İzmir Barosu tarafından Türkiye Barolar Birliği (TBB) ile ortaklaşa 'Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) Türkiye'sinde savunma hakkı' başlıklı panel düzenlendi.

Türkiye Barolar Birliği Başkan Vekili ve TBB Eğitim Merkezi Başkanı Berra Besler'in yönettiği, İzmir Barosu Av. Nevzat Erdemir Konferans Salonu'ndaki panele Prof.Dr. Korkut Kanadoğlu, Prof.Dr. Zehreddin Aslan, Doç.Dr. Devrim Aydın ve emekli hakim Oğuz Özkan konuşmacı olarak katıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan, İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan, şöyle dedi:

15 Temmuz öncesinde adeta TBMM dışlanmıştı. Torba yasalarla ülke yönetiliyordu. Biz barolar olarak buna tepki veriyorduk. Bunun sonucunda Nisan 2015'te İzmir Barosu öncülüğünde Türkiye Barolar Birliği ve 79 baro başkanımız birlikte, 'Türkiye adaletini arıyor' mitingini gerçekleştirdik. Türkiye'nin her bir tarafından gelen 5 bine yakın meslektaşımız ve çoğunluğu İzmirli olan 15 bin vatandaşımızla birlikte yürüdük. Sonrasında 15 Temmuz sürecini yaşadık. 15 Temmuz sürecini hiçbir hukukçu destekleyemez, övemez, kabul edemez. Demokrasi dışı davranışları hiçbir hukukçunun kabul edeceğini sanmıyorum. 15 Temmuz sürecini yaşadıktan sonra üç aylık olağanüstü hal ve kanun hükmünde kararnameler dönemi başladı. Bunu da anlayışla karşıladık. Dedik ki, 'Tamamen olağanüstü bir durum yaşadık' bunun normalleşebilmesi için böyle adımlar atılabilir. Çünkü bir tane Türkiye Cumhuriyeti var ve bizde onun vatandaşları olarak rahat ve huzurlu bir şekilde yaşamak istiyoruz. Ama ikinci olağanüstü hal döneminin ve ikinci KHK'lar döneminin başlaması ve bu KHK'lar ile doğrudan mesleğimize de yönelinmesi, mesleğimizin adeta itibarsızlaştırılması çekilmez bir durum oldu. 30 günlük gözaltı süreleri ilk 5 günü avukat ile görüştürmeme, avukatların müvekkilleri ile görüşürken tutanak altına alınması, mesleki sır saklama yükümlülüğümüzün ortadan kaldırılması, bunun gibi birçok kısıtlama ile karşı karşıya kaldık. Biz sonuçta vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini savunan bir mesleğiz bunları kabul etmemiz mümkün değil." 

"2016 YILI BİZE KAPKARA BİR 15 TEMMUZ TARİHİ BIRAKTI"

Ülke olarak her gün yeni tartışmalara uyanılan, her gün yeni acılarla sınanılan son derece kaygı verici bir dönemden geçildiğini söyleyen Türkiye Barolar Birliği Başkan Vekili ve Eğitim Merkezi Başkanı Berra Besler, şöyle devam etti:

"Geçen hafta İstanbul Beşiktaş'ta polis-sivil onlarca insanımızı yitirmemize neden olan alçakça bir terör saldırısı gerçekleştirildi. Bugün de Kayseri'de içerisinde askerlerimizin bulunduğu halk otobüsünün yanında patlayan bomba ile birçok askerimiz şehit düştü. Bunlara artık dur demek lazım. Sona ermekte olan 2016 yılı bize kapkara bir 15 Temmuz tarihi bırakmıştır. TBB ve barolar, kendi halkını vuran ve Gazi Meclisi bombalayacak kadar şuurunu yitiren demokrasi ve hukuk düşmanlarının karşısında dimdik durmuş, toplumun her kesiminden darbe karşıtlığında buluştuğu uzlaşma zemini, 21 Temmuz 2016 günü ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hali takiben uygulayan politikalarla gölgelenmiştir. Bir hukuk devleti her şeyden önce hukuka, anayasal kurallara ve taraf olduğu uluslararası sözleşmelere bağlı olan devlettir. Uluslararası sözlemeler ile anayasamızdaki kriterler bir yana itilerek çıkartılan OHAL KHK'leri kapsam ve amacını aşmış, Meclis ve yargı denetiminden uzak tutulmuştur. Sürecin başından beri yaptığımız bütün uyarılara rağmen, özellikle 675 ve 676 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameler savunma hakkına kısıtlamalar getirilmiş, hukuk devletinin temel niteliklerine ilişkin bazı mekanizmalar askıya alınmış, bu çerçevede hukuk güvenliği zayıflatılmıştır. Hükümlünün avukatlarıyla görüşmesinin altı ay yasaklanabildiği, avukat ile müvekkil görüşmelerinin kayıt altına alındığı, aralarında belge alışverişi yapamadıkları bir ortamda adil yargılama gerçekleşebilir mi? Duruşmanın avukatsız devam etmesi, avukat hakkında müdafilik görevi sırasındaki yaklaşımları nedeniyle soruşturma-kovuşturma açılabilmesi, kabul edile bilir mi? Avukat ile müvekkilini aynı statüye koyan, avukatlık mesleğini icra edilmez hale getiren, savunma hakkını, adil yargılanma hakkını, adalete erişim hakkını, silahların eşitliği ilkesini, masumiyet karinesini, avukatın sır saklama yükümlülüğünü ağır bir biçimde ihlal eden bu düzenlemeler bir hukuk devletinde asla kabul edilemez." 

