Yargıtay 9. Hukuk Dairesi

Tarih         : 27.04.2012

Esas No    : 2011/52010

Karar No  : 2012/14755

4857 s. İş K. Md. 2

İŞÇİYİ BİRLİKTE İSTİHDAM EDEN İŞVERENLERİN SORUMLULUĞU

Birlikte istihdam eden ve organik bağ içinde olan işverenlerin, adi ortaklık hükümleri gereği müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, bu bağlamda hem Vakfa hem de Kooperatif üye ve temsilcilerine hizmet eden davacı işçi açısından, birlikte istihdam olgusu nedeniyle her iki davalının birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği hk.

İstemin Özeti: Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davanın kooperatif yönünden husumet nedeni ile reddine, Vakıf yönünden ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hüküm süresi içinde davacı ve davalı Vakıf avukatlarınca temyiz edilmiştir.

Karar: Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı Vakıf vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

Özellikle grup şirketlerinde ortaya çıkan bir çalışma biçimi olan birlikte istihdam şeklindeki çalışmada, işçilerin bir kısmı aynı anda birden fazla işverene ve birlikte hizmet vermektedirler. Daha çok yönetim organizasyonu kapsamında birbiriyle bağlantılı olan bu şirketler, aynı binalarda hizmet verebilmekte ve bir kısım işçiler iş görme edimini işverenlerin tamamına karşı yerine getirmektedir. Tüm şirketlerin idare müdürlüğünün aynı şahıs tarafından yapılması, şirketlerin birlikte kullandığı işyerinde verilen muhasebe, güvenlik, ulaşım, temizlik, kafeterya ve yemek hizmetlerinin yine tüm işverenlere karşı verilmiş olması buna örnek olarak gösterilebilir. Bu gibi bir ilişkide, işçi ile işverenler arasında tek bir iş ilişkisi vardır. Birlikte istihdam eden ve organik bağ içinde olan işverenler, adi ortaklık hükümleri gereği müştereken ve müteselsilin sorumludurlar. Birlikte istihdam şeklindeki çalışma şirket dışındaki işverenler açısından da söz konusu olabilir.

Dosya içeriğine göre davalılar Vakıf ve Kooperatifin aynı üyeler tarafından kurulduğu, temsilcilerinin aynı olduğu, aynı işyerini kullandıkları, çalıştırılan işçilerin kimi zaman salt Vakıf veya Kooperatif, kimi zaman da her ikisi üzerinde kayden gösterildiği, ancak çalışanların hem Vakıf, hem de Kooperatif üyelerine hizmet ettikleri, işyerinin birinden diğerine devrinin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Somut uyuşmazlıkta hem Vakfa hem de Kooperatif üye ve temsilcilerine hizmet eden davacı işçi açısından, birlikte istihdam olgusu nedeni ile her iki davalının birlikte müştereken ve müteselsilin sorumluluğuna karar verilmelidir. Yazılı şekilde davalı Kooperatif yönünden husumetten davanın reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle bozulmasına, oybirliği ile karar verildi.

 

Danıştay 3. Dairesi

Tarih         : 05.04.2012

Esas No    : 2011/816

Karar No   : 2012/1133

KOD UYGULAMASININ YASAL DAYANAĞININ OLMADIĞI

Mükellefin kod’a alınma işlemini; Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerle ilgili düzenlemelerin yasa ile yapılması gerektiği, dayanağını Anayasa’ya uygun olarak çıkarılmış olan Kanunlardan almayan düzenlemelerle bir takım hak ve yükümlülükler getirilemeyeceği, haklarında gerçeği yansıtmayan fatura düzenledikleri yolunda inceleme raporu bulunan mükelleflerden mal ve hizmet alımında bulunduğu neden gösterilerek kod listesine alınan mükelleflerin bu şekilde kategorize edilmelerine olanak sağlayan hiçbir düzenleme bulunmadığı gibi, Anayasa’da buna izin veren bir hüküm de yer almadığı gerekçesiyle iptal eden vergi mahkemesi kararının hukuka uygun olduğu hk.

