Doğu ve Güneydoğu illerindeki 15 baro hükümete "Barış çağrılarına bile tahammülün olmadığı, düşünce ve ifade özgürlüğünün siyaset, mafya, yargı eliyle lince tabi tutulduğu bir ortamda yeni bir anayasanın konuşulmasının mümkün olmayacağı açıktır.” dedi.

Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Muş, Bingöl, Ağrı, Tunceli, Bitlis, Hakkari, Iğdır, Kars-Ardahan, Siirt, Şırnak ve Van Barosu; dış politika, Güneydoğu’daki çatışma ortamı, akademisyenlerin bildirisi ve bildiri sonrası başlatılan soruşturmalarla ilgili ortak basın açıklaması yaptı.

Güneydoğu’da sorunların ciddi boyuta ulaştığını belirten barolar, ortak açıklamada şöyle dedi:

Türkiye, dış politikasının tüm olumsuz sonuçlarını maalesef artık ülke içinde açıkça görmektedir. Kürt meselesi, niteliği gereği Türkiye’nin iç ve dış politikasını etkileyen temel faktördür. Hükümetin, önceki tüm hükümetler gibi Kürt meselesine dair kaygılar üzerinden geliştirdiği dış politikadaki ciddi hatalar, bölgesel şiddetin Türkiye’ye yansımasına sebebiyet vermiştir. Hatalarda ısrarcı olunması, toplumsal fay hatlarını da etkilemiş ve sonuçta görece normalleşen iç politikada yaşanan gerilimlerin kaynağı haline gelerek, sorunları çözme imkânından oldukça uzaklaşmıştır.” ifadelerine yer verdi.

ADETA BİR KARARTMA YAŞANMAKTA

Boroların açıklamasında, bölgede yaşananlarla ilgili şu ifadelere yer verildi:

“Son birkaç aydır yoğunlaşan, sivil yaşam alanlarını tehdit eden, bireyleri ve toplumu en temel hak ve hürriyetlerden yoksun bırakan çatışma ortamında adeta bir karartma yaşanmakta, siviller açık bir hedef haline gelmekte, sokağa çıkma yasaklarının hüküm sürdüğü yerlerde yaşamını yitirenlerin cenazeleri bile günlerce yerlerde kalmakta ve büyük bir insani dram yaşanmaktadır.”


“AKADEMİSYENLERE UYGULANAN LİNÇ GİRİŞİMİ KABUL EDİLEMEZ”


“Bu ağır tablo karşısında akademisyenlerce imzalanan ve devletin devlet olmaktan kaynaklanan objektif sorumluluklarını hatırlatan, tamamen düşünce beyanı niteliğindeki imza kampanyasının tehdit olarak algılanması ve açıkça hukuka aykırı bir şekilde idari ve adli soruşturmalara konu olması kabul edilmez.” denilen açıklamada, yaşanan çatışmalı ortamın son bulması hususunda çağrı yapan kişi veya toplulukları tehdit eden, ötekileştiren, hedef gösteren, haber ve açıklamalar, sorunu daha da derinleştireceği uyarısı yapıldı.

Türkiye’nin temel sorunlarının, ancak konuşularak ve sivil vasıtalarla çözülebileceği kaydedilen açıklamada, “Bu yönüyle akademisyenlerin düşüncelerinden dolayı tutuklanma tehdidi ile karşılaşmaları, usul ve yasaya aykırı bir şekilde mahremiyetlerinin ihlal edilerek evlerinin aranması, görevden uzaklaştırılmaları şeklindeki uygulamalar, meselenin demokratik zeminde tartışılma imkânlarını hepten ortadan kaldıracaktır. Bugün geldiğimiz nokta itibariyle hükümet eleştiri sınırları dâhilinde cevaplayacağı bu bildiriye karşı adeta bir linç kampanyası startı vermiş, bildiri üzerinden toplum ciddi bir şekilde kutuplaşmış, düşünce ve ifade hürriyetinden yana tutum alması beklenen kişi ve kurumlar maalesef düşüncelerin karşısına dogmatik devletçi refleksler ile çıkmışlardır.” denildi.

BARIŞ ÇAĞRILARI MAFYA ELİYLE LİNCE UĞRATILIYOR

“Barış çağrılarına bile tahammülün olmadığı, düşünce ve ifade özgürlüğünün siyaset, mafya, yargı eliyle lince tabi tutulduğu bir ortamda yeni bir anayasanın konuşulmasının mümkün olmayacağı açıktır.” ifadelerine yer verilen açıklamada, Kürt sorunu ile ilgili şu cümlelere yer verildi:

Kürt meselesi, niteliği gereği çözümü ertelendikçe derinleşerek zorlaşan bir meseledir. Bu cinnet halinin devam etmesi mümkün değildir. Cizre’de Silopi’de Çınar’da yitirdiğimiz insanlarımızın çocuklarımızın vebali hepimize yeter.” 


Kaynak: Cumhuriyet.com.tr