ABD tarafından her yıl yayımlanan ülkelere ilişkin 'İnsan Hakları Raporu' açıklandı. 2014 yılına yönelik Ülkelerin İnsan Hakları Uygulamaları Raporu'nda, hemen hemen her otoriter yönetimlerde yolsuzlukların yaygınlaştığı, şeffaflık ve hesap verebilirliğin azaldığı vurgulandı.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin sunumuyla açıklanan rapordaki genel ifadede yolsuzluğun egemen olduğu toplumlarda, hırs ve güç kontrolünü yitirmiş yöneticilerin, yolsuzlukları kendi yerlerini sağlamlaştırmak için kullandıkları belirtildi. Ayrıca yolsuzluğa karşı çıkan kişi yada kurumların dava edildiği ifade edilen raporda yolsuzlukların güvenlik güçlerinin etkilerinin azalmasına, yargının bağımsızlığını yitirmesine ve ekonomilerin zarar görmesine yol açtığına dikkat çekildi.

'İNTİKAM ALMA AMAÇLI CEZALANDIRMA POLİTİKALARI UYGULANDI'

Türkiye'yle ilgili olarak da hükümetin uygulamalarını eleştiren medya kuruluşları ve gazeteciler üzerinde intikam amaçlı cezalandırma, hapse atma, işinden ettirme politikaları uygulandığı belirtilen raporda, Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın adı anılarak, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisini eleştiren gazetecilere, adlarını vererek açıkça saldırdı. Ekonomi gazetecisi Amberin Zaman'a, 'gazeteci kılığına girmiş utanmaz militan' diyebilecek kadar ileri gitti. Erdoğan'ın, The New York Times'in İstanbul muhabiri Ceylan Yeğinsu'nun fotoğrafını yandaş gazetelerin birinci sayfalarında yayınlatmasının ardından, Yeğinsu binlerce tehdit aldı. İnsan hakları ve basın özgürlüğü eylemcileri hakkında binlerce dava açıldı" ifadelerine yer verildi.

Türkiye'de yargı ve hukuk sisteminin, devletin kolluk kuvvetlerinin siyasallaştırıldığı da belirtilen raporda, Gezi Parkı olaylarında yaşananlar, Berkin Elvan'ın ölümü, Şırnak'ta 34 kişinin öldürülmesi gibi konular da ayrıntılı olarak ele alındı.

ABD Ankara Büyükelçiliği'nin Twitter hesabından da paylaşılan 'Türkiye 2014 İnsan Hakları Raporunu'nda, "Sivil yetkililer, güvenlik güçlerini etkin bir biçimde denetim altında tutmayı sürdürmüşlerdir. Yargı makamı ve emniyet teşkilatı politize olmuştur, usülsüzlük ve taraflılık görüntüsü çizmektedir. Hükümet, birkaç üst düzey hükümet yetkilisi ve aileleri aleyhine açılan yolsuzlukla mücadele soruşturmasına cevaben binlerce polis memurunun ve savcının görev yerlerini değiştirmiştir; soruşturmayı açan savcılar ise görevden alınmıştır. Hükümet soruşturmayı kapatmış, toplanan delilleri ise imha etmiştir" denildi.

Türkiye 2014 İnsan Hakları Raporunda şu ifadelere yer verildi: "Türkiye, Cumhurbaşkanı olan, çok partili parlementer sistemle yönetilen anayasal bir cumhuriyettir. Yasama yetkisi ise tek meclisli parlamentosunda (Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde) toplanmıştır. Gözlemcilerin genel olarak özgür ve adil addettiği 2011 genel seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi ( AKP ), Recep Tayyip Erdoğan 'ın liderliğinde mecliste çoğunluğu oluşturmuştur. Erdoğan, Ağustos ayında ülkede ilk defa halk oyuyla yapılan cumhurbaşkanlık seçimlerinde Cumhurbaşkanı seçilmiştir, Başbakanlık görevini ise Ahmet Davutoğlu devralmıştır. Sivil yetkililer, güvenlik güçlerini etkin bir biçimde denetim altında tutmayı sürdürmüşlerdir.