İstemin Özeti: Davacı şirketin kod listesine alınmasına ilişkin 29.08.2006 günlü ve 7103 sayılı işlem ile 29.05.2008 günlü ve 4787 sayılı işlem; devletin çalışma hayatına ilişkin düzenlemeler yapması ve buna dair tedbirler alması bir görev iken, çalışmanın, çalışanlar açısından bir hak ve ödev olduğu, gerek bu alanda yapılacak düzenlemelerin, gerek çalışma hayatının bir sonucu olan vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerle ilgili düzenlemelerin yasa ile yapılması gerektiği, dayanağını Anayasaya uygun olarak çıkarılmış olan bu Kanunlardan almayan düzenlemelerle bir takım hak ve yükümlülükler getirilemeyeceği, bu suretle çalışma barışının sağlanması yanında, özel teşebbüslerin güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasının da temin edileceği, davacı, haklarında gerçeği yansıtmayan fatura düzenledikleri yolunda inceleme raporu bulunan mükelleflerden mal ve hizmet alımında bulunduğu neden gösterilerek iki ayrı kod listesine alınmış ise de, mükelleflerin bu şekilde kategorize edilmelerine olanak sağlayan hiçbir yasal düzenleme bulunmadığı gibi, Anayasa’da buna izin veren bir hüküm de yer almadığı gerekçesiyle iptal eden Vergi Mahkemesinin kararının; dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenmiştir.

Karar: Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına, oybirliğiyle karar verildi.

 

Danıştay 4. Dairesi

Tarih         : 14.02.2012

Esas No    : 2009/6694

Karar No   : 2012/458

VUK Md. 3

FATURANIN MUHTEVİYATI İTİBARİYLE YANILTICI NİTELİKTE OLDUĞUNUN TESPİTİ

Mükelleflerin alış faturalarında gösterilen katma değer vergisinin ödenmemesinden faturayı düzenleyenle birlikte müteselsilen sorumlu tutulmaları ile alış faturalarının gerçek bir ticari ilişkiye dayanmaması nedeniyle indirim hakkından yararlandırılmamalarının, farklı hükümlere tabi olduğu, mükelleflerin işlem ve ödemelerinde idarece belirlenen bir takım usullere uygun hareket etmeleri halinde katma değer vergisi yönünden müteselsil sorumluluğa muhatap olamayacaklarına ilişkin olarak yapılan düzenlemelerden hareketle, olayın gerçek mahiyetini ortaya koymaya yönelik diğer veriler değerlendirilmeksizin, sadece söz konusu usullerin uygulanmış olması nedeniyle faturaların gerçek bir ticari muameleye dayandığının kabulünün mümkün olmadığı hk.

İstemin Özeti: Davacı adına bir kısım alış faturalarının sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı nitelikte olduğu ileri sürülerek 2005/6. dönemi için salınan katma değer vergisi ve kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır. Vergi Mahkemesinin kararıyla; davacıya fatura düzenleyen (…) Vergi Dairesi Müdürlüğünün (…) vergi kimlik numaralı mükellefi (…) Ltd. Şti. hakkında düzenleyen vergi tekniği raporunda yer verilen tespitler esas alınarak, davacıya düzenlediği faturalarda gösterilen katma değer vergisinin indiriminin reddi suretiyle tarhiyat yapılmış ise de, 84 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği uyarınca ödemenin belirtilen usule uygun olarak çekle yapılması halinde mükelleflerin müteselsil sorumluluk uygulamasına muhatap tutulmayacakları, fatura bedelleri davacı tarafından çekle ödenmiş olmasına rağmen bu hususta alıcı ile satıcı arasında muvazaalı bir işlem yapılıp yapılmadığı ya da aralarında doğrudan veya dolaylı bir ilişki bulunup bulunmadığı ortaya konulmadan, (…) Ltd. Şti. hakkında düzenlenen vergi tekniği raporu tek başına done alınmak suretiyle, eksik incelemeye dayalı olarak yapılan tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle vergi ve cezaların kaldırılmasına karar verilmiştir. Davalı idare, düzenlenen inceleme raporu uyarınca yapılan cezalı tarhiyatın yasal olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.

Karar: Davacı adına bir kısım alış faturalarının sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı nitelikte olduğu ileri sürülerek 2005/6. dönemi için salınan katma değer vergisi ve kesilen vergi ziyaı cezasını kaldıran Vergi Mahkemesi kararı davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece, müteselsil sorumluluğa ilişkin düzenlemeler içeren 84 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği’nin bu sorumluluğun kalkmasına dair hükümlerine atıfta bulunularak karar verilmiştir. Ancak mükelleflerin alış faturalarında gösterilen katma değer vergisinin ödenmemesinden faturayı düzenleyenle birlikte müteselsilen sorumlu tutulmaları ile alış faturalarının gerçek bir ticari ilişkiye dayanmaması nedeniyle indirim hakkından yararlandırılmamaları farklı hükümlere tabidir. Mükelleflerin işlem ve ödemelerinde idarece belirlenen bir takım usullere uygun hareket etmeleri halinde katma değer vergisi yönünden müteselsil sorumluluğa muhatap olamayacaklarına ilişkin olarak yapılan düzenlemelerden hareketle, olayın gerçek mahiyetini ortaya koymaya yönelik diğer veriler değerlendirilmeksizin, sadece söz konusu usullerin uygulanmış olması nedeniyle faturaların gerçek bir ticari muameleye dayandığının kabulü mümkün değildir.

