T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

 

E. 2015/6-709

K. 2016/33

T. 26.1.2016

DAVA : Sanık ... hakkında yağma ve silahla tehdit suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda silahla tehdit suçundan yağma suçunun unsuru olduğu gerekçesiyle hüküm kurulmasına yer olmadığına, yağma suçundan ise 5237 Sayılı TCK'nun 149/1-a-d, 168/1-3, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl 4 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.08.2010 gün ve 205-366 Sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 31.03.2015 gün ve 1223-38958 sayı ile onanmasına karar verilmiş,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 10.07.2015 gün ve 234837 sayı ile;

“Mağdure 19.02.2009 tarihli kolluk ifadesinde '1 yıldır arkadaşı olan sanığın olay günü saat 09.00 sıralarında evinin zilini çaldığını kapıyı açtığında sanığın kendisine saldırarak 'evde kim var lan orospu öldürüceğim seni' diyerek elindeki silah kabzesiyle vurduğunu, kendisini savunmaya çalışırken elinde bulunan cep telefonunu zorla aldığını ve telefonu açmaya çalıştığını, bu sırada kendisinin aşağıya inerek kaçtığını ve polise giderek şikayetçi olduğunu, işyerine gittiğinde yine sanığın 'sana müsaade veriyorum bu şehri terket, etmezsen bu gece seni kesin öldürürüm' diyerek tehdit ettiğini' beyan ederek şikayetçi olmuştur.

Sanık kolluktaki ifadesinde '1,5 yıldır birlikte olduğu arkadaşı mağdure ile 1 haftadır görüşmediğini bu konuyu konuşmak için evine gittiğinde içeriye davet ettiğini, görüşmeme konusunda tartıştıklarını, aralarında yaşanan arbede sonrası mağdurenin evden kaçtığını, telefonunu almadığını, kendisini tehdit etmediğini' beyan etmiştir.

Mağdure Cumhuriyet savcılığındaki 11.03.2010 tarihli ifadesinde, sanığın, telefonunu hasarsız olarak dün teslim ettiğini belirterek kolluktaki ifadeleri doğrultusunda beyanda bulunmuştur.

Mağdure mahkemedeki ifadesinde ise; 'üç aydır görüşmediği arkadaşı sanığın eve geldiğinde kendisiyle tartıştıklarını, sonra kavga ettiklerini, evde iken kendisinin dışarıya çıktığını, sanığın telefonu sehpanın üzerinden aldığını, sanık telefona bakarken kaçtığını ve 10 gün sonra telefonu getirerek teslim ettiğini' belirtmiştir.

Sanık mahkemedeki ifadesinde ise; 'mağdureyi silahla tehdit etmediğini, 2,5 yıldır beraber çıktıklarını, halen de aynı evde beraber yaşadıklarını, mağdureyi sadece darp etiğini, telefonu zorla almadığını savunmuştur. Dosya kapsamına sanık ve mağdurenin bir süre arkadaşlık yaptıkları ve daha sonra aralarının bozulduğu, sanığı mağdurenin başkasıyla ilişkisi olduğu şüphesiyle olay günü eve geldiğinde içeride mağdureyi silahla tehdit darp ederek elindeki telefonunu zorla aldığı, telefonu açarak arama listelerini kontrol etmek istediği sırada mağdurenin polise şikayet etmek için evden ayrılmasından sonra telefonla birlikte evden ayrıldığı, bilahare soruşturma sırasında telefonu teslim ettiği anlaşılmaktadır.

Sanığın telefonunun arama listelerini kontrol ederek mağdurenin telefonda görüştüğü numaraları tespit etmek amacıyla aldığı sabittir. Olayın bu oluş şekline, taraflar arasındaki ilişkiye göre, telefonu satmak ya da kullanmak maksadıyla aldığını kabul etmek mümkün değildir. Dolayısıyla yağma suçunun manevi unsuru oluşmamıştır Sanığın eylemini mevcut haliyle konut dokunulmazlığını ihlal, silahla tehdit ve silahla kasten yaralama suçu olarak değerlendirilmesi yerine yağma suçundan verilen mahkumiyet hükmü usul ve yasaya aykırıdır" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Dairesince 14.07.2015 gün ve 4724-42422 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

KARAR : İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında yağma suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yağma suçundan cezalandırılmasına karar verilen sanığın eyleminin nitelendirilmesine ilişkindir.

