- İSTANBUL

Hrant Dink davasının sanıklarından Erhan Tuncel, cinayeti emniyetteki bir yapının işlediğini iddia etti. Bu yapının cemaat ve hükümetin arasını açarak kendi iktidarını kurmaya çalıştığını savunan Tuncel, eski ifadeleri ile çelişti. Tuncel daha önce cinayetten jandarmanın sorumlu olduğunu ileri sürmüştü.

Hrant Dink cinayetiyle ilgili davanın Yargıtay’ın bozma kararından sonraki ikinci duruşması dün Çağlayan Adliyesi’nde görüldü. Duruşmaya tutuklu Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’in de aralarında bulunduğu 6 sanık katıldı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hadi Çağdır, sanıklara Yargıtay’ın bozma kararına karşı beyanlarını sordu. Geçen hafta Dink cinayetiyle ilgili devam eden soruşturmada savcıya ifade verdiğini ve tanık koruma programına alındığını söyleyen Tuncel, cinayetin emniyet istihbaratında görevli bazı personellerin de aralarında bulunduğu bir yapı tarafından işlendiğini ileri sürdü. Bu yapının kendisini dublör olarak yargılattığını savunan Tuncel, jandarmanın cinayetle bir ilgisinin bulunmadığını belirtti.

Tuncel, cinayetin işleneceğine dair gerekli bilgileri verdiğini ve operasyon yapılması gerektiğini söylediğini vurguladı. Eski İstanbul Valisi Muammer Güler, eski Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve Trabzon’da bağlantılı olduğunu belirttiği istihbarat görevlilerinin isimlerini sıralayan sanığın, “Şaibelidir, olaydan bilgisi yoktur, bu yapıyı kuracak imkân ve kabiliyeti yoktur” şeklinde ifadeler kullanması dikkat çekti. Dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’u Dink cinayetiyle ilgili yanlış rapor düzenlemekle suçlayan Tuncel, “Beni bir numaralı sanık yapıp kendilerini saklamıştır. Oda TV, Cüppeli, şike, KCK, Hanefi Avcı suçsuzdur. Bunları yapan cemaat değil, bu ikisidir. Savcılık halen bunların kurduğu tuzaklarla karşı karşıyadır.” şeklinde konuştu. Tuncel, Oslo görüşmelerinin de bu yapı tarafından sızdırıldığını iddia etti.


ZAMAN'A GÖNDERDİĞİ MEKTUPTA JANDARMAYI SUÇLAMIŞTI

Tuncel, 20 Ocak 2012’de Zaman’a gönderdiği mektupta şunları yazmıştı: “O dönemde (2007) Ergenekon’a dokunan yanıyordu. Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer, Türkiye’nin en karanlık noktasına projektörü tuttu. Bu iki isim Dink cinayetinin mağdurudur. Israrla bu iki şahsın ismi zikrediliyor. İstihbarat iç mantığına göre en son sorumlu tutulacak kişiler.” Tuncel, yakalanmadan önce bir gazeteye verdiği röportajda da, “Mahkemeye Emniyet Yardımcı İstihbarat Elemanı olma sürecimle ilgili belgeler sunacağım. Trabzon Jandarmasının bu davada irdelenmesi lazım. Cinayetteki rolleri büyük.” demişti.


AHMET İSKENDER HAKKINDA YAKALAMA KARARI ÇIKTI

Dünkü duruşmada Tuncel’den sonra söz alan tutuklu sanık Yasin Hayal ise savunmasında şu ifadeleri kullandı: “Erhan Tuncel arkadaşımız gözaltına alındığında bu olayı asker yaptı diye bir beyanda bulunmuş. Merhum Hrant Dink’in resimlerini bilgisayardan çıkaran kendisidir. Bunu da kabul ediyor. Öldürülen birinin resimlerini çıkarmak nedir, azmettirmektir.” Sanıkların tutukluluk hallerine karar veren mahkeme, sanık Ahmet İskender hakkında ise yakalama emri çıkardı.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI SORUŞTURMASI TUNCELİ DOĞRULAMIYOR

