Kriz üzerine bir yazımdan sonra meslektaşlar aramaya başladı. İlk telefon Ege’den geldi. 50 yıllık arkadaşımdı araya avukat.  Nasılsın, iyi misin merasimine girmeden direk lafa girdi Egeli kadim dostum;

-Rahmi tamamen mesleki ve günün ekonomik gerçekleri ile ilgili konuşuyorum. 4-5 tane baba müvekkil vardı, bunların iki tanesi yasal olarak battı, 2 ya da üç tanesi de bize akışı kesti, iş de göndermiyorlar, eski işlerle ilgili birikmiş paralarımızı almaya çalışıyoruz.

Hem enflasyon var ve hem de durgunluk, buna stagflasyon deniyor galiba.

Rahmi, ben bütün krizlerden karlı çıktım. 90’lı yıllar, mesela, Tansu Çiller dönemi, Refahyol hükümetleri var. Ben her sene ofis işlerinde kullanmak için 300 bin liraya Doğan SLX araba alıyordum, bir yıl sonra 600 bin liraya satıyordum. Hem bir yıl arabayı kullanıyordum hem de para kazanıyordum.

Bir de repo diye bir şey vardı, elimizde geçici olarak biriken paraları repo yapıyorduk para kazanıyorduk.

Nereye varacak abi bu işin sonu, sen benden yaşça da büyüksün ve de deneylisin.

Biz kayıttayız elbette.

Cevaplıyorum:

-Türkiye batmayacak.  Öyle beklendiği gibi bir batış olmayacak. Yeni sistem bu darboğaza da uygun. Tek adam rejimi tam bu döneme göre.
Bak ben de politik konuşmayacağım. Bu sistem sanki bu kriz için getirildi. Bizim muhalefet bu krizi aşamazdı, ayrıca bu kriz bizim muhalefetle yapılacak koalisyonla da aşılamazdı. Türkiye’de maalesef ekonomi yönetiminde sağ iktidarlar başarılı, muhalefetin geçmiş zaman karnesi zayıflarla dolu. Evet hukuk devleti sallantıda, kuvvetler ayrılığı giderek görünürlüğünü yitirmekte, yargıya güven dipte, bütün bunlar çok doğru.

Biz mevcut durumu elbette kabullenemeyiz.

Ne var ki gerçekler her zaman acıdır. Dünya kötü bir dönemden geçmekte, totaliter rejimler batıda prim yapmakta, batıda Neonazilerin aldıkları oylar dehşet verici düzeylere tırmanmaktadır.

Otoriter sistem belki de zamanın ruhuna uygun.

Dünyada ciddi sorunlarla karşı karşıya, mevcut dünya sistem kırılma noktasında, nereye evrilir, hepimiz bunu merak ediyoruz.

Türkiye hem ekonomik olarak zor durumda hem de ülkenin güvenliği tehdit altında. Ciddi sıkıntılar yaşanacak. Kriz sonunda halk yoksullaşacak, orta sınıfın konumu sarsılacak.

 Bir kısım şirketler batacak. Krizi aslında kapitalist sistemlerde çözümdür, batanlar batacak, rakipler azalacak, geriye kalan şirketler için böylece yeni yatırım alanları açılacak ve ekonomi yeniden yükselişe geçecek.

 Bence Türkiye bu krizi aşacak. Umutlarını ekonomik batışa bağlayan muhalefete ben sempati duyamam.

Şunu da belirtelim, sonra da mesleki sorunlarımıza dönelim.

Ülkenin bugün içerisine girdiği büyük krizin esas nedeni sistemseldir, bu krizi sistem üretmiştir.

Nedir bu sistem?

24 Ocak 1980’den bugüne kadar Türkiye’de Neoliberal ekonomik model uygulanmaktadır. Bu sistem dışa açılarak büyümeyi öngörür ve ekonomiye devlet müdahalesini hiç istemez. Neoliberal sistem bütün dünyada duvara çarptı. Türkiye’nin talihsizliği dünya krizine aşırı iç ve dış borçla yakalanmış olmasıdır.

Dönelim mesleğimize.

