Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “Güveni Kötüye Kullanma Suçu” ile “Resmi Evrakta Sahtecilik Suçu” nedeniyle bir sanık hakkında verilen kararın temyiz dilekçesi aşağıdadır.

Temyiz dilekçesi, bizzat yargılanan sanık, sanığın eşi, yasal temsilcisi veya bir ceza avukatı aracılığıyla mahkemeye verilebilir.

Temyiz Dilekçesi


YARGITAY CEZA DAİRESİ’NE GÖNDERİLMEK ÜZERE
BAKIRKÖY ( ) AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

DOSYA NO :…………………

TEMYİZ EDEN
SANIK :…………………

MÜDAFİİ : Avukat ..........

MÜDAHİL :…………………

VEKİLİ :…………………

D.KONUSU : Mahkemenin gerekçeli kararına karşı gerekçeli temyiz dilekçemizin sunulmasıdır.

AÇIKLAMALAR :

1. YEREL MAHKEME, MÜVEKKİLE ATFEDİLEN SUÇU ADETA TEHLİKE SUÇUYMUŞ GİBİ DELİL DEĞERLENDİRMESİ YAPMIŞTIR

Yerel mahkemenin gerekçeli kararının “DEĞERLENDİRME” bölümü incelendiğinde görüleceği üzere, müvekkil hakkındaki deliller SOYUT TEHLİKE SUÇ tiplerine göre oldukça geniş bir şekilde müvekkil aleyhine yorumlanmıştır. Halbuki müvekkil “GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA” ve “RESMİ EVRAKTA SAHTECİLİK” suçundan yargılanmaktadır. Her iki suç tipi de İCRAİ HAREKETLİ/ZARAR suçlarındandır. Yani, mahkemenin müvekkile ait zarar doğuran her eylemi veya iştiraki ayrıntılarıyla değerlendirip sonuca gitmesi gerekir. Müvekkile ait hareketler değerlendirilmeden suçtan soyut sosyal/ekonomik/iş ilişkileri göz önüne alınarak cezalandırılması hukuka aykırıdır.

2. MÜVEKKİL “GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA” ve “RESMİ EVRAKTA SAHTECİLİK” SUÇLARINDAN CEZALANDIRILIRKEN ALT SINIRDAN AYRILMA VE TCK MD.43/1’İN UYGULANMA GEREKÇELERİ GEREKÇELİ KARARDA YAZILMAMIŞTIR

Müvekkil hakkında ceza tesis edilirken alt sınırdan uzaklaşma gerekçeleri “kastın yoğunluğu,suçun işleniş biçimi,meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı” gibi soyut kriterler gösterilmiştir. Mahkeme tarafından gösterilen bu gerekçeler TCK md.61’in tekrar edilmesinden ibarettir. Mahkeme alt sınırdan ayrılırken soyut kanuni ifadeleri değil,kanuni kavramların somut olarak nasıl gerçekleştiğini müvekkile özgüleyerek/gerekçeleyerek açıklamalıdır.

Müvekkil sanık hakkında TCK md.43/1 gereği Zincirleme Suç hükümlerinin teşdiden uygulanmasına karar vermiştir. Gerekçe olarak da “farklı zamanlarda birden çok kez aynı suçu işledikleri” gerekçesi gösterilmiştir. Mahkeme farklı zamanlarda işlenen suçları ve müvekkilin işlenen bu suçlardaki rolünü ayrıca açıklamadan soyut bir değerlendirmeyle Zincirleme Suç hükümlerini uygulamıştır.

3. MAHKEMENİN MÜVEKKİL HAKKINDAKİ CEZAYA GEREKÇE GÖSTERDİĞİ DELİLLER, DUYDUĞUNU SÖYLEYEN TANIK BEYANI (HEARSAY) VE GÖRGÜYE DAYANMAYAN MÜŞTEKİ ANLATIMIDIR

…..…A.Ş.’nin çalışanı olan tanık M.D., müvekkilimin kendisine “…. Bey birtakım dolaplar çeviriyor,oradan da paralar kazanıyor, bizi de ortak etti vs…” dediğini tanık olarak beyan etmiş, yerel mahkeme de bu ifadeyi müvekkili cezalandırmanın en önemli dayanağı yapmıştır. Tanık M.D’nin beyanı DUYDUĞUNU SÖYLEYEN TANIK (HEARSAY) niteliğindedir. Hearsay tanıkların beyanı kural olarak tek başına hukuki değere sahip değildir. Bu şekildeki tanıklık bir delile ulaşmanın vasıtası olarak kabul edilebilir ya da somut teknik başkaca delil varsa hearsay tanığın söyledikleri de “belirti” olarak kabul edilebilir. Fakat yerel mahkemenin yanlış değerlendirdiği gibi hearsay tanık beyanları ceza muhakemesinde doğrudan delil olarak, hele hele tek delil olarak asla kabul edilemezler.

