Bayramda siyaseti Şemdinli’de yol kesen PKK’lılarla BDP’li vekillerin ‘kucaklaşması’ belirledi.
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün kaçırılması ve serbest bırakılması ardından BDP Eş Bakanı Gültan Kışanak ve Aysel Tuğluk’un silahlı PKK’lılarla ‘sarmaş dolaş’ olmaları, muhalefete yüklenmek için fırsat kollayan AKP’yi harekete geçirdi.
AKP sözcüleri sanki iktidarda değillermişçesine CHP’yi eleştiriyor.
Başbakan Erdoğan, CHP’li Aygün’ün ‘teröristler kaçırdı’ diyemediğini belirterek, ‘Biz boşuna CHP ile BDP aynıdır demiyoruz. Bunlar aynıdır. Birisi diğerinin farklı versiyonudur. Olay bu kadar basittir’ şeklinde konuştu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da bu sözlerin altında kalmadı.
Kemal Bey, “BDP’li milletvekilleri ile PKK’nın buluşması, Oslo’da, Suriye’de, Amerika’da mı oldu? Hayır, Türkiye’de oldu. Orada medya, PKK’lılar, BDP’liler, halk vardı. Devlet neredeydi acaba? Hükümet neredeydi? Siz hangi ülkenin başbakanısınız? Habur görüntüleri çıkıyor ortaya, suçlu CHP!.. Bu kadar kısır, bu kadar sığ düşünen bir yönetim anlayışı olur mu?” diye tepki gösterdi.
Kılıçdaroğlu’nun haklılığı 24 saat geçmeden kamuoyunca görüldü.
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Hakkâri caddelerinde yürüyebilmesi ancak reklamını yaptığı ‘organik’ gaz bombaları, özel timlerin uzun namlulu silahlarla havaya ateş açması altında, ancak bir kafeye saklanmasıyla mümkün olabildi.
Bakan canını zor kurtardı!
Gerçek şudur ki; Şahin’i böylesine sıkıntılı bir ortamda Hakkâri’ye göndermek, halkı kışkırtmaya yöneliktir.
Siyasi iktidar Uludere’de başlayan Suriye politikasıyla devam eden bir dizi yanlışın Güneydoğu’yu yeniden 1990’ların ‘iç savaş’ ortamına sürüklediği gerçeğinin seslendirilmesine tepkili; kışkırtıcı bir üslupla yöre halkını ‘devlet’ten iyice soyutluyor. Soğutuyor. Bu çatışmaların faturasını da Güneydoğu’da şehit olan çocuklar ödüyor.
Terör’e karşı öldürerek, bombalayarak sonuç alınamadığı ortada.
Van’dan, Hakkâri’den her gün cenaze geliyor.
İçişleri Bakanı bir an önce görevinden alınmalı ve Türkiye’nin bütününe güven verecek bir ‘akil insan’ bulunmalıdır.
Suriye’de Esad’ı devirmekle meşgul iktidar, PKK’nın da ‘halkla devleti’ karşı karşıya getirmeye çalıştığından yakınıyor. Eğer böyle bir tuzak kuruluyorsa, yapılması gereken ‘oyunu bozmak’, gerilimi azaltmak değil midir?
BDP’lilerin PKK’lılarla ‘kucaklaşması’nın 2009 Habur’undan pek de farkı yok. Kaldı ki Oslo’da ‘Başbakanı temsilen’ PKK ile masaya oturan günümüzün MİT Müsteşarıydı.
Kılıçdaroğlu o sürece destek vermişti.
AKP şimdi CHP’yi de ‘BDP ile aynı’ göstermekle barışçı yolları kapatıyor.
Muhalefet dışlanarak çözüm bulunacaksa, geriye ‘tek yol’ kalır ki, işte o zaman Türkiye Suriye olur!