Uyuşmazlık, gerçek bir ticari ilişki mevcut olmadan düzenlenen faturalarda gösterilen katma değer vergisinin davacının beyan ettiği vergiden indiriminin mümkün olmadığı savıyla düzenlenen rapor uyarınca yapılan tarhiyatın hukukiliğine ilişkin olduğundan, çözümü de bu hususun hukuken geçerli ve somut verilerle tespit edilip edilmediğinin değerlendirilmesini gerektirmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3/B maddesinde; vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, aynı Kanun’un 134. maddesinin 1. fıkrasında ise; vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu açıklanmıştır.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça faaliyetlerine ilişkin olarak, kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri hükmüne yer verilmiştir.

Katma değer vergisi, bünyesinde yer alan indirim müessesesiyle yansıtılabilir bir vergidir. Katma değer vergisi sisteminde mükellef, üretim ve dağıtım kademeleri içinde, verginin tahsiline, indirimlerin yapılmasına, beyan edilip ödenmesine aracılık eder. Bu bakımdan indirim, mükellefiyete bağlı bir görev olduğu kadar aynı zamanda bir haktır. Katma değer vergisinde genel prensip, vergiye tabi teslimler üzerinden hesaplanan vergiden, alış faturalarında gösterilen verginin indirilmesidir. Katma değer vergisi indirimi hakkından yararlanabilmek için Kanun bazı şartların varlığını öngörmüştür. Bu şartların bir kısmı esasa, bir kısmı ise şekle ilişkindir. Katma değer vergisi, vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesi halinde, zincirleme olarak kendi içinde otokontrol sistemi taşımakta, bu bağlamda, Kanunda ve Kanunla verilen yetkiye dayanılarak çıkarılan yasa altı düzenleyici işlemlerde öngörülen şekil şartları ile kayıt ve belge nizamına sıkı sıkıya bağlılık söz konusu olmaktadır.

Kayıt ve belge nizamına uyulması ve faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanması halinde, mal teslimi veya hizmet ifasına bağlı olarak tahsil edilen katma değer vergisinden, mükelleflerin kendilerine yapılan teslim ve ifaya ilişkin olarak ödedikleri katma değer vergisini indirimleri mümkün olup, aksi durumda, faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanmadığının tespiti halinde, bu faturalarda yer alan katma değer vergisinin indirimi mümkün bulunmamaktadır.

İncelenen dosyada, davacının ihtilaflı dönemde indirim konusu yaptığı, (…) Ltd. Şti.’nden alınan faturaların indirim hakkının kullanılabilmesi için yasal koşulları taşımadığı yolunda düzenlenen inceleme raporu uyarınca bu faturalarda yer alan katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle cezalı tarhiyat yapılmıştır.

Davacıya fatura düzenleyen (…) Ltd. Şti. hakkında düzenlenen vergi tekniği raporuyla, 16.01.2001 tarihinde asansör montaj, bakım ve onarımı ile iştigal etmek üzere mükellefiyet tesis ettirdiği, 17.05.2005 tarihinde yapılan hisse devirleri ile şirketin ortaklık yapısının değiştiği, bu tarihten sonra yapılan yoklamalarda adreste bulunamadığı, defter ve belge isteme yazılarının tebliğ edilemediği, 2001 Ocak ayından 2005 yılı Temmuz ayına kadar şirketin muhasebesini tutan serbest muhasebeci mali müşavir (…)’un, muhasebesini tuttuğu dönemde şirketin ciddi bir firma olduğunu, asansör tamir, bakım ve servis işiyle uğraştığını, şirket ortaklarının kendi aralarında çıkan anlaşmazlık sonucunda hisselerini devrettiklerini, bu tarihten sonra matrahların yüksek olması kendisinde faaliyetlerinin gerçeği yansıtmadığı fikrini uyandırdığından muhasebe kayıtlarını tutmadığını beyan ettiği, 2005/6 ve 7. dönemlerine ait katma değer vergisi ve 2005/1. dönemine ait geçici vergi beyannamesi dışında, hisse devrinden sonra verilen beyannamelerde muhasebeci veya mali müşavir imzası bulunmadığı, beyannamelerin posta yoluyla gönderildiği, elde ettiği yüksek ciroya rağmen çok düşük miktarlarda vergi beyanı olduğu, tahakkuk eden vergileri de ödemediği, 17.05.2005 tarihinden sonra gerçek bir ticari faaliyeti bulunmadığı hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerin değerlendirilmesinden, anılan şirketlerin düzenledikleri faturaların muhteviyatı itibariyle yanıltıcı nitelikte olduğu sonucuna varılmıştır.