"CUMHURBAŞKANINA OHAL İLAN ETME YETKİSİ VERİLMEKTEDİR"

İşkence iddialarının doğru olup- olmadığı, cezaevlerindeki ölüm ve intihar vakalarının nedenleri, işten çıkarılan, meslekten atılan, malvarlığına el konulan on binlerce insandan hangilerinin suçlu hangilerinin masum olduğu gibi konularda gerçeğe ulaşmanın tek yolunin bağımsız ve tarafsız mahkemeler olduğunu belirten Berra Besler şunları söyledi:

"Hukuk devletinin temel niteliklerinden 'adalete erişim' ve 'adil yargılanma' haklarının kullanılabilmesi açısından vazgeçilmez olan savunma hakkının kısıtlanmasının, mahkemelerin maddi gerçeğe ulaşması önünde en büyük engeli oluşturacağı kuşkusuzdur. 677 ve 678 nolu kanun hükmünde kararnameler ile pek çok düzenlemeler yapıldı. Bunlar arasında binlerce kamu çalışanının daha meslekten ihraç edilmesi, terör suçlarından tutuklu veya hükümlü bulunanlara OHAL süresince ülke genelindeki merkezi sınavlara, eğitim ve öğretim kurumları ile kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan sınavlara girme yasağı getirilmesi, 15 Temmuz şehitlerinin yakınlarına askerlik muafiyeti sağlanması gibi konulan ön plana çıktı. Bu arada yüzlerce dernek kapatıldı. Geçen hafta, iki patinin anlaşmasıyla, yeni bir anayasa olmasa da çalışmamızı çok yakından ilgilendiren kapsamlı bir anayasa değişiklik teklifi TBMM'ye sunuldu. Hepimiz hukukçuyuz. Hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı OHAL dönemlerinde kapsamlı anayasa değişiklikleri yapmanın anayasa normlarına ne kadar uygun olduğunu takdirlerinize bırakıyorum. Teklifle getirilmek istenen sistemin parlamenter sistem olmadığı kesindir. Zaten teklif sahiplerinin de böyle bir iddiası yoktur. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin en sert biçimde uygulandığı, fren ve denge mekanizmasının en iyi şekilde çalıştığı demokratik bir başkanlık sistemi olmadığı da açıktır. Türk tipi başkanlık sistemi ile ne kast edilmektedir? Teklifle yürütmenin güçlendirilmesinin amaçlandığı hatta devletin kaderinin bir kişinin insafına ve kabiliyetine teslim edildiği görülmektedir. Değişiklik kabul edilirse, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olağan zamanlarda Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle, olağanüstü zamanlarda OHAL KHK'leri ile yönetilecektir. Yürütme yetkisi tek elde toplanacak. Teklifte sıkıyönetim kurumu kaldırılırken, OHAL ilan etme sınırları genişlettirilmekte, Cumhurbaşkanına OHAL ilan etme yetkisi verilmektedir. Önerilen sistem kuvvetler ayrılığına, denetim ve denge mekanizmalarına son vermekte, bütün gücü elinde toplayan bir tek adam rejimi önermektedir. Bu tekliften hukuk devleti, bağımsız yargı, demokrasi ve toplumsal huzur çıkmayacağı aşikardır. Metnin anayasanın değiştirilmez maddelerine de aykırı olduğu açık ve nettir." 

Panelde Prof.Dr. Korkut Kanadoğlu, konunun anayasal boyutlarıyla ilgili bilgi verdi. Doç.Dr. Devrim Aydın, 'OHAL rejiminde soruşturma ve kovuşturma', Prof. Dr. Zehreddin Aslan 'KHK'lerde yer alan bireysel işlemlere karşı başvuru ve yargı yolları' konularına değindi. Emekli hakim Oğuz Özkan da 12 Eylül 1980'den sonraki Danıştay kararlarıyla ilgili değerlendirme yaptı.

Öğleden sonraki ikinci oturumu ardından, ortak bir bildirge yayınlanacak.


Kaynak: Haber Kaynağı