Öte yandan Erhan Tuncel’in Dink cinayetinde Ali Fuat Yılmazer’i suçlamasına karşın İçişleri Bakanlığı’nın olay sonrası yaptırdığı 4 ayrı soruşturmada Yılmazer’in bir ihmalinin bulunmadığı ortaya çıkmıştı. Dink davasında tanık olarak ifade veren Sabri Uzun, “17 Şubat 2006’da Dink’e saldırı düzenleneceğine yönelik rapor, İstihbarat Daire Başkanlığı’nın C şubesine gelmiş. Ben raporun geldiğini 2009’da basından öğrendim.” ifadelerini kullanmıştı. Ancak emniyetin işleyiş biçimi ve müfettiş raporları, Sabri Uzun’u yalanlamıştı. Sabri Uzun’un iddia ettiği takip sistemi, kendisinin suçlandığı dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer tarafından sadece asıl arşive girilemeyenleri de korumak için geliştirilmişti. Ayrıca müfettiş raporları, koruma vermekle görevli İl Koruma Komisyonu’nda bulunan dönemin MİT bölge başkan yardımcısı ve Jandarma’nın da Hrant Dink’e yönelik suikasttan haberinin olduğunu tespit etmişti.

‘Ergenekon biraz daha ciddiye alınsaydı, cinayete ilişkin yeni bulgulara erişilirdi'

Duruşma öncesi adliye önünde toplanan Hrant Dink'in arkadaşları basın açıklaması yaptı. Ellerinde döviz ve pankart taşıyan Hrant'ın arkadaşları "Öldür diyenler yargılansın, Katilleri koruyan cinayete ortaktır, Hrant için adalet için" sloganları attı. Cinayetin perde arkasının çok incelenmediğini söyleyen Oyuncu Sermiyan Midyat, "Ergenekon davası biraz daha ciddiyetle ele alınsa, bu cinayete ilişkin yeni bulgulara erişilebileceğini gördük. Dink cinayetinin devletle ilişki içinde çeteler arasında nasıl da, deyim yerindeyse, ihaleye çıkarıldığını bir kez daha gördük, yeni ipuçları ile karşılaştık.” dedi. Devletin farklı kanatlarının da cinayete ilişkin bilgisinin olduğunu öne süren Midyat sözlerini şöyle sürdürdü: "Aradan geçen yaklaşık 7 yıl boyunca hiçbir devlet görevlisi ciddi biçimde, gerektiği biçimde yargılanmadı. Yargılanmadıkları gibi, haklarında soruşturma talep edilen devlet görevlilerinin çoğu terfi etti. İktidar çevreleri eleştiriler karşısında her seferinde, biz yargıya karışamayız, diyor. Oysa hepimiz iyi biliyoruz ki, iktidar eğer isterse yargının elini de rahatlatıyor, önünü de açıyor. Ancak bir ‘milli mutabakat cinayeti' olarak adlandırdığımız bu vakada devletin tüm kanatları sus pus olmuşlar, perde gerisine çekilmişlerdir." Irkçı bakış açısının insanları cesaretlendirdiğini kaydeden oyuncu, "Bir ırkı, bir rengi, bir dili, bir dini ya da bir mezhebi küfür zanneden kimi canlıları, benim adımın Sermiyan olması bile çoğu zaman rahatsız etmiştir. Adım Kürtçe kökenli bir isim olsa bile, adımda geçen “-yan” tınısı dahi kimilerinin ırkçı damarlarını kabartmaya yetiyor. Ben Ermeni, Süryani olmasam da, sonuna kadar Hrant Dink'im." ifadelerini kullandı. Fethiye Çetin'in ‘Utanç Duyuyorum' kitabına da atıf yapan ünlü oyuncu, kitabın ismini yerinde bulduklarını söyledi.