Dolayısıyla, davacının anılan firmadan aldığı faturalarda gösterilen katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle yapılan tarhiyatın kaldırılması istemiyle açılan davanın reddi gerekirken aksi yönde verilen Mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına, oyçokluğuyla karar verildi(*)

  

Danıştay 9. Dairesi

Tarih         : 30.12.2011

Esas No    : 2008/2222

Karar No    : 2011/9120

VUK Ek Md. 6

UZLAŞMA SONUCU VERGİ ÖDENMESİ HALİNDE SONRAKİ DÖNEME DEVREDEN İNDİRİLECEK KDV ÇIKMAZ

Uzlaşılan dönemde hem ödenecek verginin hem de sonraki döneme devreden indirilecek katma değer vergisinin çıkmasının mümkün olmadığı, buna göre uzlaşma sonucunda uzlaşılan vergi tutarını ödeyen davacı şirketin sonraki döneme devreden indirilecek katma değer vergisi beyan etmesinin mümkün olmadığı, uzlaşma ile birlikte beyan tablosunun yeniden düzenlenmesinin yasal olduğu hk.

Davanın Özeti: Davacı şirket adına düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak 2005/Ağustos dönemi için tarh edilen katma değer vergisi ile tekerrür hükmü uyarınca % 50 oranında artırılarak kesilen vergi ziyacı cezasının kaldırılması istemiyle açılan davayı; dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin 2005/Haziran dönemine ait hesaplarının incelenmesi sonucu düzenlenen 24.10.2005 tarih ve VDENR-2005-1716/7 sayılı vergi inceleme raporuna dayanılarak anılan dönem için vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatı yapıldığı, söz konusu cezalı tarhiyatta 02.02.2006 tarihinde uzlaşıldığı, uzlaşılan tutarın davacı tarafından ödendiği, buna rağmen davacı şirket tarafından 2005/Temmuz dönemi için önceki dönemden devreden katma değer vergisi beyan edildiği, bunun üzerine 2005/Ağustos döneminin incelenmesi sonucu düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak dava konusu cezalı tarhiyatın yapıldığının anlaşıldığı, olayda, 09.08.2005 tarihinde yasal defterlere 10.06.2005 tarihli olarak kaydedilen 13149-13151 beyanname numaralı katma değer vergileri toplam (…) TL tutarında olan faturalar içeriği emtianın gerçekten alınmadığı, katma değer vergisinin ödenmediği, vergilerin gümrük beyannameleri ile saymanlık tarafından düzenlenen gümrük vergi tahsil alındısında gösterilmediği, söz konusu belgelerin yasal defterlere kaydedilmediği veya takvim yılı aşılarak kaydedildiği yönünde davalı idarenin iddiasının mevcut olmadığı, her ne kadar davacı şirketin indirim konusu yaptığı faturaları yasal defterine kaydetmediği anlaşılmakta ise de, işlemlerinin tümünün bilgisayarda kayıtlı olduğu, bu kayıtların her zaman incelenebileceği, bu kayıtların her zaman güncellendiğinin tespit edildiği, ayrıca indirime konu belgelerin gerçek olmadığı yolunda idarece yapılmış bir tespitin de bulunmadığı, 3065 sayılı Kanun’un 29. maddesinin 3. fıkrası uyarınca yasal defterlere geç kayıt yapılmış olmasının indirim hakkını ortadan kaldırmayacağı gerekçesiyle kabul eden Vergi Mahkemesinin karanının; davacı şirketin 2005/Haziran dönemi için salınan cezalı vergide uzlaşması üzerine beyan tablosunun yeniden düzenlendiği, bu nedenle salınan dava konusu cezalı verginin yasal olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Karar: Uyuşmazlıkta, davacı adına düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak 2005/Ağustos dönemi için tarh edilen katma değer vergisi ile tekerrür hükmü uyarınca % 50 oranında artırılarak kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle açılan davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararının bozulması istenilmektedir.

