Saygıdeğer Basınımıza,

'14 Aralık Gözaltıları' göze, hukuki görünse bile, özdeki algısı siyasidir. 

28 Haziran 2014 tarihinde, Sulh Ceza Mahkemelerinin kaldırılıp, bu mahkemelere ait dinleme, arama, el koyma, yakalama gözaltına alma, tutuklama yetkilerinin; yine Ağır Ceza Mahkemelerine ait Takipsizlik Kararlarına itirazı karara bağlama yetkisinin yeni kurulan Sulh Ceza Hakimliklerine verilmesi, 12 Aralık 2014’te yürürlüğe giren değişiklikle  ‘Arama ’ kararı için ‘somut delillere dayalı kuvvetli şüphe’ koşulu yerine ‘makul şüphe’nin getirilmesi ve bunlara ek olarak medyadan yayılan yoğun propagandalar insanları 'Bu gözaltılar kamusal değil de siyasal amaçlıdır!' şeklinde düşünmeye yöneltmiştir.

 

Bilindiği üzere Kamu Düzenini sağlamak yetki ve görevi Kamu Otoritesini kullanan devlete aittir.

 Yine, Çağdaş Ceza Hukukunda suçlar kamu düzenini bozan fiiller olarak kabul edildiğinden soruşturma, kovuşturma ve cezalandırma yetkisi devletin tekelindedir.

 

Yine Ceza Muhkemesi Yasasına göre ceza soruşturması C. savcısı tarafından bir suç işlendiği şüphesiyle başlatılır; yeterli kanıt elde edildiğinde dava açılır ve bağımsız mahkemelerce yargılama yapılır. yeterli kanıt elde edilemediğinde ise takipsizlik kararı verilir,   

Buna göre 14 Aralık gözaltıları, kamusal bir gücün görevini yapması gibi değil, bir siyasal hareketin güç gösterisi şeklinde algılanmıştır.

Bu yönüyle amacın, 'kamu düzenini sağlamak' değil, ' kendi iktidarını sağlamlaştırmak'  olduğu insanlarca düşünülmektedir.

İleri sürülen, 'darbe',  'operasyon','dış güçlerle işbirliği' iddiaları da inandırıcı görünmemektedir.

Bu durumuyla gözaltılar, iktidarla aynı siyasal görüşte olanlar da dahil olmak üzere 'toplumun tümüne yönelik' bir 'gözdağı' olarak anlaşılmaktadır.

İktidarın, 'Biz, Yeni Türkiye'yi kurmak gibi kutsal bir hedef için gece gündüz çalışıyoruz;  bizi yıkmak isteyen vatan hainidir, eski Türkiye yanlısıdır onun için önümüze çıkanı tepeleriz.'  şeklinde bir ileti göndermek istendiği düşünülmektedir.

Her türlü yasal değişiklikleri, Anayasa'ya aykırı olduğunu bilse bile eleştirileri dinlemeden hızla TBMM'den geçirip yoluna devam ederek, herkese adeta, 'Anayasaya, yasalara, hukuka fazla güvenmeyin, Devlet biziz.'  denmek istenmektedir.

Gelişmiş  toplumlarda çoktan öğrenilip içselleştirilmiş olan 'Hukukun bir gün onu çiğneyenlere de gerekli olacağı ' gerçeği son operasyonların mağdurları tarafından da net bir şekilde anlaşılmış olmalıdır.

Herkesçe hissdilebilen hukuk düzeni, başta güç sahipleri olmak üzere tüm bireylerin, 'Haksızlık sana yapılmış olsa bile, onu yapana haksızlık yapma!' erdemliliği, Sokrates'in 'Haksızlık yapmış olmak yerine haksızlığa uğramış olmayı yeğlerim.' düsturu ve Peygamberimizin, 'Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.' hadisine bağlı bir hukuk anlayışında olmasıyla kurulur ki bu 'gel-gitler' bu ülküye hizmet ederse eğer toplumsal bir kazanç olacaktır.

 

En derin saygılarımla sunarım. 16.12.14

 

Av. Selahattin Sarıoğlu

Malatya Barosu Geçmiş Dönem Başkanı