'HÜKÜMET SORUŞTURMAYI KAPATMIŞ, TOPLANAN DELİLLERİ İSE İMHA ETMİŞTİR'

Yıl içerisinde yaşanan en önemli insan hakları sorunları aşağıda sıralanmıştır: Cezasızlık ve adaletin yerine getirilmesinde yetersizlikler: Yargı makamı ve emniyet teşkilatı politize olmuştur, usülsüzlük ve taraflılık görüntüsü çizmektedir. Hükümet, birkaç üst düzey hükümet yetkilisi ve aileleri aleyhine açılan yolsuzlukla mücadele soruşturmasına cevaben binlerce polis memurunun ve savcının görev yerlerini değiştirmiştir; soruşturmayı açan savcılar ise görevden alınmıştır. Hükümet soruşturmayı kapatmış, toplanan delilleri ise imha etmiştir; soruşturmaya katılan pek çok polis memuru hükümeti devirmek amacıyla komplo düzenlemekle alenen suçlanmıştır. 2013 ve 2014 yıllarında düzinelerce göstericinin ölümüne ve onlarcasının yaralanmasına neden olan aşırı güç kullanımı nedeniyle çok az polis yargılanmıştır. Yürütme organı, adli atamalar ve disiplinden sorumlu kurumları daha yoğun kontrol altına almış ve hakimlerin tek başına olağanüstü yetkilere sahip olduğu yeni mahkemeler kurup, bunları siyasi açıdan hassas davalara bakmak üzere görevlendirmiştir; bu da siyasi bağlantıları bulunan kişilere gelecekte açılabilecek muhtemel soruşturmalar üzerinde caydırıcı etki yaratmıştır. Savcı ve hakimlere sağlanan geniş hareket serbestisi, davaların tutarsız kararlarla sonuçlanması yönünde etkili olmuştur. Yetkililer, kapsamı geniş tutulmuş terörle mücadele kanununa yaygın bir biçimde, şeffaflığı sınırlı ölçüde gözeterek başvurmuş ve keyfi tutuklamalar, tutukluların uzun ve belirsiz sürelerde gözaltında tutulması ve dava süreçlerinin uzaması devam etmiştir.

'HÜKÜMETİN İFADE VE TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜNE MÜDAHALESİ'

Ceza kanunu ve terörle mücadele kanunu ifade, basın ve internet özgürlüğünü kısıtlayıcı birçok madde içermektedir. Yıl sonuna gelindiğinde, çoğunluğu yasadışı örgüt ile bağlantı suçlamasıyla, en az yedi gazeteci cezaevindedir. Gazetecilerin hükümeti eleştirmeleri halinde misillemeye maruz kalacaklarından korkmaları nedeniyle otosansür yaygın olarak uygulanmıştır. Hükümet, bazı dini, siyasi ve kültürel bakış açılarına sempatik bakan bireyleri kötülemiş ve haklarında koğuşturma açmıştır. Yeni yasalar devlete, internet sitelerini adli gözetim olmaksızın engellemeye yönelik genişletilmiş yetkiler sağlamıştır. Emniyet güçleri protestoları dağıtmak için aşırı güç kullanmış, yüzlerce göstericiyi göz altına alıp birçoğunu da terörle mücadele kanununu ihlal etmekle suçlamıştır. Çıkarılan yeni bir yasa ile ruhsatlı tesislerin haricinde tıbbi hizmet verilmesi suç sayılmış, böylelikle yaralı göstericileri tedavi eden doktorlara yönelik hukuki sorumluluk yaratmıştır. Bazı vakalarda savcılar, gösterilere dair güncel bilgi sağlamak amacıyla sosyal medyayı kullanan kişiler hakkında uzun süreli hapis cezaları istemiştir.

'ROMANLAR, KADINLAR, LGBT BİREYLER DE AYRIMCILIĞA MARUZ KALDI'

Azınlıklara ve toplumun savunmasız kesimlerine yetersiz koruma: Hükümet, toplumun savunmasız kesimlerini toplumsal taciz, ayrımcılık ve şiddetten etkin biçimde koruyamamıştır. Kürtler, özellikle de toplanma özgürlüğünün kısıtlanması konusunda insan hakları sorunları ile karşı karşıya kalmaya devam etmiştir. Romanlar, kadınlar, çocuklar ve lezbiyen, gay, biseksüel ve trans (LGBT) bireyler de ayrımcılık ve tacize maruz kalmıştır. Namus cinayeti olarak adlandırılan cinayetler de dâhil olmak üzere, kadınlara uygulanan şiddet önemli bir sorun teşkil etmeyi sürdürmüştür, çocuk evlilikleri de devam etmiştir. Yıl boyunca yaşanan diğer sorunlar arasında şunlar vardır: aşırı kalabalık da dâhil olmak üzere cezaevlerindeki kötü şartlar; dini özgürlüklere getirilen kısıtlamalar; insan hakları kuruluşlarına hükümet tarafından getirilen kısıtlamalar ile siyasi liderler ve hükümete yakın medya kuruluşları tarafından dile getirilen anti-semitik ifadelerde görülen artış. Hükümetin, insan hakları ihlalleri ile suçlanan emniyet teşkilatı mensupları ve diğer yetkililer hakkında soruşturma açma, kovuşturma yapma ve bu kişileri cezalandırma yönünde attığı adımlar kısıtlı kalmıştır. Cezasızlık bir sorun teşkil etmiştir."


NEW YORK-DHA)