Döviz fiyatları hemen her an yeni sürprizler yaparken yurttaşlarımız haklı olarak kafalarında oluşan bazı soruların cevaplarını bulmaya çalışıyor.

-Nereden düştük biz bu hallere?

-Kriz geldi mi, gelecek mi? 

-Dolar daha ne kadar yükselir?

-Dolarizasyon nedir?

-Şimdi elimdeki parayı nereye yatırsam,

-Bu işin nedeni Trump mı?

Falan, filan….

Yazımızda bunlara kısa kısa cevaplar vermeye çalışacağız.

*

Ülkelerin, tabii ki düşse de kalksa da, sonuçta vardıkları noktaya neden ve nereden geldikleri açıktır:

Bir ülkenin içinde bulunduğu durum da, geldiği yer de, onu “idare edenlerin” başarıları ya da başarısızlıklarının sonucudur.

Ama, bu soruyu politikacıya hele hele iktidar politikacılarına sorarsanız; ortaya çıkan başarısızlıkların nedeni hep kendisinin dışındakilerdir.

Örneğin kurlar, örneğin benzin zammı…

-“Neden benzine zam geldi” dediğinizde cevap bellidir.

-“Amerikan doları yükseldi, biz de yükseltmek zorunda kaldık.”

Gidin sorun iki Amerikalı bulup, “Bizde dolar değerlendi ya... geliriniz de epeyce yükselmiştir bu arada… Allah versin, yalnız bir şeyi merak ediyoruz sizde de bundan dolayı benzine zam var mı bizdeki gibi?”

Adamlar mutlaka şaşıracaklardır; 'ne zammı, ne gelir artması?"

Neden?

Çünkü onların doları yerli yerinde durmaktadır da, bizim para değer kaybetmiştir.  “Dünya petrol fiyatları değişmedikçe” içeride satılan akaryakıttaki fiyat değişikliğinin birinci sebebi 'kur değişikliği'dir.

Dolar artınca Amerikalı zenginleşmez. 

Sizin mallar ucuzlar.

*

Bizim para nasıl değer kaybeder?

Tabii ki “bizden” dolayı.

Diyelim ki dışarıdan 1000 dolara bir bilgisayar alıyorsunuz.

Bu gün 1 dolar 3,15 ise 3.150 lira ödüyorsunuz, Alışverişi bir ay sonra yaparsanız kur artıyor, 1 dolar 3,45 oluyor, 3.450 lira ödüyorsunuz.

Sizce bilgisayar satıcısı yabancı, alışverişinizi sonradan yaptığınızda daha mı karlı? Eline daha fazla mı para geçti?

-Yoo, hep aynı. 

O zaman da bin dolar, sonradan da…

Ama biz ikincisinde daha fazla Türk parası ödedik, neden?

-Nedeni basit, bu arada bizdeki paranın değeri düştüğünden aynı malı almak için o değeri düşmüş paramızdan daha fazla vermemiz gerekti de ondan.

“Biz daha fazla ödedik ama o yine aynı parayı aldı” 

Bulmaca gibi değil mi? 

Hayır bulmaca değil, cevabı kolay:

Bizi sayıca fazla ödedik, o sayı artarken de TL’ eski TL değildi, değeri düşmüştü.

*

Bir ülkede “yerli para” sürekli değer kaybediyorsa; karşılığı dövizle tanımlanmış kiradan benzine, ithal telefondan ihracata giden domatese kadar hemen her şeyin “döviz cinsinden fiyatı” aynı kalsa da, “TL cinsinden fiyatı” sürekli yükselir.

O zaman yaşadığımız sorunun asıl nedeni ortaya çıkıyor: Bizim para fazla para etmiyor.

Durum böyle olunca da, herkes milli parayı bırakıp “neme lazım” diyerek elin dolarına, avrosuna koşuyor.

Bu koşmaca bu günlerde giderek hız kazandı üstelik.

*

-Daha yükselir mi?

