İŞKENCEYE DEVLET KORUMASI

 

Türkiye’de işkence mağdurlarının davası yıllarca sürüyor. Uzun yargılama süreçlerinden sonuç alamayan işkence mağdurları, bir de haklarında açılan davalarla yıldırılmak isteniyor.

Kamu görevlileri hakkındaki işkence soruşturmaları uzun süre sonuçlanmıyor. Kimi zaman yıllar süren soruşturmalar sonunda açılan davalar ise ya cezasızlıkla ya alt sınırdan verilen cezalarla ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla son buluyor. Yıldırma politikası olarak mağdura dava açılıyor. İşkencenin fiziksel ve psikolojik travmalarını atlatamayan mağdurların hukuk mücadelesi eziyete dönüşüyor. İşte yargının bu tavrını ortaya koyan işkence dosyaları:

 

1- Baloncu Yusuf Şirin, 7 yıldır gelmeyen adaleti bekliyor

Pendik’te balon satan sekiz çocuk babası Yusuf Şirin’in (57), yüzde 50 sakat kalmasına, böbreğini ve dalağını kaybetmesine, 38 gün hastanede yatmasına neden olan zabıta şiddetine “haksız tahrik” indirimi talep edildi. Üç zabıta, balon tezgahını dağıttıkları Şirin’i, bir depoya götürüp gözlerini, ellerini ve ayaklarını bağlayarak, bayılana dek dövmüş, baygın bir halde sokağa bırakıp kaçmışlardı. Sanık zabıtalar Selahattin Kılıç, Erdal Küçükgüzel ve Abdullah Aykılıç, İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, “işkence” suçundan 12’şer yıl hapis cezasına mahkum edildi. Ceza iyi halden 10’ar yıla indirildi. Yargıtay 8. Dairesi, geçen yıl, sanıklara “yaralama” suçundan ceza verilmesi gerektiğini belirterek kararı bozdu. Cumhuriyet Savcısı, sanıkların “kasten yaralama” suçundan, 10’ar yıl 6’şar aya kadar hapisle cezalandırılmasını ve “haksız tahrik” indirimi talep etti. Görgü tanığı, müfettiş baskısıyla verdiğini söylediği ifadesini geri aldı. Şirin’in avukatı Gülizar Tuncer, “Savcı bıçak iddiasını nereden çıkarıyor, açıklasın” dedi.

 

2- Yargıtay ‘Yaralama değil, işkence’ dedi

Şirin’e yapılanları işkence olarak değerlendirmeyen Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Hamdullah Çınar dosyasında, mahkemenin yaralama dediği, kaba dayağı işkence olarak gördü. Beyoğlu’nda bir barda garsonluk yapan Çınar, 7 Ağustos 2008’de, gözaltında götürüldüğü Beyoğlu Polis Merkezi’nde tahta ve plastik copla feci şekilde dövüldü. Çınar’ın kollarının ve bacaklarının büyük bölümü morarmıştı. Çınar’ı döven komiser Mehmet Kurt’a, “işkence” suçundan dava açıldı. İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi, sanığa, “basit yaralama” suçundan 2 yıl 2 ay 7 gün hapis cezası verdi. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2013’te, “işkence” suçundan ceza verilmesi gerektiğini belirterek, kararı bozdu. Yeniden yapılan yargılamada, mahkeme, oy çokluğuyla eski kararında direndi. Dosya, 7 aydır, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda.

3- Beş aydır bilirkişi yok

Kuzenler Mervan Kurt, Ahmet Usal ve Murat Şalcı’yı 7 Haziran 2012’de, Taksim İstiklal Caddesi’nde döverek yaralayan, Şalcı’nın beyin kanaması geçirmesine neden olan 4 polis memuru hakkında, olaydan yaklaşık bir yıl sonra dava açıldı. Polisler, “basit kasten yaralama” ve “hayati tehlike doğuracak şekilde kasten yaralama” suçlarından, 18 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Davanın 5. oturumunda, sanık polislerin baskısıyla yeni bir bilirkişi raporu alınmasına karar verildi. 5 aydır rapor bekleniyor. Olaydan sonra, ilk önce, üç arkadaşa, polise direnme davası açılmıştı.

