OZAN BİLGİN

AKP hükümeti gözünü kamu emekçilerinin iş güvencesine dikmiş durumda. 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın değiştirileceği ve ‘reform’ adı altında yapılacak yasal düzenlemelerle sil baştan yeni bir ‘kamu personel rejimi’ oluşturulacağı, hükümetin en yetkili ağızlarınca defalarca ifade edildi. Hükümet programında ve eylem planında da yer alan, bir yıl içinde yapılması öngörülen bu yasal düzenlemeyi ve bu saldırıya karşı nasıl bir mücadele hattı izlenmesi gerektiğini, Haziran Hareketi Yürütme Kurulu ve İstanbul Eğitim Komisyonu üyesi Levent Turhan Gümüş ile konuştuk.

>> AKP’nin 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nı (DMY) değiştirme hazırlıklarından söz ediliyor. Gelinen aşamada durum nedir?
Daha önce hazırlıkları tamamlanan Yeni Personel Rejimi Yasası, gelen tepkiler nedeniyle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından iade edilmişti. İade edilen yeni yasa rafta bekletilmekteydi. Kısacası iktidar, koşulların olgunlaşmasını bekledi. Şimdi ise topyekûn bir saldırıya geçmiş görünüyor. İç savaşın tırmandırıldığı, her gün insanların öldüğü ortamda 657 sayılı yasa oldubittiye getirilmek isteniyor.
Yeri gelmişken belirtelim ki ülkemizde iktidarlar, emekçilerin haklarını daha çok savaş gündemi altında yok etmiştir. Çünkü cenazelerin gölgesinde insanlar ekonomik haklarını dile getirmekten imtina ediyorlar. Ülkenin doğusunda süren savaş, emekçilerin taleplerini dile getirmesinin önünde barikat oluşturuyor.

>> 657 sayılı DMY, sahiplenilmesi gereken bir yasa mı?
657 sayılı DMY, 1965 yılında yürürlüğe girdi. Dolayısıyla o dönemin izlerini barındırıyor. Sosyalizmin kitleler için somut bir seçenek olduğu yıllarda egemenler, kitlelerin sosyalizme yönelişini dizginlemek için iş güvenceli bir yasa çıkarmıştı. Ayrıca 61 Anayasası’nın kısmi özgürlükçü yansımaları da söz konusuydu. Ancak 1980’lerden sonra hız kazanan neoliberal saldırılar sonucu 657’de yer alan haklar büyük oranda tırpanlandı.
2011 yılında Meclis’ten geçirilen 6111 sayılı Torba Yasa’daki değişiklikler ile iş güvencesi özellikle muhalif emekçiler açısından ortadan kalktı. Artık eyleme katılma, iş yavaşlatma vb nedenlerle kamu çalışanlarının işine son verilebiliyor.

>> Yeni Personel Rejimi Yasası ne gibi hak kayıplarına yol açacak?
Kamu çalışanlarının önceden tanımlı görevleri, sorumluluk ve hakları vardı. Yapılan işin niteliği de işyeri de tanımlıydı. İşin niteliği ve işyeri keyfi olarak değiştirilemezdi. Ancak Yeni Personel Rejimi Yasası ile tam bir esnek çalışma hâkim kılınacak. Esnek çalışma üç biçimiyle karşımıza çıkacak:
• Bir kişiye birden çok iş yaptırılacak. (Fonksiyonel Esneklik)
• İş yükü artacak. Az çalışana daha çok iş yaptırılacak. (Sayısal Esneklik)
• Aynı işi yapanlara farklı ücret ödenecek. (Ücret Esnekliği)
Bütün bunların yanında performans sisteminden de söz etmek gerekiyor. Emekçilerin çeşitli açılardan performansları ölçülerek ücretlendirilmesi, terfi işleri vb konular gündeme geliyor. Kısacası emekçiler, birbirinin rakipleri haline getirilerek sınıfsal birliğin parçalanması amaçlanıyor.

>> Eğitim emekçileri özelinde konuşursak, öğretmenler bu düzenlemeden nasıl etkilenecek?
Bugün kamu emekçilerinin büyük bir bölümü esnek ve güvencesiz çalışma hayatının içindeler. Güvencesizlik saldırısında en sona eğitim emekçileri kalmıştı. Bu nedenle asıl hedeftekiler öğretmenler dersek abartı sayılmamalı. AKP iktidarı, kamusal alanda sadece savcı-hâkim, polis ve askeri güvence altına almayı, geri kalan kesimleri piyasanın insafsızlığına terk etmeyi planlıyor.
Kamu emekçilerine, görev ve sorumluluklarının dışında angarya görevler verilecek ve emekçiler bu işlerde ücrete tabi olmaksızın çalıştırılacak. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun deyimi ile “Öğretmenler cumartesi günleri de çalışacak, gerekirse 7/24 çalışacaklar.”

>> Hükümet temsilcileri, çalışanlar arasındaki eşitsizliklere ve kamudaki harf (4B, 4C, 50D vb.) karmaşasına son vereceklerini açıkladılar. Bu söylemin anlamı nedir?
Aslında söylenenler bir gerçeği ifade ediyor. Değişimden kastedilen, kazanılmış hakların ortadan kaldırılıp herkesi en kötü çalışma koşullarında eşitlemektir. Kısacası AKP, tüm kamu emekçilerini esneklik ve güvencesizlikte eşitlemeyi amaçlıyor.

***

‘Birleşik bir emek hareketi yaratılmalı’

>> Birleşik Haziran Hareketi olarak, emek mücadelesini nasıl bir anlayışla örgütlemeyi düşünüyorsunuz?
Emekçiler, Yeni Personeli Rejimi Yasası’na karşı direnç geliştirirken 657 sayılı DMY’yi savunma durumuna düşmemeli. Mevcut 657 sayılı DMY, 1965 yılında çıktığı halini yitirdi. Büyük oranda iş güvencesinin altı oyuldu, esnek ve güvencesiz bir yasa halini aldı. Bu nedenle 657’ye sahip çıkan değil, net bir şekilde güvenceli iş, güvenceli geleceği talep eden, sermaye için değil, halk için çalışmayı savunan bir tutum geliştirilmeli.

Bu mücadelenin muhatabı yalnızca kamu emekçileri değil. Ülkemizde vergilerin yüzde 91’ini emekçiler öderken, sermaye vergilerin sadece yüzde 9 ‘unu ödüyor. O nedenle emekçilere, “Ödediği vergilerle nitelikli, parasız ve eşit bir kamusal hizmet alma hakkı” olduğu anlatılmalı. Buradan hareketle kamu hizmeti üretenlerle kamu hizmeti alanlar aynı mücadele çizgisinde buluşturulmalı.
Haziran Hareketi olarak, birleşik bir emek hareketini yaratmayı temel önemde bir mesele olarak görüyoruz.


Kaynak: Birgun.net