FETÖ/PDY Adli Tıp Kurumu kurumu, 32’si tutuklu 52 sanığın yargılandığı davanin son duruşmasında Avukat Osman Taşdemir usulüne uygun adil yargılama yapılmadığı gerekçesi ile mahkeme heyetini ret etti.

Av. Osman Taşdemir heyeti ret gerekçelerini adaletbiz’e anlattı.

Av. Osman Taşdemir müvekkillerinin hiçbir dayanağı olmayan, mahkeme huzurunda tartışılmayan hukuki delil niteliği tartışmalı delillerle 15 aydır tutuklu bulunduğunu belirterek mahkemenin “bylock kullandığı iddia edilen tek bir sanığı dahi tahliye etmediğini söyledi”

Taşdemir devamla;

Sulh ceza hakimliğinin tutuklama kararı verdiği tarihte soruşturma dosyasında bylocka ilişkin hiçbir delilin bulunmadığını, SEGBİS kaydına geçen beyanla heyetin bylock konusunda ihsas-ı reyde bulunduğunu belirtti.

Taşdemir,” Mahkeme başkanı kimlerin niçin tutuklu olduğunu anlatırken "sadece bylock nedeni ile tutuklu olanlar" demesi, bununla bağlantılı olarak bylock ile ilgili hiçbir veri gelmemişken bu programı şimdiden atılı suçun kesin delili olarak kabul etmesi bizde heyetin adil yargılama yapmadığı kanaatini uyandırdı” dedi.

Av. Taşdemir ayrıca Tanıklar ve sanıklara yöneltilen sorularda tanık ve sanıkların "dünya görüşü", "siyasi görüşü", "dini inancının" sorgulandığını,

 4. 5. 6. celse çözümleri yapılmadan, bunun basit bir eksiklik sayılarak tanık dinlenmesine geçilmesi, bu nedenle savunma hakkının bilinçli bir şekilde kısıtlanması mahkeme heyetini ret etmemizin haklı gerekçelerini oluşturmaktadır”  dedi.

ATK davasında bir kısım sanığın müdafi Av. Rahmi Ofluoğlu, mahkeme heyetinin ret nedeni ile çekilmesi tahliye bekleyen sanıkları üzüntüye gark ettiğini açıkladı.

Av. Rahmi Ofluoğlu,  ATK davasında 6 müvekkillerinin bulunduğunu bunların 3 ünün tahliye edildiğini, diğer üçünün ise tutukluluklarının devam etmekte olduğunu belirti ve tahliye olanlar ile olmayanların haklarındaki deliller hemen hemen aynıdır. Bu nedenle biz davada tutuklama veya tahliye kriterlerinin neler olduğunu anlayamamaktayız.

Davada 4 ü gizli 12 tanık bulunmaktadır. Bu tanıklar ifadelerinde ceza yargılaması açısında değerlendirmeye değer hiçbir şey söylememişlerdir.

 Tanıkların ifadelerini şöyle özetleyebiliriz:

Duydum, işittim, öyle dediler, zannediyorum, düşünüyorum.

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin FETÖ/PDY davalarına ilişkin 1. Derece mahkemesi olarak verdiği 2015/3 E, 2017/3 sayılı kararda “Örgüt üyesinin bu suçtan cezalandırılması için örgüt faaliyeti kapsamında ve amacı doğrultusunda bir suç işlemesi gerekmez ise de, örgütün varlığına veya güçlendirilmesine nedensel bir bağ taşıyan maddi ya da manevi somut bir katkısının bulunması gerekir. Üyelik mütemadi bir suç olması nedeniyle de eylemlerde bir süre devam eden yoğunluk aranır.”

Daire anılan kararında ayrıca sanığın örgüte silahlı terör örgütü olduğunu bilerek ve isteyerek katılması gerektiğini, bu bağlamda sanığın örgütün hiyerarşik yapısı içerisindeki yerinin somut delillerle tespiti gerektiğine hükmetmektedir.

Uygulamada mahkemelerin çoğu Yargıtay’ın 1. Derece mahkemesi sıfatıyla verdiği FETÖ/PDY kararına ve temyizen gelen dosyalarla ilgili verdiği kararlara uymadığı görülmektedir.

Kısaca, Yargıtay kararları bir türlü mahkeme duvarlarını aşıp kürsüye ulaşamamaktadır.

Çok ilginç olan ve bizim anlamakta zorlandığımız bir husus da şudur:

Çoğu mahkemenin uygulamalarının Yargıtay’ın FETÖ/PDY kararlarının içeriğine değil de bu kararların medyaya yansıdığı haline itibar ediyor olmalarının nedenleri nedir acaba?

adaletbiz