Türiye 00:00'dan itibaren 2016'ya girdi. Türkiye'nin pek çok yerinde valiliklerin kararıyla "yılbaşı yasaklamaları" yapılırken gericilerin günlerdir sürdürüğü yılbaşı karşıtı protestolar da kar etmedi. 

Yağan kar yağışına rağmen İstanbul'da yılbaşı kutlamalarının adresi Taksim Meydanı olurken, Ankara'da Güven Park'ta yapılan bomba ihbarı nedeniyle kısa süreli panik oluştu.

Türkiye'de ve dünyada 2015 kısaca şöyle geçti:

2015 yılı dünyada ve Türkiye'de birçok katliam ve ölümle anılacak bir yıl oldu. 2015’in Türkiye nazarında ilk skandalı 4 eski AKP’li bakanın 17/25 aralık soruştumalarından “aklanması” oldu. Bakanlar, bir başka AKP’li komisyon başkanının da verdiği destekle  Yüce Divan’a gitmekten kurtulurken geriye sadece “tapeler”e umut bağlayan muhalefetin şaşkınlığı kaldı.

Türkiye'de bakanların yolsuzluğunun aklanması tartışılırken Fransa'dan bir katliam haberi geldi. Dünyaca ünlü mizah dergisi Charlie Hebdo’nun binasına yapılan saldırıda derginin karikatüristleri dahil 12 kişi hayatını kaybetti. Bunu yılın ilk fırsatı olarak değerlendiren dünya “liderleri” ise aynı fotoğraf karesinde yer almak için sıraya girdi.

Ancak yaşanan saldırının Türkiye ayağında bu durum, AKP iktidarının beslediği gerici güruh açısından pek de öyle değildi. Yaşanan saldırının ardından nefretler, Erdoğan ve Davutoğlu’nun talimatlarıyla, Charlie Hebdo’nun son sayısını dayanışma amacıyla basmak isteyen Cumhuriyet’e yöneldi.

Türkiye 2015’e kötü başlamıştı....

Yeni yıla kötü başlayan Türkiye,  kalan 11 aya skandallar ve facialarla ısınırken Kocaeli’den Bursa’dan işçi sınıfının sesi yükseldi. Metal işçilerinin dövdükleri demirin sıcaklığı tüm ülkeyi sardı. Ocak ayının 29’unda yeni yılın ilk grevi 10 ilde ilan edildi. Patronlara ve patronun sendikalarına karşı başlayan direniş, akıllara hemen Tekel İşçilerini getirdi. Ülkede güvenliği bahane eden AKP ise boş durmadı. Bakanlar Kurulu’nun aldığı kararla ülkedeki tüm grevler 60 gün boyunca yasaklandı.

Yine yeni yıl, daha önce televizyonlarda ve kamplarda gördüğümüz sığınmacıları şehirlere taşıdı. AKP’nin kirli savaş politikalarıyla ülkelerini terk eden binlerce insan Türkiye’nin çeşitli şehirlerinin sokaklarını doldurmaya başlıyordu. Aç ve açık...

2015 her tarafıyla tuhaftı aslında... Yaşar Kemal’i kaybetmenin verdiği üzüntünün ardından Kenan Evren’in ölümü...

İlk 6 ayında tam 794 işçinin ve 144 kadının yaşamını kaybettiği  2015’in Türkiyesi artık seçime yaklaşıyordu. AKP’ye karşı muhaleftin her türlüsü meşruydu. Seçimlerden önce daha önce AKP'ye her türlü desteği verenlerle pazarlık masasına oturanlar en keskin AKP karşıtı olurken halkın umudu da "devrim" de adeta sandığa bağlanmıştı. Seçimden sonra Erdoğan koalisyona müsaade etmezken saldırıları da arttırdı. Yeniden sandık başına giden Türkiye'de bu kez AKP tek başına iktidara gelmişti. Seçimden önce hayallere dalanlar, hayal kırıklığı yaşarken umudu diri tutanlar "mücadele devam" demeyi başaracaktı. Fakat, AKP’nin aldığı oylardaki düşüşe sinirlenen bir Cumhubaşkanı’nı ve pazarlığını bir şekilde sürdürdüğü emperyalizmi herkes unutmuştu. AKP yeniden atağa geçti, koalisyon arayışları, Suruç katliamı derken 2015 ikinci yarısının ilk 2 ayı da geride kalmıştı. Ve erken seçim için start verildi.

Bir sene içerisinde 2 seçim geçiren  Türkiye, 2 seçim arasına da 2 katliam sıkıştırdı.

AKP  1 Kasım seçimlerinden elde ettiği bu “taze kan” üzerinden hedefini büyüterek, kendisini Ortadoğu’nun yeni bölgesel “gücü” ilan etti. Seçimlerden yeni çıkılmış ülkede,  yeni kurulan hükümetin ilk 5 günkü faaliyetleri ülkede kaos havası yarattı.

Önce Rus uçağının düşürülmesi, daha sonra Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması hemen ardından da Tahir Elçi’nin kameraların önünde öldürülüşü.... Sokağa çıkma yasakları, ölen çocuklar, evde infazlar derken Türkiye’nin Irak’a gözünü dikmesi.

Düşürülen Rus uçağının ardından yeniden yüzünü AKP’ye dönen “medya” Rusya’nın limondan vazgeçemediğini haber yaptı. Her yerde korkusuzluğuyla övünen “gazeteciler”, Erdoğan ve ailesinin IŞİD ile yaptıkları pazarlığa bile gözlerini yumdu.

Bölgesel krizi dünya coğrafyasına yaymaya çalışan egemenlerin sesi, “Türkmenler ölüyor” diye haykırmaya başlamıştı. Oysa gerçekler oldukça farklıydı....

2015 yılının ilk 9 ayında 1317 işçi iş cinayetine kurban gitti ve ilk 6 ayında olduğu gibi buna yine sesini çıkaran kimse olmadı!  Bunları kaza olarak görenler, Rusya ve Suriye’nin cihatçılara karşı başlattıkları operasyonları “mezhebi” ya da “etnik” temizlik olarak gördü.

Daha kısa zaman önce yaşanan Sabiha Gökçen’deki patlama, toplumun gözlerinin içine bak baka karartıldı.