Cumhuriyet

“Özel yetkili mahkemelerin kuruluşu doğrudan Devlet Güvenlik Mahkemelerinin anayasanın 143. maddesinde yer alan düzenlemenin 7 Nisan 2004 tarihinde ilga edilmesiyle ortaya çıktı. Bu maddenin ilga nedeni Avrupaya uygun bir sistem getirilmesine bağlandı. Kurulan özel yetkili mahkemeler ilga edilen DGMlerin yetkileri ve sınırları ile bir farklılık göstermedi. Bu nedenle her şeyden önce anayasa hükmünün ilgasının gerekçesine uygun ve paralel bir yol izlenmedi. Diyebiliriz ki, ÖYMler anayasadaki ilga gerekçesine aykırıdır. ÖYMler bu haliyle uzmanlık mahkemeleri değildir. Özel yetkili mahkemelerin kuruluş amacına uygun bir oluşuma çevrilmesi ve sadece devleti koruma yönünde kendilerinden başka bir mahkemenin bulunmadığı vehminden kurtarılmaları gerekir. Tutuklama tedbir niteliğinden çıkarılarak adeta ceza yerine konulmaktadır. Sevgili Balbayın tutukluluk süresi dikkate alınırsa bu saptamanın ne kadar doğru olduğu ortaya çıkmaktadır.”

Eski Anayasa Mahkemesi

Başkanı Yekta Güngör Özden

“Özel yetkili mahkemelere hayatiyet veren yasal düzenlemeler Türk hukukuna yarar değil zarar getiriyor. Adalette eşitlik her konudaki eşitlikten çok daha önemlidir. Toplumun namusu saydığımız adaleti gerçekleştirmek için hiçbir siyasal etkinin ve kuşkunun söz konusu olmaması gerekir. Siyasal iktidarların yönlendirmesi içinde çalışan yargı görevlilerinin halkın umudunu gerçekleştirmesi beklenemez. Son yıllarda kimi anayasal değişikliklerle hukuka bütünsel yönden uygunluğu ileri sürülse bile özde aykırı olan yapılanmalar -özellikle HSYK- geleceğimiz yönünden endişe veren baskılar türünde ağırlığını duyurmaktadır. Ayrıca katalog suçların yürürlükten kalkmadığı, yargıçların takdirine bırakılan tutuklamaların gerçeklerle bağdaştığı kanısında değilim. Hem yasama dokunulmazlığına, hem de en doğal insan haklarına aykırı biçimde sürdürülen tutuklamaların yargıya güveni sarsan yanı ayrıca üzücüdür. Delillerin toplanması kaçma kuşkularının bulunmaması, aradan geçen zamanla sonuca yaklaşılması yanında belli görevlerde bulunan insanların kaçacağından ve delilleri karartmasından söz edilerek sürdürülen tutuklamalar, ülkemizi dış ülkeler katında da güç duruma düşüren yararsız uygulamalardır. Milletvekili seçilenlerin cezaevinde uzun süre tutuklu kalmaları ağır bir uygulamadır. Bu, adaletten beklenen yansızlığı, bağımsızlığı gölgelediği kuşkusu veren, kanımızca gereksiz bir hukuk durumudur. Milletvekilinin terör örgütü suçlusu gösterilerek içeride tutulması ulusal egemenliğin ve ulusal istencin siyasal etkilerle hukuk kullanılarak yaşama geçirildiği kuşkusunu veren olumsuz örneklerdir.”

Eski AİHM Yargıcı, CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen

Balbayın üç yıl tutuklu kalması birçok nedenle hukuka aykırıdır. Bir kere tutuklama kriterleri AİHM kararlarında yazılıdır. Balbayın tutukluluk talebinin reddedilmesi kararlarını okuduğunuzda doğru dürüst gerekçeler yok, klişe gerekçeler var. İkincisi, katalog suçlara girmektedir deniliyor. Hukukun temel ilkeleriyle bağdaşmayan bir suç grubunun oluşturulması AİHM kararlarına aykırıdır. Katalog suçlarda bir varsayım vardır, bu suçları işleyenler kaçacaktır, delil karartacaktır deniyor. AİHM açıkça der ki, mutlaka neden delilleri karartacağı, kaçacağı incelenmeli ve gerekçeleri söylenmeli, varsayıma dayalı karar hukukla bağdaşmaz. Tutuklulukla ilgili itirazın reddine mutlaka bir duruşmayla karar verilmeli, dosya üzerinden inceleme yapılamaz. 3 yıllık süreyi AİHM makul süre olarak kabul etmiyor. Osmanlı zamanında Yedikule Zindanları’na atarlarmış insanları, ne zaman çıkacakları belli olmazmış. Sanırım Balbayı yargılayan yargıçlar hâlâ o dönemlerde yaşıyor. Balbay seçilmiş bir milletvekili de. Seçme ve seçilme hakkının da ihlali söz konusu üstüne üstlük. Yargıçlardan bahsediyorduk burada Meclise de düşen bir görev var. Yasama organı bir çare bulmalı.

Ankara Barosu Başkanı

Prof. Dr. Metin Feyzioğlu

Adalet Bakanı hâkim ve savcıların yükselmelerinde AİHM ölçütlerinin getirileceğini ifade ediyor. Ancak siyasi iktidarın yarattığı ortamda yasama, yürütme ve yargının üzerinde dördüncü bir kuvvet olarak bütün gücünü hissettirmeye başlamış olan olağanüstü mahkemeler yani ÖYMler, AİHMnin tutuklama ölçütlerinin tamamını her gün ve defalarca ihlal ediyor. Mustafa Balbay gözaltına alınıp salındıktan sonra kaçmadığı halde aylar sonra tutuklanmıştır. Oysa AİHM benzer durumlarda verdiği çok sayıda kararında aylarca kaçmadığı halde bir kişinin tutuklanmasına karar verilmesinin insan hakkı ihlali olduğunu söylüyor. Ayrıca delillerin toplanması konusunda, savcılık ve mahkemenin sebep olduğu gecikmeler nedeniyle sanıkların mağdur edilemeyeceğini ifade ediyor. Sevgili Balbaya tutuklandığının haftasında buraya gazeteci olarak girdin ama zorla seni siyasetçi yapacaklar demiştim. Bugün örnek alınacak dirençli, dik, ahlaklı bir gazeteci ve aynı zamanda siyasetçi oldu. Hepimizin sevgili Balbayı örnek alması, umudunu kaybetmeden mücadeleye devam etmesi gerekiyor. Bugün adalet mekanizması bir öç alma ve hesaplaşma aracı olarak kullanılır hale gelmiştir. Siyasi iktidarın büyük gayretleriyle adalet mülkün yani ülkenin temeli olmaktan çıkmıştır. Siyasi iktidarın da artık yaşayarak fark etmekte olduğu üzere demokrasiye ve hukuk devletine dönüşten başka çare yoktur.