İnsanlar bazı şeyleri “kendine” konduramadıkları için anlatmak zor oluyor. Bu nedenle cevabı bir başka ülkeden ve onların insanları üzerinden vereceğim. 

Daha doğrusu o soruyu ben soracağım, “daha yükselir mi?” diyenler versinler cevabını.

Sorum şu:

Bir (1) Suriye lirası 25 Kasım 2009 günü 0,03235 Liraydı. 

25 Kasım 2016’da 0,00668 TL oldu. 

Yani bizim dolar karşısında sürekli değer kaybeden paramıza karşı bile 4,85 kat değer kaybetti.

-Neden?

Haydi yine de söyleyelim: O parayla “bu günkü Suriye”den bir şey alamazsınız da ondan.

Ne saklamaya yarar, ne alışverişe ve ne de yurt dışından bir şeyler almaya.

Dolayısıyla, Suriye kötüleştikçe parası da değer kaybedecek, örneğin, biz bir şey kazanmasak da onun karşısında TL kuru yükselecektir.

Şimdi bu örneği bizim para ile dolar arasındaki ilişkiye uygulayabilirsiniz.

*

Gelelim “dolarizasyon” denen olaya.

İnsanların ve hatta hükümetlerin giderek değer kaybeden kendi paraları yerine dolara ya da herhangi bir dövize yönelmesine “dolarizasyon” diyoruz.

Bu durumda, ihaleler, kiralamalar, fiyatlandırmalar dolarla yapılıyor. İnsanlar ellerinde ya da bankada yerli para ya da dolar tutmaya başlıyorlar. 

Böyle olunca da, dolara hücum şimdi bizde olduğu gibi onun fiyatını yükseltiyor.

İsterseniz siz de bunu deneyebilirsiniz:

Diyelim ki cebinizde hem 100 dolar hem de 100 dolar karşılığı Türk lirası var; bunlardan biriyle birine ödeme yapacaksınız; önce hangisini harcarsınız?

“Türk lirasını” derseniz siz de dolarizasyona tutulmuş, bu işin bir parçası olmuşsunuzdur demektir.

*

Kötü bir şey mi?

Döviz ya da dövize endeksli bir kazancınız varsa belki “bana bir şey olmaz” diye düşünebilirsiniz. 

İç fiyatlar yükselse de karşılarım dersiniz. 

Ancak bu kazancınızın kaynağı iç piyasa ise, örneğin dükkânınızı dövizle kiraya vermiş, buna güveniyorsanız yine durumunuz kötü: Çünkü size o kirayı ödeyecek kişinin kazancı TL üzerindendir ve bu durum sürerse bir gün ödeme gücü kalmayacak, size kirayı ödeyemeyecek demektir.

Geliri piyasa fiyatlarındaki artışı karşılamayanların işi ise zaten kötüdür. Ama asıl kötülük, devletin kendi parasının itibarsızlaşması, ekonominin başkalarının parasını tercih etmesi dolayısıyla “para politikası” konusunda yaşanır.

Devletler, bazı ekonomik yönlendirmeleri para politikası uygulayarak gerçekleştirir. Dolarizasyon, para politikasında eldeki “milli para” aracını itibarsızlaştırınca, o milli para üzerinden alınan ekonomik tedbirlerin etkisi azalacaktır.

Bu, işin en kötü tarafıdır.

Unutulmasın, 'devlet olma'nın en önemli alameti kendi parasını basıyor, kabul ettiriyor olmasıdır. 

“Senyoraj” denen bu imkan kaybolur ya da zayıflarsa devlet zayıflar.

“Nasıl yani?” diyecekseniz...

Bir an için Amerika’nın dolar basma imkanının kalmadığını, örneğin “Çin Yuanı”nın, Rus rublesinin oralarda da itibar gördüğünü varsayın... 

Ortada bu günkü Amerika'dan ne kadar Amerika kalır gerisini tahmin edin.