Yazılı bir açıklama yapan Tanrıkulu, dünyadaki demokrasi endeksleri içinde en alt sıralara düşen Türkiye'nin AKP'nin 'İç Güvenlik Reformu Yasa Tasarısı' ile demokrasinin kırıntılarından bile mahrum kalmakla karşı karşıya olduğunu belirtti. Türkiye’yi 12 Eylül rejimine kesin bir dönüşe zorlayan bu tasarının, toplumdaki demokrasi taleplerini tamamen bastırmaya yönelik faşizan bir girişim olduğunu vurguladı. Tanrıkulu, "Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" ile şu uygulamaların öngörüldüğünü ifade etti: 

POLİSİN ARAMA YETKİSİ ARTIRILIYOR!

"Mevcut durumda suç şüphesi ile durdurulan kişinin hâkim-savcı kararı olmadan üstü ve eşyası ile aracının görünmeyen kısımları aranamaz. Öngörülen düzenlemeye göre ise kolluk amirinin emriyle arama yapılabilir ve bunun onayı 24 saat içinde hâkime sunulabilir. Gözaltında kayıpların, işkencenin yaşanmış olduğu Türkiye’de bu düzenleme yeni zorla kaybetmelere davetiye çıkarmaktadır. Müşteki, mağdur veya tanık ifadeleri ikametgâhında veya işyerinde alınabilecek. Kolaylaştırıcı görünen bu düzenleme, tam tersine, karakolu kişinin evi veya işyerine taşıma anlamına gelmektedir ki, bunun da yaratacağı negatif sonuçları öngörmek mümkün değildir."

POLİSE YARGISIZ İNFAZ YETKİSİ VERİLİYOR!

Topluca bulunulan herhangi bir yere molotof, yakıcı, yanıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran ya da saldırmaya teşebbüs edene karşı polise silah kullanma yetkisi verildiğini dile getiren Tanrıkulu, "Bu düzenleme, polise sınırsız silah yetkisi tanımakla eş anlamlıdır. Zira saldırıya teşebbüs halinde silah kullanma yetkisi yoruma açıktır ve keyfiyete kapı açmaktır. Mevcut durumda 24 saat olan acele hallerde emirle yapılan dinlemede hâkimden izin almadan dinleme yapabilme süresi 48 saate çıkarılıyor. Dinlemeler sıralı amirlerin denetimine açılarak hükümetin kontrol imkânının artırılması öngörülüyor. Havai fişek, demir bilye, sapan vb, ile yürüyüşe katılmak 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na giriyor. Ceza mevcut haliyle 6 ay-3 yıl arası iken, düzenlemeyle 2,5 ila 4 yıl arasına çıkarılması öngörülüyor. Toplumsal olaylarda kamu, gerçek veya tüzel kişilerin mallarına verilen ve devlet tarafında karşılanan zararların sorumlulara rücu edilmesi öngörülüyor. Ancak bu da istismara, yoruma açık bir düzenlemedir. Zira toplumsal olaylarda kamu malına zarar veren kişilerin tespit edilememesi halinde kolluk güçlerinin, aynı olaya katılıp mala zarar vermeyen kişilere bu suçu yıkması pekâlâ mümkün olabilecektir. Diğer yandan, toplumsal olaylarda kamu, özel veya tüzel kişilerin mallarını koruma görevi devlete, dolayısıyla kolluk güçlerine aittir. Kolluk güçleri bu görevlerini yerine getirmek zorundadır. Devletin, toplumsal olaylarda yaşanan mal zararlarını karşılama sebebi, güvenliği sağlamadaki zafiyetinin tazmininden kaynaklanmaktadır." diye kaydetti.


POLİS AYNI ZAMANDA SAVCILIK YAPACAK!

Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde yüzünü tamamen veya kısmen kapatanlar 3 yıldan 5 yıla kadar hapis, cebir, şiddet vb, hallerde alt sınır 4 yıla çıkarıldığını anlatan Tanrıkulu, "Böylece, örneğin toplumsal olaylar sırasında gazdan korunmak için maske takan veya yüzünü sırf bu yüzden örtenler de ağır cezalara çarptırılabilecektir. Havai fişek, afiş, üniforma vb, ile toplantı ve gösteri yürüyüşü, 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7. Maddesinin 3. Fıkrasında belirtilen yüzü kapalı toplantı ve yürüyüşe katılma, tutuklama sebebi sayılmaktadır. Mevcut durumda Cumhuriyet savcısında olan gözaltı yetkisi belli hallerde kolluk amirlerine veriliyor. Buna göre, suçüstü hallerinde kolluk amirleri 24 saate kadar, toplumsal olaylarda ise 48 saate kadar kişileri gözaltına alabilecek." şeklinde ifade etti.

OHAL VALİLERİ GELİYOR!

"1990’larda Doğu ve Güneydoğu’da hak ve hukuku askıya alma yetkisi olan OHAL valileri bu düzenlemeyle tüm Türkiye’de tekrar devreye sokuluyor." diyen Tanrıkulu, şöyle devam etti: "Bu, ilan edilmemiş bir OHAL düzeni projesidir! Öngörülen düzenlemeyle valilere adli soruşturma yapma ve adli emir verme yetkisi getiriliyor. Yürütmeye yargı yetkisi verilmesi anlamına gelen bu düzenleme erkler ayrılığı ilkesine açıkça aykırıdır. Diğer yandan vali ve kaymakamlara “kamu düzeninin sağlanması için” itfaiye, ambulans gibi araçlardan faydalanma yetkisi veriliyor. Valinin tedbirlerine aykırı hareket edenlere 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Araç kiralayanların kimlik bilgilerinin kayda alınıp gerektiğinde kolluğa verilmesi zorunlu hale getiriliyor. Ayrıca kiralık araçlara, araç takip sisteminin takılması zorunluluğu ile araç kiralayanların gittikleri yerlerin tespit edilebilmesi zorunluluğu getiriliyor. Pakette ayrıca emniyet ve jandarma teşkilatlarına yönelik, ihlallerine sebebiyet verebilecek düzenlemeler de öngörülmektedir. Söz konusu paket, Türkiye’nin AKP döneminde karşı karşıya kaldığı faşizan uygulamaların yasal kılıfı niteliğinde olduğu gibi 12 Eylül ruhunun yeniden diriltilmesi girişimidir de. Bu açıdan AKP’nin açıkça yeni bir darbeye hazırlandığını söylemek gerekmektedir. Cezaevlerinin dolup taştığı AKP döneminde bu düzenlemeyle tüm Türkiye bir cezaevine çevrilmek istenmektedir. Yurttaşlara deli gömleği giydirmeye çalışan, Türkiye’yi tartışmasız bir darbe rejimine sürükleyen AKP hükümetini uyarıyorum ve bu düzenlemeyi derhal geri çekmesi çağrısında bulunuyorum."
CİHAN-EMRULLAH BAYRAK