Derin iktidar savaşı

‘İftira, fişleme, tasfiye var’ AKP-cemaat kavgası, cemaatin 11 maddelik açıklamasıyla yeni bir boyuta taşındı. Bildiride Erdoğan’ın, MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağrılması olayında asıl hedefin kendisi olduğuna yönelik sözlerine ilk kez yanıt verilirken “Yargıtay Başsavcısı’nın bile Başbakan’a dava açma yetkisi yoktur” denilerek Erdoğan’ın sözü “iftira” olarak nitelendirildi.

‘1 savcı, 3 polisle iş bitirme’ itirafı Cemaate yakın yargı üyelerinin tasfiye edildiğinin kamuoyunun bilgisinde olduğu belirtilen açıklamada, cemaat üyelerinin de fişlendiği belirtildi. Açıklamada “Hizmet’e karşı ‘bir savcı 3 polisle Hizmet’i terör örgütü ve çete kapsamına sokarız, bitiririz’ gibi karanlık niyetler postmodern darbe dönemi planlarını hatırlatmaktadır” denildi.

Cemaatten 11 maddelik bildiri

* Bir süredir AKP-cemaat kavgası, medyada köşe yazarlarının karşılıklı polemikleriyle sürerken, AKP ile cemaat arasındaki kavganın nedenleri arasında sayılan tüm konuların tek tek yanıtlandığı 11 maddelik bir bildiri yayımladı.

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Bir süredir medyada köşe yazarlarının karşılıklı polemikleriyle süren AKP-cemaat kavgası, “bildiri”li savaşa dönüştü. Cemaat adına Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, AKP ile cemaat arasındaki kavganın nedenleri arasında sayılan tüm konuların tek tek yanıtlandığı 11 maddelik bir bildiri yayımladı. Cemaatin bildirisinde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 7 Şubat’ta MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması olayında asıl hedefin kendisi olduğuna yönelik sözlerine de ilk kez yanıt verilirken, “Herhangi bir savcı bir yana, Yargıtay Başsavcısı’nın bile Başbakan’a ve bakanlara dava açma yetkisi yoktur. Hal böyleyken ‘Başbakan tutuklanacaktı’ iddiası saçma bir iftiradan öte değer taşımamaktadır” denildi.
Medyada sert suçlamalarla süren kavgaya yönelik cemaat adına Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın bildirisinin hemen öncesinde Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın Kanal 24’e yaptığı değerlendirmeler dikkat çekti. Son olarak Fethullah Gülen’i ABD’de ziyaret de eden Arınç, “Cemaat kötü bir şey değildir”, “Gülen hükümeti, Başbakan Erdoğan’ı, Cumhurbaşkanı Gül’ü çok seviyor”, “Başbakan da Hocaefendi’ye karşı çok güzel hisler içinde”, “Bizim bazılarının onlara karşı ölçüyü kaçırmaması lazım” şeklinde yumuşak ve alttan alıcı ifadeler kullandı. Bildirideki, “Ancak, geçmişten bugüne olageldiği gibi, ‘vesayet oluşturma’ ve ‘iktidara ortak olma’ iftiralarıyla, bürokratik katmanlarda belli toplumsal kesimlerin tasfiye edilmesi ve dışlanması amacı varsa, bu hukuk ve demokrasinin en temel ilkelerine aykırıdır. Halkın iradesiyle seçilmiş iktidarların idari tasarruflarına tabii ki saygılı olunmalıdır; ancak yaygın iddialara göre, insanların Hizmet Hareketi’ne nispet edilerek anayasal bir suç olan fişlenmesi ve sonra da tasfiye edilmesi demokratik değildir” ifadesi dikkat çekti.

