15 Temmuz darbe kalkışmasıyla ilgili İstanbul’da yürütülen soruşturmaların başındaki isim olan Başsavcı İrfan Fidan’ın öğretmen kardeşinin de FETÖ soruşturmaları kapsamında açığa alındığı ortaya çıktı. Ordu’nun Fatsa ilçesindeki Büyük Ata Ortaokulu’nda 10 yıldan uzun süredir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yapan İlhan Fidan, “FETÖ ağabeyi” olduğu iddiasıyla 1 Eylül’deki kanun hükmünde kararname (KHK) ile açığa alındı. Fatsa’da FETÖ suçlaması yöneltilen yaklaşık 69 öğretmenden bazıları tutuklanırken, birçoğu da ihraç edildi.

Fatsa’da Cemaat’in öğretmenlerden sorumlu “ağabeyi” olduğu öne sürülen Fidan hakkında ise açığa alma kararı uygulandı. Darbe girişimine ilişkin İstanbul’da yürütülen soruşturmaların başında olan ağabey İrfan Fidan ise, 26 Temmuz’da İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanmıştı. Daha önce Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’ndan sorumlu başsavcı vekili olan Fidan, Gülen Cemaati’ne yönelik “Paralel Devlet” soruşturmalarına da bakıyordu. Başsavcı Fidan, Selam Tevhid, MİT TIR’larının durdurulması ile gazeteciler Erdem Gül ve Can Dündar hakkındaki iddianameleri hazırlamıştı. 15 Temmuz’daki darbe kalkışmasının ardından 3 ay geçti. Açılan soruşturmalarda asker, polis ve yargı mensuplarının da aralarında bulunduğu binlerce kişi darbe kalkışmasının şüphelisi olarak tutuklandı.

Devlet bürokrasisinde görevli binlerce kişi de ya ihraç edilerek memuriyetten çıkarıldı ya da açığa alındı. Sürecin cadı avına dönüştüğüne yönelik AKP içinden ya da iktidara yakın medya organlarından dahi eleştiriler yükseldiği bu dönemde devlet bürokrasisindeki en büyük kıyım Milli Eğitim Bakanlığı’nda gerçekleşti. Milli Eğitim Bakanı (MEB) İsmet Yılmaz, birkaç gün önce yaptığı açıklamada, darbe kalkışması sonrasında çoğu öğretmen 28 bin 163 bakanlık personelinin ihraç edildiğini, 20 bin 88 kişinin de görevden alındığını söyledi. 20 Ekim itibarıyla 2 bin 829 personelin tutuklandığını belirten Bakan Yılmaz, 2 bin 648 personelin de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığını söylemişti. Darbe kalkışması sonrasında çıkarılan KHK’lerle gerçekleştirilen bu uygulamalara “FETÖ’cü olmak” suçlaması kaynaklık ederken, ikinci ihraç dalgasının hedefine konulan Eğitim Sen üyesi öğretmenlere de “bölücülük” suçlaması yöneltilmişti.

Bağını gizlemiyordu

1 Eylül KHK’siyle görevinden alınan ve “FETÖ üyeliği suçlaması” yöneltilenlerden birisi de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni İlhan Fidan’dı. Açığa alınmadan önce Cemaat’e mesafelenmiş görünen Fidan, daha önceleri eğitim camiasında Gülen Cemaati’yle olan bağını gizlemeyen biri olarak tanınıyordu. Çevresindeki öğretmenleri Cemaat’in sohbet toplantılarına götürmeye çalışan Fidan, iddialara göre Gülen Cemaati’nin Fatsa ve köylerindeki öğretmenlerden sorumlu “ağabeyi” konumundaydı. Gülen Cemaati ve AKP’nin ortak olduğu dönemde, 2 Haziran 2012’de gerçekleştirilen, 10’uncu Türkçe Olimpiyatları’nın Ordu’daki etkinliklerinin organizasyonunda başroldeydi. Dershanelerin kapatılması sürecinde Gülen Cemaati’nin, AKP Hükümeti’ne tepki olarak sahaya sürdüğü Aktif Sen’in Ordu ve Fatsa teşkilatlarının örgütlenmesinde de öğretmen Fidan vardı. Fidan, 17/25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmaları sonrasında Cemaat ile mesafelenerek sendikadan istifa edenler arasında yer aldı. Fidan, AKP muhalifi ancak Cemaat’ten ayrılmış bir öğretmen olarak görünse de darbe kalkışmasının ardından devlet bürokrasisindeki tasfiyelerden kaçamadı. Fatsa’da 8’i Ordu Valiliği’nce belirlenen, 53’ü de MEB’den gönderilen 61 kişilik “FETÖ’yle bağı bulunan öğretmenler” listesinde Fidan’ın adı da yer aldı. Sonrasında 8 kişinin daha eklendiği 69 kişilik listede yer alan öğretmenlerden birçoğu 1 Eylül’de çıkarılan KHK ile birlikte meslekten çıkarıldı. Bazıları tutuklanırken, küçük bir kısmı da açığa alındı.

'İfade mi verdim, aklandım'

İddialarla ilgili görüşüne başvurmak istediğimiz Fidan, Cemaat ile bağı olduğuna dair suçlamaları reddetti. “İfademi verdim ve aklandım. Göreve dönmek için bekliyorum” diyen Fidan, “Benimle ilgili söylenenler dedikodudan ibaret. Ağabeyimin savcı olarak baktığı davalardan rahatsız olanlar yapıyor bu tür dedikoduları. Mağdur olduğunu düşünen kişiler ‘Ben yandım başkaları da yansın’ mantığı güdüyor. Bu suçlamaları kabul etmiyorum. Zaten resmi ve gayrı resmi olarak bana bu tür iddialara ilişkin sorular sorulmadı. Devlette de belge esas olduğuna göre masumum” dedi.


Kaynak: Cumhuriyet.com.tr