Yeniden Aydınlanma Platformu’nun bilgilenme toplantıları devam ediyor.  Yapılan son toplantının konusu laiklik idi.

Bu haftanın konuşmacı davetlileri; Prof. Dr. Haldun Gülap ve Sosyolog Dr. Nil Mutluer idi.

Aydemir Güler, Bülent Soylan, Av. Kazım Kolcuoğlu, Av. Başar Yaltı, Av. Bozkurt Nuhoğlu,  Av. Rahmi Ofluoğlu, Av. Gülşah Bilgeç, Av. Mustafa Kökçeli ve adaletbiz editörü Yeşim Turan toplantıya katılanlar arasındaydı.

Konuşmacı Prof. Dr. Haldun Gülalp Laik üzerinde kısa bir konuşma yaparken sosyolog Nil Mutluer Alevilik üzerine yaptığı araştırmayı anlattı.

Prof. Dr. Haldun Gülalp özetle; “laiklik ile sekularizmin aynı şey olduğunu, iki sözcüğünü farklı dillerden geldiğini, laikliğin başka dinlere saygı anlamına gelmediğini, bir Hiristiyandan Müslümanlığa veya Yahudiliğe saygı duymasını beklemek akılcı değildir. Laiklik farklı inançların bir arada yaşama, birbirine tahammül etmelerini gerektirir. Laiklik sadece inanma özgürlüğü değildir, aynı zamanda inanmama özgürlüğüdür. Laik düzende kamusal alanda dini referanslarla değerlendirme yapılamaz. Laik düzende vatandaşlar kamusal alana atıf yapmadan tartışabilmelidir. Bir başörtülü devlet yöneticisi olabilir, kamusal alanda çalışabilir” dedi.

Konuşmacı sosyolog Dr. Nil Mutluer Alevilik üzerine yaptığı araştırmalara atıflar yaparak laiklik üzerine yaptığı konuşmada, “ Aleviler ile devletin ilişkisi güvensiz, ikilemli bir düzeyde olmuştur. Alevilerin kopuşu Osmanlı döneminde Çaldıran Savaşı ile başlamıştır. “

Bir Alevi kaynağı Çaldıran Savaşının şöyle anlatıyor:[1]

 Yavuz Sultan Selim Han, Acem ülkesine kesin savaş kararı verdiler. Ulemadan, Kızılbaşlarla savaşmanın caiz olup olmadığına dair fetva vermelerini istediler. Ulema, Kızılbaşlarla yapılacak savaşın, kafirlerle yapılacak savaşlardan daha üstün olduğunu bildirip, savaşın olurluğuna oy birliğiyle karar verdiler. Böylece önceden eyalet valilerinin saptamış oldukları 40 bin Kızılbaş'ın adlarını içeren defterler geldi. Selim Han, hepsinin öldürülmesine ferman çıkarttılar.”

“ Cumhuriyet döneminde kopuş; Çorum, Maraş ve Madımak ile devam etmiştir. Madimak ile Aleviler CHP’ye de güvensizlik duymaya başlamışlar ve ileriki yıllarda kısmen AKP’ye yönelişler olmuştur.

Alevi Dedeleri çoğunlukla Diyanetin kaldırılmasını savunmaktadırlar.”

Sosyolog Dr. Nil Mutluer Dinsel simgelerin kamusal alanda taşınması ve türbanlıların çalışması konusunda Prof. Dr. Haldun Güalp’ın görüşlerine katıldığını ifade etti.

2002- 2008 arasında üç dönem İstanbul Barosu başkanlığı yapan Kazım Kolcuoğlu yaptığı konuşmada Kamusal alanda dini simgelerin taşınması ve bu alanda türbanla görev yapılmasını doğru bulmadığını söyledi ve bir İsrail seyahatindeki izlenimlerini aktardı. Kolcuoğlu Yahudilerin hemen hepsini bir dini simge taşıdığını ancak adliye gittiğinde yargı görevlilerinde bu simgeyi göremediğini aktardı ve bunun nedeni sorduğu bir hakimin “biz sadece Yahudileri yargılamıyoruz” dediğini söyledi.

Kolcuoğlu türbanın kamusal alana girmesini onay vermeye AİHM kararları olduğunu belirtti.

Aydemir Güler konuşmasında konuşmacıların çok değerli açıklamalar yaptığın ancak kendisinin bu detaylara girme yerine yükselmekte olan gerici diktaya karşı nasıl mücadele edileceği, kimlerin nasıl bir araya geleceğini tartışmanın ve mücadele alanları yaratmanın daha doğru olacağını düşündüğünü söyledi.

Av. Bozkurt Nuhoğlu Hoş Ho Şi Mingh’den bir anekdot ile sözlerine başladı.

Şöyle:

Ho Şi Mingh, Paris’de bir toplantıya katılır. Günler sessizce yerinde oturan Ho Şi Mingh bir gün söz ister. Herkes Ho Şi Mingh yoldaş ne söyleyecek diye merakla beklerken o kürsüye çıkar ve

“Ne kadar çok konuşuyorsunuz” der ve kürsüden iner.

Salon Ho Şi Mingh’i ayakta alkışlar.

Devamla az konuşup iş yapmak gerektiğini söyledi.

Toplantıda Av. Başar Yaltı, Av. Rahmi Ofluoğlu, Av. Mustafa Kökçeli kısa konuşmalar yaptılar.
[1] http://www.alevitentum.de/html/65.html