Başbakan Erdoğan'ın 20 Ocak 2012 tarihli "Ulusa Sesleniş" konuşması: "Benim ülkemde hiç kimse bundan sonra borcundan dolayı hapis yatmayacak"

Vatan Gazetesi’nde İclal Aydın tarafından kaleme alınan "İntihara götüren kredi kartı borcu!" başlıklı yazıda belirtildiğine göre şu anda 18.000 kredi kartı borçlusu "ödeme şartının ihlali" gerekçesiyle cezaevinde. Adalet Bakanı’na göre 12 milyon 700 bin (CHP’ye göre 22 milyon) icra dosyası var. Bu arada içinde bulunduğu borç sarmalıyla başa çıkamayan 200 ün çok üzerinde tüketici intihar etti. 29 Nisan 2012’de aynı gün 4 intihar gerçekleşti.

        Bu sevimsiz tabloda göze çarpan iki önemli konu var. Bunlardan birincisi şu anda borçları yüzünden cezaevinde yatan binlerce kişi olması. Ülkemizde uygulamada bulunan 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nun yürürlüğe giriş tarihi 1932, yani tam seksen yıl önce yürürlüğe girmiş bir kanundan bahsediyoruz. O zamanki Türkiye’nin nüfusu, bankalar tarafından sunulan ürün ve hizmet çeşitliliği, ekonomik ortamda ihtiyaçlara cevap verebilecek yasal altyapı şu anda mevcut şartlardaki ihtiyaçları karşılayabilmenin çok gerisinde.

        Peki bir tüketici kredi veya kredi kartı borcu ödemedi diye nasıl hapse düşer hiç merak ettiniz mi? Günümüzde tüketici bir bankaya kredi, kredili mevduat hesabı (KMH) veya kredi kartıyla borçlanıyor, borcunu ödeyemiyor ve banka bu borcu varlık yönetim şirketine devrediyor. Varlık yönetim şirketi bunu tahsil etmesi için bir taşeron avukata veriyor ve alacaklı vekili olan avukatın becerileri ve uyguladığı yöntemler doğrultusunda tüketiciye bir ödeme planı içeren sözleşme imzalatılıyor. Daha sonra tüketici ortaya çıkmış bir sözleşmeden dolayı zamanında ödenmeyen taksit için "taahhüdü ihlal" suçuyla 90 gün hapis cezasına çarptırılıyor. Hayatınızın 90 gününü hapiste geçirmeyi bir kenara bıraksanız bile, böyle bir haberin sosyal çevrenize, varsa işinize, yani borcunuzu ödemeye yardımcı olmasa bile sizin ve ailenizin geçimini sağlamanıza imkan veren gelir kaynağınıza etkisini bir hayal edin.

        Nakitsiz Türkiye’ye doğru ilerleyen ülkemiz için bir başka sorun da tüketicilerin finansal okur yazarlık seviyesi. Şu anda tüketicileri arasında bırakın bileşik faizin hesabının nasıl yapıldığını, hangi yatırım / borçlanma aracının nasıl çalıştığını, bunlar arasında seçim yaparken nelere dikkat etmesi gerektiğini bilenlerin sayısı bile oldukça az. Adında "Sıfır faizli" geçiyor diye krediye başvurup, faizli bir kredinin üzerinde bir maliyetle borçlanan, kredi kartı dönem bakiyesinin asgarisini ödediği için kredi kartı nakit çekime kapanan ve bunun sonucunda nakit ihtiyaçları için kredili mevduat hesabını (KMH) sürekli kullanmaya başlayan kişi sayısı oldukça fazla. Bunun sebebi de finansal okur yazarlığının ABC’si sayılan ürün bilgisinin çok düşük seviyelerde olması.

        Bu bilgi eksikliğini yönetimsel ve yasal düzenlemeler ile kapamaya çalışınca iş daha da karmaşıklaşıyor, zira modern finansal ürünlerin kullanımına göre yazılmış yasalar dönüp dolaşıp 1932 tarihli icra iflas kanunu'na bağlanıyor ona göre ceza alıyorsunuz.

        Umarız bu hususta Başbakan’ın 20 Ocak 2012 tarihindeki Ulusa Sesleniş programında söylemiş olduğu "Benim ülkemde hiç kimse bundan sonra borcundan dolayı hapis yatmayacak" sözü hatırlanır.
http://www.cekmagdurlari.com/2012/05/zamannda-odenmeyen-taksit-icin-90-gun.html