Yerel mahkemenin gerekçeli kararında delil olarak dayandığı müşteki beyanları görgüye dayalı değildir. Müşteki sosyal olayın oluş biçiminden kendi beyanlarını derlemiştir. Yoksa suç isnadlarının dayanağı olan hiçbir iddiayı somut olarak görmemiştir. Bu nedenle beyanlarının delil değeri yoktur.

4. YEREL MAHKEME,GEREKÇELİ KARARININ “DEĞERLENDİRME” BÖLÜMÜNDE SAVCILIKÇA RESEN ATANAN BİLİRKİŞİNİN TESPİTLERİNE NEDEN ÜSTÜNLÜK TANINMADIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR

Delil değeri olmayan hearsay tanık ve görgüye dayanmayan müşteki beyanlarını hükme esas alan mahkeme, bilirkişinin tespitlerine neden üstünlük tanımadığını açıklamamıştır. Ceza muhakemesinde bilirkişi raporları takdiri delil olarak kabul edilmektedir. Yerel mahkeme dosyada sanık lehine bulunan herhangi bir delili usulüne uygun hukuki bir değerlendirmeye tabi tutmadan,neden üstünlük tanımadığını açıklamadan, söz konusu delili görmezden gelerek hüküm tesis edemez.

5. GEREKÇELİ KARARDA MÜVEKKİLİN SUÇA İŞTİRAK ETTİĞİNİN/FİİL ÜZERİNDE MÜŞTEREK HAKİMİYET KURDUĞUNUN DELİLİ VE GEREKÇESİ, AKIL YÜRÜTME YÖNTEMİYLE ELDE EDİLEN SONUÇ GÖSTERİLMİŞTİR

Yerel mahkeme gerekçeli kararının DEĞERLENDİRME bölümünde müvekkil hakkındaki hukuki değerlendirmede “……bu kadar uzun süre içinde haberi olmadan böyle bir usulsüz harcama yapılmasını fark etmemiş olmalarının mümkün olmadığı………” tespitinde bulunmuştur. Mahkeme açık açık akıl yürüterek sonuca vardığını gerekçeli kararında adeta itiraf etmektedir. Müvekkil hakkında karar verilirken “fiil üzerinde ne şekilde müşterek hakimiyet kurarak iştirak ettiği” tartışılmamıştır.

6. MÜVEKKİL MEVCUT OLAYDA “GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU” (TCK md.155/2) İLE “RESMİ BELEGEDE SAHTECİLİK” (TCK md. 204/1) SUÇUNDAN AYNI ANDA CEZALANDIRILAMAZ

Somut olayın özellikleri açısından yukarıda bahsedilen suçlardan resmi belgede sahtecilik suçunun işlenebilmesi için güveni kötüye kullanma suçunun işlenmesi zorunludur. Yani bir suç diğer bir suçun içinde erimektedir, bu sisteme ceza hukukunda “erime sistemi” denilmektedir. Bu durumda “Non/Ne Bis İdem” kuralı gereği, tek fiile ancak tek bir ceza verilebilir. Müvekkilin tek fiil ile iki suçtan cezalandırılması hukuka aykırıdır.

7. MÜVEKKİLE MÜŞTEKİYE AİT HERHANGİ BİR MALIN ZİLYETLİĞİ VEYA İDARE ETME YETKİSİ VERİLMEDİĞİ DOLAYISIYLA SUÇUN MADDİ UNSURLARI OLUŞMADIĞI HALDE “GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA” SUÇUNDAN CEZA VERİLMESİ HUKUKA AYKIDIR

TCK’nın 155. maddesinde düzenlenen suçun vücut bulması için faile bir MALIN ZİLYETLİĞİNİN veya İDARE YETKİSİNİN devredilmesi gerekir. Güveni Kötüye Kullanma suçunun maddi unsurunun somut olayda bulunup bulunmadığı mahkemece tartışılmamıştır.Dava dosyasında suç konusu çekler veya başkaca malların zilyetliğinin veya idare etme yetkisinin müvekkile bırakıldığına dair somut bir delil mevcut olmadığı halde cezalandırılması hukuka aykırıdır.

8. MÜVEKKİLİN RESMİ EVRAKTA SAHTECİLİK SUÇUNU (TCK MD.204/1) İŞLEDİĞİNE DAİR SOMUT HİÇBİR DELİL MEVCUT DEĞİLDİR

Ceza muhakemesinde deliller arasındaki boşluklar,akıl yürütme yoluyla doldurulamaz.Resmi evrakta sahtecilik suçu icrai hareketle işlenebilen bir zarar suçudur.Bu nedenle zarara yol açan eylemin duraksamaya yer vermeden ortaya konulması gerekir. 31 sayfalık gerekçeli kararın hiçbir yerinde müvekkilin zarara yol açan fiilinin ne olduğu irdelenip ortaya konulmamıştır.

Ceza Avukatı

SONUÇ VE İSTEM :

Yukarıda açıkladığımız gerekçelerle veya mahkemenizin resen gözeteceği gerekçelerle, usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının BOZULMASINI talep ederiz. 10.10.2015


http://barandogan.av.tr/blog/ceza-hukuku/temyiz-dilekcesi-ornegi.html