti içerisinde olunduğunu sanmıyorum. Darbecilerin yanında bir duruş söz konusu olmadı." ifadelerini kullandı.

"Teknolojik imkanlar iktidarın lehine işledi"

15 Temmuz'un başarısızlığa uğratılmasında medyanın rolüne dikkat çeken Dursun, iletişim teknolojilerinin gelişmesi ve medyadaki çok sesliliğin darbelere karşı mücadelede önemli bir rol aldığını ve demokrasinin gelişmesi açısından bunların etkinliğinin büyük öneme sahip olduğunu vurguladı.

İletişim teknolojilerinde büyük bir gelişim yaşandığına değinen Dursun, şunları aktardı:

"27 Mayıs'ta halka hitap etmek konusunda sadece radyo var. Radyo Evi bir kamu kurumudur. O kamu kurumunu bir grup asker ile ele geçirdiğiniz zaman mikrofonda istediğinizi söyleme imkanı doğuyor. Söylemleri engelleme imkanınız yoktur. Oysa 15 Temmuz darbe girişiminde çoğulcu bir medya var. Kamu hizmeti sunan medya var. Aynı zamanda 500'e yakın yerel televizyon, ticari televizyon var. Bütün bunların her birinin engellenebilmesi mümkün değil. Nitekim 15 Temmuz'da darbenin başarısız olmasında kanaatimce TÜRKSAT'ın Ankara yakınlarındaki vericisinin yanlış bombalanması ve yayınların engellenmemesi etkili oldu. TRT'de Yurtta Sulh Konseyi bir bildiri okudu fakat TRT'nin dışında birçok televizyon yayın yapabildi. Bu televizyonlara her ne kadar baskın yapıldıysa da, televizyonlar susturulamadı.Teknoloji Cumhurbaşkanı'nın sesini topluma duyurmaya imkan verdi. Teknolojik imkanlar iktidarın lehine işledi."

Dursun, Türk medyasının 15 Temmuz'da son derece olumlu bir görüntü verdiğini söyledi.

27 Mayıs döneminde medyanın durumuna değinen Dursun, "Zafer gazetesi vardı. CHP yanlısı gazeteler de vardı, 27 Mayıs'ta kamuoyunda darbeye karşı refleksleri ortadan kaldırmak ve iktidardan indirilen hükümeti kötülemek için. Darbeden önce Demokrat Parti'ye halkın desteği yüzde 40'ların üzerindeydi. 1957'de yapılan genel seçimlerde Demokrat Parti'nin oyu yüzde 47'nin üzerindeydi. Toplumun yüzde 40'ı oy verdiği partinin düşürülmesinden dolayı tepki içerisinde. Onların ikna edilip kazanılması için hükümetin suçlanması gerekiyordu. Bu amaçla darbeden önce de yapılmış birçok olumsuz yayınlar vardı. 'Kıyma makinaları, çocukların betona gömülmesi' gibi sonradan yalan olduğu anlaşılan haberler ortaya atıldı." diye konuştu.

"Darbelerde dış faktörler de önemli rol oynuyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bölgede kurucu bir aktör olarak attığı adımların dış güçleri tedirgin ettiğini vurgulayan Dursun, Türkiye'de yaşanan darbelerde dış güçlerin önemini göz ardı etmemek gerektiğini söyledi.

Darbe girişiminin uluslararası boyutuna değinen Dursun, şunları kaydetti:

"15 Temmuz'da uluslararası boyutta şu dış güç var ya da yok diye değerlendirme yapmak zor olabilir. Birtakım ayrıntılara baktığımız zaman 15 Temmuz'da dış güçlerin etkisini bulmak zor değil. Darbelerde dış faktörler de önemli rol oynuyor. İşin kürese boyutunu da ele almak gerekiyor. 27 Mayıs soğuk savaşın en yoğun olduğunu dönemde gerçekleşti. Darbe karşısında dış güçlerin önemini göz ardı etmemek gerekir. Sosyal bilim mantığı ile Türkiye aleyhine destek vermesini sağlayan temel motif nedir? Sayın Cumhurbaşkanı'nın bölgede kurucu bir aktör olarak adım atması dış güçleri tedirgin ediyor."

Dursun, 15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığa uğramasını sağlayan etkenleri ise şu şekilde açıkladı:

"İletişim teknolojileri, darbe karşıtı kesimin topluma ulaşmasını sağladı. İkincisi siyasi liderlik konusunda özelikle Cumhurbaşkanı'nın risk alan siyasi liderlik göstermiş olmasıdır. 15 Temmuz'da son derece etkin bir siyasi örnek gösterdi. Teknoloji ve etkin siyasi liderlik önemli. Medyanın çoğullaşmış olması, darbeci cuntanın kontrol edemeyeceği sayıda internet, televizyon olmasıdır. Bir değişik faktör Türk toplumu darbelere karşı eğitilmiş gibi gözüküyor. Bütün bunların eğitici olduğunu, toplumun darbenin ne olduğunu artık bildiğini düşünüyorum. Toplumun çoğunluğunun darbeye karşı olması, toplumunun demokrasinin önemini anlamış olmasıdır."

Kaynak: AA