Danıştay 3. Dairesi

Karar No  : 2017/1099

Esas No : 2016/7350

Re’sen takdiri gerektiren sebepler bulunmadıkça mükelleflerin dönem matrahının re’sen belirlenmesi yoluna gidilemeyeceği yolundaki düzenlemeler karşısında, davacının kayıtlarına intikal ettirdiği ileri sürülen faturaların sahteliği hakkında yapılacak inceleme ve araştırma sonucu re’sen tarh nedeninin varlığı ortaya konulmadan, davanın doğrudan tarh matrahının hukuka uygunluğu yönünden incelenerek sonuçlandırılamayacağı hk.

İstemin Özeti: Davacı adına, maliyet kayıtlarına intikal ettirdiği faturaların bir kısmının sahte olduğu yolundaki tespitleri içeren vergi inceleme raporuna dayanılarak 2004 yılı için re’sen salınan üç kat vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi, aynı yılın Ocak-Mart, Nisan-Haziran ve Ekim-Aralık dönemleri için salınan üç kat vergi ziyaı cezalı geçici vergi, 2005 yılının Nisan dönemi için salınan üç kat vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisi ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinin 1. bendi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır. Vergi Mahkemesi kararıyla; davacının hasılatının elde edilip edilemeyeceği hakkında herhangi bir tespit ve değerlendirme yapılmadığı, yasal defter ve kayıtlar üzerinde yapılacak incelemeler sonucunda sahte olduğu kabul edilen faturalara konu emtianın işletmede kullanılıp kullanılmadığı, kullanılmış ise bu emtiaya ilişkin gerçek giderlerin tespiti suretiyle vergilendirilmesi gereken matraha ulaşılması gerekirken, sadece sahte belge kullanıldığının kabulü ve davacının ifadesinden hareketle sektördeki kârlılık oranının %5 olarak belirlenmesi suretiyle kurum kazancının tespit edildiği dolayısıyla, davacının gerçek giderlerine ve dönem matrahına ulaşılmasında yeterli bir vergi incelemesi yapılmadığı, yasadaki belgelerin alınmadığının verilmediğinin, düzenlenen bu belgelerde gerçek meblağdan farklı meblağlara yer verildiğinin ve bu belgeler içeriği mal alışlarının gerçekten yapıldığına ve kimlerden yapıldığına ilişkin bir tespit bulunmadığından özel usulsüzlük cezası kesilmesini öngören ve bu cezanın kesilmesine dair koşulları düzenleyen yasa hükmünde belirtilen unsurların bir arada gerçekleşmediği gerekçesiyle, tarhiyatı ve özel usulsüzlük cezasını kaldırmıştır. Davalı idare tarafından, faturaların sahte olduğunun tespit edildiği, özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için karşı taraf nezdinde tespit yapılmasının gerekmediği ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Karar: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesinde re’sen vergi tarhı; vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması olarak tanımlandıktan sonra maddenin vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığının kabul edileceği halleri sayan bentleri arasında, tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunması hallerine de yer verilmiştir.

Bu hükümler, öncelikle defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikaların incelenmesini, bu kayıt ve vesikalarda vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitini engelleyen noksanlık, usulsüzlük ve karışıklıklar bulunuyorsa bunların açıkça ortaya konulması gerektiğini öngörmekte olup, bu inceleme ve tespit yapılmadan, yani re’sen matrah takdirini gerektiren sebep açıkça ortaya konulmadan vergi matrahının re’sen takdiri yoluna gidilemeyeceğini göstermektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı hakkında düzenlenen 23.01.2009 tarih ve … sayılı Vergi İnceleme Raporuyla, yasal kayıtlarına maliyet unsuru olarak intikal ettirdiği haklarında sahte fatura düzenlemekten dolayı vergi tekniği raporu bulunan firmalardan aldığı faturalar nedeniyle, faaliyet gösterdiği sektördeki %5 kârlılık oranı dikkate alınmak suretiyle matrah farkı belirlendiği, bu matrah farkı esas alınarak salınan vergi ve kesilen cezalara karşı açılan davanın, Mahkemece re’sen tarh nedeninin varlığı ortaya konulmadan sonuçlandırıldığı anlaşılmaktadır.

Re’sen takdiri gerektiren sebepler bulunmadıkça mükelleflerin dönem matrahının re’sen belirlenmesi yoluna gidilemeyeceği yolundaki yukarıdaki düzenlemeler karşısında, davacının kayıtlarına intikal ettirdiği ileri sürülen faturaların sahteliği hakkında yapılacak inceleme ve araştırma sonucu re’sen tarh nedeninin varlığı ortaya konulmadan, davayı doğrudan tarh matrahının hukuka uygunluğu yönünden yaptığı inceleme sonucu yazılı gerekçeyle sonuçlandıran vergi mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13. maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde Danıştay nezdinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi.