FETÖ-BYLOCK davalarında verilen kararlarda ve yürüyen davalarda esas tartışma konusu kesin delil olmadan ön kabul ve şüpheli delillerle karar verilmesidir.

Bu şekilde verilen kararlar sonucu toplumda giderek “adalet çığlıkları” duyulur olmuştur.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi birtakım varsayımlardan hareketle önermeler oluşturmuş ve buradan bazı sonuçlara varmıştır.

Bunlar:

Bylock FETÖ-PDY silahlı terör örgütüne münhasır bir haberleşme programıdır,

O halde bylock kullanan herkes FETÖ silahlı terör örgütü üyesidir.

Bu önermenin hatalı olduğu Morbeyin olgusu ile kısmen anlaşılmış ise de bylock FETÖ silahlı terör örgütü suçunun kesin delili olarak kabul edilmeye devam edilmiştir.

16. Ceza Dairesi bylockun kesin delil olarak kabulü için

a) Kişinin bylock ağına örgüt talimatıyla dahil olduğunun,

b) Kişinin örgüt içi gizliliği sağlamak amacıyla bu ağı kullandığının her türlü şüpheden uzak teknik verilerle tespiti gerektiğine karar vermiştir.

Her ne kadar Yargıtay FETÖ-BYLOCK davalarında referans karar olarak kabul edilen 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı kararında kişinin FETÖ’nun silahlı bir terör örgütü olduğunu bilmesi ve bylock ağına bilerek kasten dahil olması gerektiğine hükmetmişse de uygulamada başlangıçta KOM’un Bylock Teknik Değerlendirme ve Tespit Raporu mahkeme kararlarına esas alınmış, daha sonra ise CGNAT yeterli sayılmıştır.

Oysa CGNAT kayıtları son derece şüpheli ve karşı log kayıtları ile doğrulanmamış verilerdir ve hata payı yüksektir.

İşte bu nedenlerle FETÖ-Bylock hükümleri ve tutukluluğun devamı kararları can yakmaya devam etmektedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan adli yılın açılışı nedeniyle düzenlenen sempozyumda önemli uyarılarda bulunma gereğini hissetmiştir.

Sürekli Cumhurbaşkanının sözlerine atıf yapmamızın nedeni devletin başında bulunan zatın toplumdaki rahatsızlıkları anlamada herkesten daha fazla imkana ve yetkiye sahip olmasındandır.

Cumhurbaşkanı anılan sempozyumda yöneticilerin yaptığı hataların telafisinin mümkün olduğunu ancak yargının verdiği kararların telafisinin mümkün olmadığını söylemiştir. Cumhurbaşkanı ayrıca yargıda sorun olduğuna söylemiştir.

Ak Parti seçim manifestosunda yargıda düzeltmeler yapma vaadinde bulunmuştur.

Bütün bunlar siyasi iktidarın toplumdaki “adalet çığlıklarını” duyduğunun kanıtıdır.

YARGITAY

Aynı şekilde Yargıtay’ında son zamanlardaki FETÖ-Bylock kararlarında bazı düzeltmelere gittiği gözlenmektedir.

YARGITAY 16. Ceza Dairesi Esas No : 2017/3652 Karar No : 2018/262, 06.02.2018 tarihli kararında;

“….temyiz aşamasında dosyaya gönderildiği anlaşılan ve sanığın ByLock kullanıcısı olduğunu bildiren ByLock HIS(CGNAT) sorgu sonuçlarının CMK'nın 217. maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafine okunarak diyeceklerinin sorulması, ByLock programı kullanıcı kimliği olan ID numarası ve varsa yazışma içeriklerinin tespiti için "Tespit ve Değerlendirme Tutanağı" ile söz konusu GSM hattının ve cep telefonunun baz istasyonlarını gösterir HTS kaydı getirtilip karşılaştırılması ile tüm dosya kapsamının bir bütün halinde değerlendirilmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken sanığın ByLock kullanıcısı olduğuna dair Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen eksik ve yetersiz olan yeni ByLock CBS sorgu sonucuna dayanılarak eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi,”  şeklindeki bozma gerekçesinde dairenin bylocka ilişkin yeni bir açılım getirdiği görülmektedir.

Karardan anlaşılacağı üzere daire sadece CGNAT’ı yeterli görmemektedir.

Şöyle ki;

  1. Daire öncelikle CGNAT kayıtlarının mahkemede okunmasını, sanık ve müdafine diyeceklerinin sorulmasını,
  2. , ByLock programı kullanıcı kimliği olan ID numarası
  3. ve varsa yazışma içeriklerinin tespiti için ", "Tespit ve Değerlendirme Tutanağı”
  4. HTS kayıtları

Tüm dosya kapsamında birlikte değerlendirilir.

Buradan çıkarılacak ilk sonuç dairenin bu kararından sonra artık tek başına CGNAT FETÖ silahlı örgüt suçunun dayanağını oluşturamayacaktır. Daire CGNAT’ın yanı sıra ID mutlaka ve varsa içerikler, GSM hattının ve cep telefonunun baz istasyonlarını gösteren HTS kayıtlarının getirtilip karşılaştırılmasını istemektedir. Daire karşılaştırmayı da yeterli bulmamakta ve bu delillerin tüm dosya kapsamında değerlendirilmesini öngörmektedir.

Daire sadece “varsa” diyerek içerikleri ihtiyari görmekte, diğerlerini ID, HTS kayıtlarını ise zorunlu görmektedir.

Dairenin bu kararına göre sadece CGNAT kayıtlarına dayanılarak verilen hükümler Yargıtay’da bozulacaktır, tıpkı CBS sorgu sonucuna göre oluşturulan hükümler bozulduğu gibi.

Sonuç olarak;

  1. Devletin başının adaletsizliklerin farkında olduğunu söyleyebiliriz,
  2. Yargıtay hala bazı yönleri ile ucu açık olsa da Morbeyin sonrası bylock içtihatlarında değişikliğe gittiği bir realitedir,
  3. Son olarak Yargıtay belki yeni bir kararla savunmanın (avukatların) tartıştığı bütün hususları gözönünde bulundurarak söz konusu davalarda oldukça adaletli bir karar verebilir.

Çünkü yargıdaki hataları giderebilecek tek yer yine yargıdır.

“Umut, bütün karanlığa rağmen ışığın varlığını görebilmektir” diyor Nobel Barış Ödülü sahibi Güney Afrikalı Desmond Tutu..

Seneca, “adaletsizlik hiçbir zaman sonsuza kadar hükmünü sürdüremez” diyor.

Ve Amerika’nın 6. Başkanı Thomas Jefferson “Adaletsizlik kanun olmuşsa direniş bir görevdir” diyor.

Adalet için direniş avukatlığın doğasında vardır, adalet zaten bizim asli görevimiz.

Yaşasın adalet!

Av. Rahmi Ofluoğlu

Biz