Bildiri sert

Arınç’ın açıklamalarının hemen ardından cemaat adına yayımlanan bildiride ise çok sert ifadeler yer aldı. Bildiride, cemaatin siyaset yaptığına ilişkin görüşlere, “Herhangi bir tavsiye veya eleştiride bulunan sivil toplum oluşumlarını, iktidar peşindelermiş gibi sunarak, onlara ‘siyasete karışma’, ‘öyleyse parti kur’, ya da ‘seçimleri bekle’ demek, demokratik sistemin ruhu, norm ve değerleriyle bağdaşmaz ve kabul edilemez” karşılığı verildi. “Kamuoyunu yanıltma ihtimali bulunan karalamalara cevap vermeyi, vakfımız zaruri bir görev olarak görmüştür” denilen cemaatin 11 maddelik bildirisinde öne çıkan unsurlar şöyle:
Gezi Parkı’nın arkasında mıyız: Protestoların tamamen çevreci duyarlılıkla ve barışçıl olduğu ilk günlerde, üstelik hükümete yakın çevrelerden de olmak üzere toplumun her kesiminden bireylerin katıldığı bu protestoya, Hizmet’e sempati duyan bazı kimselerin çevreci duyarlılıklarla ve kendi şahsi iradeleriyle ilk günlerde olumlu bakmış olmaları, topyekûn Hizmet Hareketi’nin bir tür komplo içinde olduğu anlamına gelmez. Başbakan Erdoğan da olaylar hâlâ devam ediyorken tepki olarak düzenlediği Kazlıçeşme mitinginin hemen arkasından Türkçe Olimpiyatları’nın kapanış törenine gelmiş ve burada Hizmet Hareketi’ni övmüştür. Pozisyonu itibarı ile her türlü istihbarata sahip olan Sayın Başbakan, ‘Gezi komplosu’nun arkasında Hizmet Hareketi’nin olduğunu düşünseydi bu övgüleri hiç şüphesiz yapmazdı.
Çadırları polis değil zabıta yaktı: Nitekim olayların ilk başladığı andan itibaren bütün müdahale talimatlarının hükümetten geldiği ve çadırları belediye zabıtasının yaktığı daha sonra ortaya çıkmıştır. Başbakan Sayın Erdoğan da Emniyet güçlerine talimatları kendisinin verdiğini ifade etmiş, Emniyet güçlerine destek çıkan açıklamalar yapmış ve nihayet onları olaylardaki performanslarından dolayı ödüllendirmiştir.
Savcının Başbakan’ı tutuklama yetkisi yok: “Hizmet 7 Şubat’ta Başbakan’ı tutuklayacaktı.” Bu çok açık ve aklıselim hiçbir vicdanın asla kabul edemeyeceği büyük bir iftiradır. Hizmet Hareketi’ne bu iftirayı atanlar, Başbakan’ı tutuklamakla Hizmet Hareketi’nin ne elde edeceğini ve sadece 9 ay öncesindeki seçimlerde yeni anayasa için cansiperane çalışırlarken neden bir anda komplocu oldukları sorusuna bugüne kadar makul, mantıklı ve ikna edici bir cevap verememişlerdir. Hizmet Hareketi’ne yakın bazı medya organlarının, KCK bağlantılı MİT soruşturmasını da bu süreçlerle bağlantılı görerek, olumlu bakması, Başbakan’a karşı bir komplonun içinde olunduğu iddiasını asla doğrulamaz. Bu da çok bilinen bir gerçektir ki, herhangi bir savcı bir yana, Yargıtay Başsavcısı’nın bile Başbakan’a ve bakanlara dava açma yetkisi yoktur. Hal böyleyken, ‘Başbakan tutuklanacaktı’ iddiası saçma bir iftiradan öte değer taşımamaktadır.
Başbakan’ın odasındaki böcek: Ayağa düşmüş ve hükümet tarafından inanıldığına da hiç ihtimal vermediğimiz bir başka iddia ise “Başbakan’ın odasına böceği Hizmet’e yakın çevreler koydu” iddiasıdır. Konusu bariz suç teşkil eden böyle bir iddianın gereğinin yapılmamış ve hâlâ yargı yoluyla aydınlatılmamış olması ise düşündürücüdür. Sorumluların bulunup ortaya çıkarılması yerine ortalıkta bazı tezviratların dolaşması ve ithamların yapılması başka karanlık amaçların güdüldüğünü akla getirmektedir.
Partiler üstüyüz: Herhangi bir parti ile ittifak yapmak, Hizmet Hareketi’nin, parti siyasetinin üzerinde olması ve gönüllüleri arasında her siyasi görüşten bireyler olması gerçeklerine terstir.
Dershanelerin kapatılması had bildirme: Yukarıdaki iddiaların bazılarını gündeme getiren ve yazan kişilerin Hizmet Hareketi’ne karşı ‘bir savcı 3 polisle hizmeti terör örgütü ve çete kapsamına sokarız, bitiririz’ gibi karanlık niyetleri ifade ediyor olmaları, buna ilave olarak dershanelerin kapatılma düşüncesini ‘Cemaate had bildirme’ olarak gündeme getirmeleri ve Hizmet’e gönül verdiğini düşündükleri kişilerin bürokrasiden tasfiye edildiğini ifade etmeleri ne acıdır ki derin devlet refleksi ve postmodern darbe dönemi planlarını hatırlatmaktadır.

Cumhuriyet

Site Yazarımız Rahmi OFLUOĞLU'nun 13 Ağustos Muhtırası  ile ilgili "Cemaat Doğrudan CİA Güdümünde başlıklı"  Yazısı