213 sayılı Kanun’un 205 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle eklenen Ek 1. maddesinde ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi cezalarının tahakkuk edecek miktarları mevzuunda; idarenin bu bölümde yer alan hükümler dairesinde mükellefler veya cezaya muhatap olanlarla bu maddede yer alan hususlarda uzlaşılabileceği yer almaktadır. Ek 6. maddesinde ise uzlaşma komisyonlarının Ek 5. maddeye göre tutacakları uzlaşma tutanaklarının kesin olduğu ve gereğinin vergi dairelerince derhal yerine getirileceği, mükellef veya adına ceza kesilenlerin üzerinde uzlaşılan ve tutanakla tespit olunan hususlar hakkında dava açamayacağı ve hiçbir mercie başvuramayacağı kurala bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin 2005/Haziran dönemine ait hesaplarının yasal defterlerine kayıtları zamanında yapmadığından bahisle incelendiği, inceleme sonucu düzenlenen 24.10.2005 tarih ve VDENR-2005-1716/7 sayılı vergi inceleme raporuna dayanılarak 2005/Haziran dönemi için vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin tarh edildiği, anılan cezalı tarhiyatta 02.02.2006 tarihinde imzalanan tutanak ile uzlaşma sağlandığı, uzlaşma sonucu ortaya çıkan verginin davacı şirket tarafından ödendiği, 2005/Haziran dönemi için ödenecek verginin çıkmasına rağmen davacı şirket tarafından 2005/Temmuz dönemine (…) TL tutarında devreden indirilecek katma değer vergisi beyan edildiği, bu hususun 27.12.2006 tarih ve VDENR-2006-1716/152 sayılı vergi inceleme raporu ile tespit edilmesi üzerine 2005/Ağustos dönemi için dava konusu cezalı tarhiyatın yapıldığı anlaşılmaktadır.

Uzlaşma sonucunda mükellefler uzlaşılan miktarı ödemeyi kabul ettiği gibi uzlaşılan miktar üzerinden beyan tablosunun düzenlenmesini de kabul etmiş sayılırlar. Bu nedenle uzlaşılan dönemde hem ödenecek verginin hem de sonraki döneme devreden indirilecek katma değer vergisinin çıkması mümkün değildir.

Dava konusu 2005/Ağustos dönemi için tarh edilen cezalı verginin nedeni, davacı şirketin 2005/Haziran dönemi için yapılan tarhiyatta uzlaşmasına rağmen bu dönemden devreden indirilecek katma değer vergisi beyan etmesidir. Uzlaşma sonucunda uzlaşılan vergi tutarını ödeyen davacı şirketin sonraki döneme devreden indirilecek katma değer vergisi beyan etmesi mümkün değildir. Bu durumda sadece uzlaşma sonucunda beyan tablosunun düzenlenmesi üzerine ortaya çıkan dava konusu tarhiyata karşı açılan davayı; 2005/Haziran dönemi için açılacak bir davada ileri sürülebilecek davacı şirket iddialarını inceleyerek kabul eden Vergi Mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir.

Bununla birlikte tekerrür hükmü uygulanarak % 50 oranında arttırılan vergi ziyaı cezasında, tekerrür şartlarının oluşup oluşmadığı Vergi Mahkemesince incelenmemiştir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına, oybirliğiyle karar verildi.


(*)       KARŞI OY: Davacı adına 2005/6. dönemi için salınan katma değer vergisi ve kesilen vergi ziyaı cezasının kaldıran Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.

           213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 134. maddesinde, vergi incelemesinin amacının “ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak” olduğu, aynı Kanun’un 3. maddesinde vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin vergiye esas alınacağı ve incelemenin bu amaca yönelik olması gerektiği ifade edilmiştir.

            Uyuşmazlıkta, davacı ile uyuşmazlık konusu faturaları aldığı mükellef arasında menfaate dayanan, sermayeye, organizasyon ve yönetime katılma şeklinde bir ilişkinin varlığı tespit edilmediği gibi, ödemelerin çekle yapıldığı konusunda inceleme elemanına beyanda bulunulmasına rağmen, inceleme raporunda yapılan ödemelere ilişkin herhangi bir araştırma ve tespite de yer verilmemiştir. Bu nedenle, davacının ve fatura düzenleyen şirketlerin faaliyet konusuyla uyumlu olan fatura içeriği emtia için yapılan ödemelerin muvazaalı olduğu, ödenen çek bedellerinin davacıya geri döndüğü ya da şirket yetkilileri veya çalışanları gibi şirketle ilgisi bulunan kişilerce tahsil edildiği yönünde herhangi bir tespitte bulunulmaksızın, fatura düzenleyen firma hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunda yer alan tespitlerden hareketle katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle davacı adına yapılan tarhiyatta hukuka uyarlık görülmemiştir.