Bayram öncesi yollar yine kan gölüne döndü. En feci kaza önceki gün TEM Otoyolu’nda meydana geldi. Bolu Dağı Tüneli çıkışında aynı firmaya ait iki yolcu otobüsünün karıştığı kazada 7 kişi öldü, 40 kişi de yaralandı.

Ama kaza ve kazanın nedenlerinden çok işin Cemaat-İktidar savaşına dönmesi konuşuldu.

Cemaatçiler, geçmişte kendisini “paralel yapının” hapse koydurduğunu öne süren Metro Turizm’in sahibi Galip Öztürk’e karşı bu kaza üzerinden kampanya başlatırken, Galip Öztürk de “Kaza ve kadere inanmak imanın altıncı şartıdır. Keşke hocanız şantaj montaj yerine imanın şartlarını öğretseydi sizlere” şeklinde cevap verdi.

Onlar bu vahim olay üzerinden siyasi hesaplaşmalarını yapa dursun, biz kazayla ilgili dehşet iddiaları tartışmaya açalım.

Bilindiği gibi, kazada otobüsün sürücüsü Tuncay Sütçü de hayatını kaybetti. Dün toprağa verilen Sütçü’nün ailesinin anlattıkları, kazanın hiç de “kader ve kaza” meselesi olmadığını, adeta taammüden cinayet işlendiğini gösteriyor.

Şöyle ki;

Tuncay Sütçü kaza sırasında Metro Turizmin sigortalı şoförü değilmiş.

Öncesinde Ankara Metro Turizm’de çalışıyormuş. Ancak o zaman verdikleri otobüs arızalı olduğu için, “Ya yeni otobüs verin, ya da bunu tamir ettirin. Ben can taşıyorum” diye tartışmış. Firma, otobüsü değiştirme veya tamir ettirme yerine, Sütçü’ye 15 gün kesintisiz sefer yazmış.

Bunun üzerine Metro Turizmi bırakan Sütçü, bir başka otobüs firmasına geçmiş. Kazadan bir gün önce o firmanın seferinden gelmiş. Ailesine, buradan ayrıldığını, bayramdan sonra yeniden Metro Turizm ile sözleşme imzalayacağını anlatıp, “Bir ihtimal yarın akşam Elazığ seferi varmış, gidebilirim” demiş.

Ancak birkaç saat sonra Sütçü’ye Metro Turizm’den telefon gelmiş ve gece 01.30 ek seferi için İstanbul’a gidecek otobüsü kullanması istenmiş.

O da gitmiş. Gece 03.30’da Dörtdivan’da mola verdiklerinde de eşini aramış. Daha önceki seferlerinde hiç aramazken, eşi gelen bu telefona şaşırmış, “Hiç aramazdın, hayırdır?”diye sormuş. Sütçü, şunları söylemiş:

Öyle kötü bir otobüs ki, bu araba başıma bela olur. Bununla gidilmez. Şu seferi tamamlayayım, dönüşte bir daha buna binmeyeceğim.”

Eşi Fatma Sütçü de “dikkat et” demiş. 20 dakika sonra da o kaza yaşanmış.

Bin lira emekli maaşı olan şoför Tuncay Sütçü, 1 yıl önce nişanladığı, 15 gün sonra evlendireceği kızının düğün masrafları için çalışıyormuş. 

Ailenin şöyle bir iddiası daha var:

Otobüsteki takograf cihazında Sütçü değil, başka bir şoförün ehliyet bilgileri yer alıyormuş.

Aile öncelikle o cihazın yok edilmesinden korkuyor. Firma yetkililerinin “uyarı” imalı telefonlarından bu sonucu çıkarmışlar.

Çünkü yetkililer bir yandan aileye sahip çıkacakları mesajını verirken, öte yandan, “Adli tıp kayıtlarına sürücü değil, yolcu olarak yazdırın. Biz onu yolcu listesinde göstereceğiz”gibi tekliflerde bulunmuşlar. Aile de, “Bizim canımız gitmiş, siz neyin peşindesiniz… Üzerinde Metro turizmin üniforması vardı, bu nasıl olur?” diye tepki göstermiş.

Bir dokunup, bin ah işittiğimiz aile işin peşini bırakmamaya kararlı. Ama başkalarının da bırakmaması gerekiyor. Zira görünen o ki, bazı otobüs firmalarında şoför değil, adeta “köle” çalıştırma mekanizması işliyor ve bu şartlar daha çok faciaya yol açacağa benziyor.

Müyesser Yıldız

Odatv.com