Krizden sen de karlı çıkabilirsin. Şirketlerin avukatlığını yapıyorsun, müvekkil şirketler ve onların çevresinde iş kovala, borca batık şirketler bugünlerde bizim için ciddi olarak potansiyel iştir, hem borca batık şirketler için hem de bizim için. Biz işimizi yaparız para kazanırız, onlarda bizim hukuki yardımlarımızla krizi aşarlar.

Bizim krizdeki firmalara sunacağımız çok güzel çözümlerimiz var, konkordato bu çözümlerden sadece bir tanesi. Bizim iyi bir ekibimiz var. Konkordato için sadece hukuk bilgisi yetmez, mali müşavir, finansman uzmanı gibi birçok uzmanlık alanının desteğine ihtiyaç var. Biz bütün bu hizmetleri verecek bir ekiple çalışıyoruz.

Yeni konkordato düzenlemeleri gerçekten çok güzel, diyebilirim ki iflas ertelemeden daha güzel.

Bu nedenle ben mesleğim adına krizden umutluyum.
Aslında kriz avukatlar için bir fırsattır.

Türkiye’de verilen eğitim hayattan kopuk iki dinden avare bir eğitimdir.  Mesela bizde üniversite öğrencilerinin çalışması yasaktır, Avrupa’da ise teşvik edilmektedir, öğrenci çalıştıran iş yerlerine vergi ve SGK muafiyetleri tanınmaktadır.

Hukuk fakülteleri ne bilim adamı yetiştiriyor ne de ekonominin ihtiyaçlarına göre hukukçu. Üniversiteler piyasa gerçeklerinden uzak, hayatın realitesinden kopuk, mezunlar vermektedirler.

Nakit dar boğazında bir iş adamına bizim fakülte mezunlarının sunabileceği hiçbir şey yok. Çoğu bilanço nedir, aktif pasif nedir bilmezler.

Sen bana soru sorarken “deneylisin” dedin. Biliyorsun benim deneyimim uzun yıllar şirketlerde yöneticilik yapmaktan, yurt içinde ve yurt dışı piyasaları yakından gözlemlemiş olmamdan gelmektedir. Ben bir anlamda 40 yıla yakın süre hukuk bilgilimi piyasa pratiği ve bu pratikten çıkan deneyimlerle harmanladım  

Ne diyeyim, avukatların büyük organizasyonlarda birleşmeleri, bazı alanlarda dayanışma içerisinde olmaları önlerini açabilir.

Bir anekdot; birgün sosyal medyada, bir hukuk forumunda Ersan Şen hoca ile bir tartışmaya girdik, Ersan Hocayı bilirsin tartışmada üstüne yoktur. Ben tartışmanın bir yerinde havayı yumuşatmak için “haklısın hocam benim dediğimi gibi olursa biz avukatlar işsiz kalırız” dedim. Hoca hemen espriyi yakaladı ve cevapladı;

“Yok, işsiz kalmayız, birlikte sorunları aşarız” dedi.

Ben de öyle diyorum, dayanışma ile krizi aşarız.

Avukatlık mesleğinin iki temel sorunundan biri yüzü aşkın hukuk fakültesinin bulunması ve bunların çoğunun kalitesiz eğitim veriyor olmasıdır. Diğer sorunu, kapitalist gelişme ile ilgilidir. Gelişen kapitalizm serbest mesleklerin altını oyuyor. Açılan her AVM birkaç bin küçük sanayi ve ticari işletmenin kapatılmasına neden oluyor. Kısaca avukatların, mali müşavirlerin müşterileri yok oluyor.

Sen mesleğin bu iki temel sorunundan etkilenmeyen bir avukatsın. Kendin şimdiye kadar bütün krizlerden karlı çıktığını söylüyorsun ve ilk defa bir krizden zararlı çıkıyorum diyorsun.

Ne diyeyim avukatlar da krizden korkarsa siz gerisini düşünün.

NOT:  Bütün konuşmaları buraya aktarmayı uygun görmedim.  Arayanların hepsi, ya kendi adına ya ülke adına ya da her ikisi için çok endişeliydi.  Evde yiyecek, içecek depolamaktan, sabit kurdan, banka hesaplarına el konulmasından söz ediyorlardı ve sorular yöneltiyorlardı.

Evet kriz herkesi korkutuyor..

Av. Rahmi Ofluoğlu