MHP Konya Milletvekili Faruk Bal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayından geçen HSYK düzenlemesinin anayasaya aykırı olduğunu söyledi. 12 Eylül askeri darbesinin yapıldığı yıllarda hakim olduğunu anlatan Bal, “Kenan Paşa geçmiş, ‘Her şeyi hallettim, anayasa yok, kanunlar yok, ben ne dersem o’ diyor, O'nun döneminde bile hakimler, savcılar üzerinde bu kadar ağır, bu kadar baskıcı, bu kadar taraflı bir yargı yaratılmamıştır.” ifadesini kullandı.

Cihan TV Network’te yayınlanan Anadolu’da Sabah programının Başkent Konuğu olan MHP’li Faruk Bal, Cumhurbaşkanı’nın onayından geçen HSYK düzenlemesini eleştirdi.

HSYK düzenlemesinin onaylanması ile kurulda 20 üye dışında herkesin görevine son verildiğini belirten Bal, “HSYK’da bulunan 20 tane seçilmiş üye dışında bulunan tüm HSYK çalışanlarının görevi kanunla sona erdirilmiştir. Kanunla son buluyor bu görevleri. Hakimleri teftiş eden teftiş kurulu başkanı, yüzlerce müfettiş hepsinin görevlerine son verildi. HSYK’nın genel sekreteri, yardımcıları, burada çalışan tetkik hakimlerinden tamamının görevlerine son verildi. HSYK’da görev yapan memurlar çaycısından sekreterine kadar hepsinin görevine son verildi. HSYK’nın başına AKP şapkası geçirildi. O şapkanın altında sadece 20 tane seçilmiş üye kaldı. Bunun dışındakilerin tamamının altı boşaldı.” ifadelerini kullandı.

Bu düzenlemeyle önümüzdeki süreçte neler yaşanabileceğine dair tahminlerini paylaşan Bal, “Bundan sonra ne olacağı belli. Tuz kokmuştur. Başbakan’ın oğlu ile konuşmalarına ilişkin kasetleri delil olmaktan çıkaracaklar. Buna ilişkin de kanun çıkarıyorlar. Bu soruşturmaları aklayacak şekilde görevlendirilmiş, kolluk kuvvetleri yani adli zabıta dediğimiz polisler onlara göre dizayn edilmiş olan yanlı hakim ve savcılar diyecekler ki, ‘Bu soruşturmalarda bir şey yoktur, Başbakan, bakanlar, kolunda saat bulunan bakan, ayakkabı kutusunda para bulunan genel müdür, evinde çelik kasalar bulunan bakan çocukları bunlar sütten çıkmış ak kaşık’ diyecekler. Bunu böyle siyasallaştırmış oldukları yargıya dedirtecekler.” diye konuştu.

Kendisinin geçmişte HSYK’da yönetici olarak çalıştığını hatırlatan MHP’li Bal şöyle devam etti: “12 Mart 1971 yılında ben talebeydim. Öğrenci olaylarının geliştiği ortam içinde ben ülkücü camia içinde genç bir üniversite öğrencisiydim. O yılları iyi bilirim. 12 Eylül darbesi olduğu günlerde kürsüde cübbesini giyen hakimdim, 12 Eylül darbesinin de şartlarını bilirim, 28 Şubat döneminde de Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürü sıfatıyla HSYK’nın Genel Sekreterliği görevini yapıyordum. Oradaki yemini tekrar ederek ifade ediyorum ki, 12 Mart 1971 muhtırası sırasında öğrenci olarak gerek sağdan gerek soldan insanlar yargı huzuruna götürülürken böyle taraflı hale getirilmiş bir yargı önüne gitmemiştir. Daha önce yargı neyse onun önüne götürülmüştür. 12 Mart Muhtırası kendine göre bir yargı yaratmamıştır. Var olan yargı ile birtakım hadiselerin faillerini yargılamıştır. 12 Eylül askeri darbesi, bunun artık lamı cimi yok, Kenan Paşa geçmiş, ‘Her şeyi hallettim, anayasa yok, kanunlar yok, ben ne dersem o’ diyor, onun döneminde bile hakimler üzerinde hakimler, savcılar üzerinde bu kadar ağır bu kadar baskıcı bu kadar taraflı bir yargı yaratılmamıştır. 12 Eylül darbesi kendi yargısını yaratmamıştır. Sadece sıkı yönetim mahkemeleri kurmuştur, sıkıyönetim mahkemelerine hakim atamıştır. 12 Eylül darbe yargısı dediğimiz yargı bu kadar ağır adalet duygusunu rencide edecek hale gelmemiştir. 28 Şubat döneminde personel genel müdürüyken, Adalet Bakanı olarak sayın Oltan Sungurlu, hakikaten büyük bir saygı ile yad ediyorum. İlkesi olan, vatansever, yargıya saygılı önemli bir siyaset figürüdür. Batı Çalışma Grubu’nun yapmış olduğu bir takım faaliyetlerde Adalet Bakanlığı, kanun, Anayasa, mevzuat neyse onun yanında durmuştur. Biz de onları yerine getiren aktif genel müdür olarak, Batı Çalışma Grubu’nun pek çok talebini, faaliyetini, isteğini açıkça geri çevirebilmişizdir. Adalet Bakanlığı’nda pek çok ilin başsavcılarını ağır ceza mahkemelerinin başkanlarının haklarındaki işlemlerin hiçbirisini biz yapmadık. Batı Çalışma Grubu istemiş olmasına rağmen biz yapmadık. Yapmadığımız için 28 Şubat bizi görevden aldı, Cenab-ı Allah başka bir kapı açtı. Şimdi buraya geldiğimizde, 28 Şubat’ın karşısında bir Adalet Bakanı direnebiliyordu, yargının tarafsız kalabilmesini sağlayabilmek adına, bir personel genel müdürü HSYK’ya karşı direnebiliyordu. Bu kadar vahşi, bu kadar vahim bir kanunun anayasaya aykırı olduğunu sayın Cumhurbaşkanı da 15 ayrı maddesi itibarıyla tereddüt içinde olduğunu ifade ediyor. Nasıl imzalıyor? Hangi gerekçe ile imzalıyor? Kanundan, Anayasadan gerekçeler sunduk, yetmedi, hadisten, fıkıhtan, ayetten söz ettik bu da yetmedi. Bu dünya yetmiyorsa öbür dünyada hesabını veremezsiniz. Böyle bir uygulama darbe döneminde bile görülmemiştir. Türkiye artık, ‘Mahkeme var ben mahkemeye gider hakkımı alırım’ duygusunu son derece kaybetmiştir."

MİT düzenlemesini de eleştiren Bal şunları söyledi: “O kadar büyük bir haksızlık hukuksuzluk ki baskı ceberrut, kamu gücünü oturtmak gerekiyor, o görevi de MİT’e veriyorlar. MİT yasasının özü istihbarat devleti olarak devleti inşa edebilmek için sadece haber alma ve bu haberi ilgili kurum ve kuruluşlara bildirme görevi olan MİT, operasyonel bir güç haline getiriliyor. İstihbarat dediğimiz bilgi teyit edilmemiş bir bilgidir. Bu kesin gerçek değildir. Bu dünyanın her ülkesinde böyle olur. Kesinleşmemiş istihbarat bilgisine sahip olan devlet görevlisinin eline silah verirsen silah ithal etme yetkisi verirsen o MİT olmaktan çıkar. O Esed’in istihbarat devleti haline döner.”

Kaynak:   CİHAN