Benim uzun zamandır yazıp durduğum konuda nihayet Cumhurbaşkanı Gül’ün de aynı şekilde düşündüğünü öğrenmiş olduk. Gül dün uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada “yeni anayasa”ya değinmiş. O yeni anayasadan söz ettiğini somut olarak belirtmemiş ama konu bu...

Gül hükümete seslenerek diyor ki; “Kürt sorununun çözümü için seçimi beklemeyin. Herşey dursun kanısında değilim. Zaten daha seçim tarihi ortada yok. Neyi bırakıyoruz? Ne kadar silah susarsa, şiddet durursa o kadar özgüven oluşur.” Şu anda zaten PKK terör örgütü seçim sonrasına kadar eylemsizlik kararını uzatmış olduğu için aslında “Silahlar susarsa, şiddet durursa iyi olur” önerisinin önceliği yok. Ama burada çok önemli bir başka aciliyet var; Cumhurbaşkanı’nın sözlerinden de anlaşıldığı gibi “seçim tarihi netlik kazanmış değil”... Buna rağmen “referandumdan sonra taleplerinin yerine getirilmesi için 10 gün zaman veren, sonrasında olacaklara karışmam diyen” Öcalan’ın nasıl olup da belirlenmemiş bir tarih sonrasına kadar eylemsizlik kararı aldığı... BDP yöneticilerinin “Devletle görüştüklerini ve bu görüşmenin çok olumlu geçtiğini” söylemelerinin hemen arkasından gelen eylemsizlik kararı elbette ‘millete seçimden önce açıklanması gerekecek kadar’ büyük önem taşıyor.

DEMOKRATİK HAK İÇİN ADAM ÖLDÜRÜLMEZ!

“Devlet” yani bu durumda hükümet onlara “Güneydoğu’da özerk Kürt devleti, Öcalan’ı da içine alacak ve hatta siyaset yapmasına olanak tanıyacak bir PKK affı, Anayasa’ya kurucu unsur olarak girme, Anayasa’da Türklük tanımının değişmesi” gibi taleplerden hangileri için garanti verdi ki “terörle ortalığı cehenneme çevirme” tehditleri ve terörün kendisi “belirsiz seçim tarihi” sonrasına bırakıldı. Uğruna kanlı terör eylemleri gerçekleştirilen, binlerce insanın baskınlarla, saldırılarla canının alındığı ve sanki tüm Kürt vatandaşlar bunu onaylıyormuş gibi nedenine de “Kürt sorunu” denilen asıl sorun bunlar çünkü... Yoksa Türkiye’de daha çok demokratik hak, daha çok özgürlük isteyen sadece Kürtler değil, hemen her kesim istiyor bunu. Ben de gazeteci olarak “eleştiriye bile tahammülü olmayan” ve eleştirenleri anında cezalandıran bir yönetimden ve buna demokrasi, basın özgürlüğü denmesinden şikayetçiyim ama bu sorunu terörle halletmeyi düşünmem. Demek ki ortada demokratik hak, eşitlik vs gibi konulardan çok başka bir olay var.

BAŞBAKAN’LA TERS DÜŞTÜ

Sonuç olarak, Cumhurbaşkanı Gül son derece önemli bir noktaya dikkat çekti ama aynı zamanda Başbakan Erdoğan‘la bir kez daha ters düşmüş oldu. O “yeni anayasayı seçim sonrasında açıklayacağız” derken ve “Kürt sorunu” adı altında PKK’nın taleplerini de buna dahil ettiği, “eylemsizliğin seçim sonrasına kadar sürmesi kararından” anlaşılırken, Gül “Beklemeyin, hemen açıklayın” dedi. Bakalım sonradan yine “Başbakan’la aramızda görüş ayrılığı yoktur” mu diyecek, yoksa bu konuşmasının arkasında duracak mı?

***


Ey özgürlük!

Evet evet, artık bu olaylara baktıkça aklıma Zülfü Livaneli’nin o muhteşem “Ey Özgürlük” şarkısı geliyor ve oturduğum yerde avaz avaz söylüyorum... Bu kez de Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a bir üniversitede; Eskişehir Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenciler tarafından aleyhte gösteri yapılmış. Kılıç kürsüde konuşurken ayağa kalkan biri kız üç öğrenci “Siz burada yargı reformundan söz ediyorsunuz, üniversite öğrencileri tutuklanarak cezaevine gönderiliyor” demiş ve çantalarında getirdikleri yumurtaları fırlatmışlar. Akla gelen soru; acaba onları da cezaevine gönderecekler mi? Evet, demokrasi ‘sınırsız özgürlük’ demek değildir, birine yumurta atmak da demokratik haklardan değildir ama her ülkede öğrencilerin bundan çok daha ileri tepkileri görülür ve onlar hapisle cezalandırılmazlar. Bizde özellikle son bir iki yıl içinde sadece gösteri, sözlü protesto eylemi yapmaları, pankart taşımaları bile cezaevine gönderilmelerine yetiyor. Bu bilinirken bile hala yumurtalı tepki göstermeleri kendilerine bu kadar acımasız davranılmasına ne büyük tepki içinde olduklarını ortaya koyuyor.

Aynen “olmayan basın özgürlüğüne rağmen” hala çıkıp “basın özgürlüğü toplantıları” yapanlara tepkinin çok doğal olması gibi, tepki hakkı bile “cezaevinde biten” öğrencilerin de “yargı reformu” sohbetine tepkisi son derece doğaldır. Gösteri yapan öğrencilerin hapsedildiği ülkede “özgürlük” ancak şarkılarda kalmış demektir. Ancak şarkılarda!

Bakalım Haşim Kılıç’a tepki gösterenleri de diğerlerinin yanına mı gönderecekler, yoksa artık gösteri yapan öğrencinin böyle susturulamayacağını mı anlayacaklar.

***


Deniz Feneri’nde yasalar niye işlemedi

Bakanların, Cumhurbaşkanı’nın açığa alınan generallerle ilgili açıklamalarına gelen yorumlar arasında “Generaller için yasaların işletildiği, bakanların yetki kullandığı söylendi. Bu yasalar ve yetkiler Deniz Feneri olayında Zahid Akman ve diğer suçluları açığa almak için neden kullanılmadı? Hukuktan, kanundan, demokrasiden söz etmek için önce yasaların neden bazılarına uygulanmadığını, bakanların neden istemedikleri konularda yetki kullanmadığını açıklasınlar” benzeri yorumlar oldukça fazla... Bazıları yine sitelerde de mevcut... Acaba Deniz Feneri’nde yasalara ne olduğunu, neden suçlulara delilleri karartacak zaman verilmeden gözaltına alınmadıklarını, tam aksine işlerine bile devam ettiklerini açıklayan çıkar mı, yoksa konu sonsuza kadar kapandı mı?