Yargıtay’ın son bylock kararı üzerine yorum

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 27 Mart 2018 tarihli kararı FETÖ-Bylock davaları için önemli bir adımdır, ancak 2 nedenle yeterli değildir.

  1. CGNAT ve Tespit Değerlendirme Tutanağı ile log kayıtlarının da eşleştirilmesi gerekir. Aksi halde bylock kullanmakla suçlanan kişiler için kuşku devam edecektir.  Dairenin kararında belirtildiği gibi irade dışı yönlendirme ve diğer şüpheler giderilmemiş olacaktır.
  2. Bütün bu tespitler yeterli değildir.  Kast ve kusurun da ispatlanması zorunludur. Daire sadece teknik tespitlere dayanarak hüküm oluşturmaya onay vermekle ceza hukukumuzca terkedilmiş bulunan şekli (objektif) hukuka göre cezai hüküm oluşturmaya cevaz vermektedir. Burada daire kendi referans kararında, 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı kararında önemle üzerinde durduğu ve TCK’nın 30 uncu maddesi ile düzenlenen hata hükümleri ile ilgili içtihatı ile çelişmektedir. Daire bu içtihadında şekli ceza anlayışına orta çağ kalıntısı demektedir, daire teknik tespitlerle hüküm oluşturmayı onaylarken ortaçağ kalıntısı hukuk anlayışı çizgisine dönmüş olmaktadır.

Bu son karar göre operatör kayıtları ile user id’nın eşleştirilmesi gerekir, yani dairenin kararında User İD, şifre ve grup elemanlarını içeren Bylock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı ve CGNAT kayıtlarının dosyada mevcut olması öngörülmektedir.

Ancak sözü edilen bilgi ve belgelerin dosyada bulunması yeterli değildir, bütün bunların CMK 217/1 uyarınca mahkeme önünde tartışılması, sanık ve müdafinin beyanlarının alınması zorunludur.

Sonuç olarak; bylock nedeniyle cezaya hükmedilebilmesi için daire CGNAT kayıtlarını yeterli bulmamakta, ayrıca User İD ve Tespit Değerlendirme Tutanağının dosyada bulunmasını ve operatör kayıtları ile eşleştirilmesine içtihat etmektedir.

Bu bilgi ve belgeler dosyada mevcut değilse sonuçta beraata hükmedilmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenlerle halen yargılanmakta olan veya hükmen tutuklu bulunan birçok kişinin yakın gelecekte özgürlüğüne kavuşacağını düşünmekteyiz. Ancak dosyaların müdafilerce yakın takibe alınması gerekir.

NOT:

Bazı meslektaşların 16. Ceza Dairesinin 27 Mart 2018 tarihli kararını kendi başarıları olarak sunmalarını en azından bize karşı haksızlık olarak görmekteyiz.

Biz aylardır, yazılarımızla, dilekçelerimizle, mahkeme önlerindeki savunmalarımızla dairenin bu son kararından çok daha fazlasını söylemekteyiz.

Adli bilirkişilerin emeklerini kendilerine mal etmeleri ise ayrı bir olaydır.

Ayrıca bylocka irade dışı yönlendirmeleri ilk tespit eden de adli bilirkişiler değildir. Darbeden 1 hafta sonra, daha ortada bylock davalarının adı dahi yokken 23 Temmuz 2016 tarihli Milliyet Gazetesinde çıkan bir haber yorumda irade dışı sakıncalı sitelere yönlendirme yapan sakıncalı programlar ele alınmıştır. http://www.milliyet.com.tr/cep-telefonundaki-ezan-vakti-pro-gundem-2282725/


Av. Rahmi Ofluoğlu