4- İstanbul Barosu Avukatı Dayak Yedi Yargılanıyor

İstanbul Barosu üyesi avukat Bülent Kurt, 22 Eylül 2010’da gözaltına alınan müvekkileri için Aksaray Şehit Vedat Ulusoy Polis Merkezi’ne gitti. Kapıda bekleyen polis “Nereye lan” deyince tartıştılar. Kurt darp edildi, nezarete atıldı. Kamera görüntülerinden, yumruklandığı, onlarca polis tarafından çembere alındığı ve tartaklandığı tespit edildi. Ancak, Adalet Bakanlığı’nın isteğiyle, “polise direndiği” iddiasıyla yargılanmaya başladı. Uzun bir süre sonra ise şikayetçi polisler Evren Akbaş ve Fehmi Erdem hakkında, “zor kullanma yetkisini” aştıkları gerekçesiyle dava açıldı. Son duruşmada dinlenen ve olay tarihinde amir yardımcısı olan Ahmet Vehbi Emirhanoğlu, avukatın nezarete atılma emrini kendisinin vermediğini söyledi.

5- Halkevleri Kadın Sekreteri: Soruşturma 5. savcıda

Halkevleri Kadın Sekreteri Dilşat Aktaş’ı, 2011 yılında, Ankara’daki Hopa protestosu sırasında feci şekilde döven yaklaşık 50 polis memuru hakkındaki soruşturma sürüyor. Dosyaya bakan savcı 5 kez değişti. Aktaş’ın şikayeti, o gün gözaltına alınan diğer eylemcilerin suç duyuruları ile birleştirildi. Avukatların, dosyanın ayrılması yönündeki taleplerine yanıt verilmedi. Aktaş’ın da aralarında bulunduğu 98 kişiye açılan ‘toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına’ muhalefet davasının delilleri, Aktaş’a yönelik şiddeti belgeliyordu. Bu dosyaya gelen MOBESE görüntülerinden, Aktaş’ı linç eden 30’a yakın polis memurunun kask numarasını tespit edildi.

6- Avukatın 10 yıllık mücadelesi

Siirt Barosu avukatlarından Abdulhekim Gider, 2004 yılında, Pervari İlçe Emniyeti’nde gözaltında tutulan müvekkillerine yasal haklarının hatırlatılmadığını, işkence yapıldığını belirterek, İlçe Emniyet Amir vekili Cengiz Dursun hakkında suç duyurusunda bulundu. Karakola girerken üstünün arandığını, ayrılırken, tokalaşmak üzere elini uzattığı emniyet amirinin, “ellerimi kirletemem” karşılığını verdiğini anlattı. Gözaltına alınanların aileleriyle görüştüğü lokantanın önüne, polis araçlarının ve panzerlerin geldiğini, tehdit edildiğini söyledi. Adalet Bakanlığı, Dursun hakkında soruşturma izni vermedi. Gider, işlemin iptali istemiyle 2005 yılında Ankara 6. İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme Şubat 2015’te işlemi iptal etti. Kararda, avukatın üstünün aranması ve şüphelilere hakların hatırlatılmaması açısından, araştırma yapılması gerektiği belirtildi. Temyiz edilen karara ilişkin son sözü, Danıştay İdari Davalar Genel Kurulu söyleyecek.

7- Mağdurla polisi barıştılar sanmış

Ali Culha (30), Eminönü’nde, 26 Ağustos 2010’da, gece, beton mikserini tramvay yolundan geçiriyordu. Karşı yönden hızla gelen araca durdurmak üzere el işareti yaptı. Araçtaki polisler, sinirlendi. Kumkapı Yabancılar Şubesi’ne götürülen Culha, yolda ve karakolda darp edildi. Sol gözünde kılcal damarlar patladı. 18 gün “iş göremez” raporu aldı, psikolojisi bozuldu. 4 polis, İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandı. Sanıklardan yalnızca, Tolga Karamanoğlu, “basit yaralama” ve “görevi kötüye kullanma” suçlarından, takdir indirimiyle birlikte, toplam 10 ay hapis cezasına mahkum edildi. Hükmün açıklanması geri bırakıldı. Gerekçeli kararda, şubede komser yardımcısı olan polis hakkında Culha’nın şikayetçi olmaması nedeniyle işlem yapmadığı ifade edilerek, “O an için katılan ile sanık Tolga’nın barıştığını düşünerek olayın diğer boyutlarına girmediği anlaşılmıştır” denildi.

 

 http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/320505/iskenceye_devlet_korumasi.html