Birlikte yaşadığı kadının kızını taciz eden sanığın cezasında "çocuğu koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunduğu" gerekçesiyle artırım istendi. Yerel mahkemenin direnmesi üzerine Yargıtay verdiği kararı tekrarladı

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, birlikte yaşadığı kadının kızını taciz eden sanık hakkında cinsel istismar suçundan verilen cezayı az buldu. Boşandıktan sonra kızıyla İzmir'e yerleşen kadın, tanıştığı bir adamla aynı evde yaşamaya başladı. Kadın işte olduğu zamanlarda kız çocuğunu taciz eden adam, çocuğu annesi ve abisini öldüreceği tehdidiyle korkutarak tacizlerini sürdürdü. Durumdan şüphelenen kadın, çocuğunu korumak amacıyla çocuk yurduna yerleştirdi. Çocuğun burada başından geçenleri anlatması üzerine olay adli makamlara bildirildi. İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan sanık, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 103. maddesi uyarınca 8 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

'DİRENME GEREKÇESİ İSABETSİZ'
Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 14. Ceza Dairesi aynı maddenin 3. fıkrasında yer alan "Cinsel istismarın üstsoy, üvey baba, vasi, bakıcı gibi koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından gerçekleştirilmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır" şeklindeki düzenlemeyi hatırlattı. Annenin çalışması nedeniyle çocuğun sanığın gözetiminde bırakıldığı belirtilerek, bu fıkranın uygulanması gerektiği sonucuna varıldı. Yerel mahkeme ise "sanık ile çocuğun annesinin gayrı resmi birliktelik yaşadığı, bu nedenle sanığın çocuğa karşı doğrudan bir hukuki manada bakma ve gözetme yükümlülüğü bulunmadığı" gerekçesiyle ilk kararında direndi. Bu kararın da temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na geldi. Yargıtay Genel Kurulu, bakım ve gözetim yükümlülüğünün belirlenmesinde "aynı çatı altında yaşama" olgusuna vurgu yaptığı kararında "Yerel mahkemenin, sanığın çocuk üzerinde yükümlülüğünün bulunmadığına ilişkin direnme gerekçesi isabetsizdir" dedi.