Galericilik yapan, kendi beyanına göre suç tarihi itibariyle aylık 2.000-3.000 Lira geliri bulunan sanık ile mağdurenin arkadaş oldukları,

19.02.2010 günü mağdurenin evine giden sanığın, mağdurenin kapıyı açması üzerine içeriye girdiği, mağdureye “evde kim var lan orospu, öldüreceğim seni” dedikten sonra silahını çıkarıp mağdureye doğrulttuğu, silahın kabzasıyla vurduğu, mağdurenin elinde bulunan cep telefonunu alarak açmaya çalıştığı sırada mağdurenin evden kaçarak olayı polise bildirdiği,

Olay sebebiyle mağdurenin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaralandığı,

GSM şirketleriyle yapılan yazışmalardan, mağdureye ait telefonun olay tarihinden mağdureye iade edildiği tarihe kadar kullanılmadığının anlaşıldığı,

Sanık hakkında hakaret ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği,

Anlaşılmaktadır.

Mağdure 19.02.2010 günü kollukta; yaklaşık 10 yıldır tanıdığı, 1 yıldır da sosyal arkadaşı olan sanığın saat 09.00 sıralarında kapıyı çaldığını, kapıyı açar açmaz sanığın üzerine saldırarak “evde kim var lan orospu, öldüreceğim seni” diyerek elinde bulunan silahı kendisine doğrulttuğunu, silahın kabzasıyla vurduğunu, silahı tutarak kendisini savunmaya çalıştığını, elinde bulunan telefonu zorla alıp açmaya çalıştığı sırada olay yerinden kaçarak uzaklaştığını ve polise haber verdiğini beyan etmiş,

22.02.2010 tarihli ek ifadesinde telefonunu evde bulamadığını, sanığın telefonu ne yaptığını bilmediğini belirtmiş,

11.03.2010 tarihinde savcılıkta; eski ifadelerini tekrar ettiği, sanığın telefonunu ve sim kartını bir gün önce sağlam olarak geri verdiğini, sanıkla barıştığını, şikayetçi olmadığını söylemiş,

Mahkemede ise; sanıkla 2-3 yıldır arkadaş oldukları ancak olay tarihinden önce 2-3 aydır konuşmadıklarını, sanığın olay günü evde başka birinin olduğunu düşünerek geldiğini, bu sebeple sanıkla tartıştıklarını, kavga ettiklerini, telefonunun sehpanın üzerinde olduğunu, sanığın telefonu bulunduğu yerden alıp baktığı sırada evden çıktığını, sanığın elinde silah görmediğini, şikayetçi olmadığını dile getirmiş,

Sanık aşamalarda; mağdureyle 10 yıldır arkadaş olduklarını, son 1,5 yıldır birlikteliklerinin olduğunu, bir haftadır mağdureyle konuşmadıklarını, bu hususu konuşmak için evine gittiğini, bu sebeple tartıştıklarını aralarında arbede yaşandığını, mağdurenin kaçarak gittiğini, silahının olmadığını, hakaret ve tehdit etmediğini, vurmadığını, telefonunu zorla elinden almadığını savunmuştur.

5237 Sayılı TCK'nun 148. maddesinin 1. fıkrasında yağma suçunun temel şekli, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer verilmiş, 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddesinde ise kişinin hukuki bir ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla yağma suçunu işlemesi ile yağmada değer azlığı düzenlenmiştir.

Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği 5237 Sayılı TCK'nun 148/1. maddesi uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.

Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan “zor yoluyla hırsızlık”, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır.

765 Sayılı TCK'nda “gasp” olarak adlandırılan yağma, esasında cebir veya tehdit kullanmak suretiyle yapılan hırsızlıktan ibarettir. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup, ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.

Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.

Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuksal değerlerdir.

Ceza Genel Kurulunun 05.07.2013 gün ve 1548-346 sayılı, 25.02.2014 gün ve 678-98 sayılı, 20.05.2014 gün ve 617-271 ve 18.11.2014 gün ve 810-501 Sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığın olay tarihinde, iki yıldır birlikte olduğu mağdurenin başka bir kişiyle ilişkisi olduğunu düşünerek evine gidip yanında bulunan silahı mağdureye doğrultarak tehdit ettiği, silahın kabzasıyla mağdureye vurduğu, mağdurenin elinde bulunan telefonu arama kayıtlarına bakmak amacıyla zorla aldıktan yaklaşık 20 gün sonra iade ettiği olayda, olay yerine gelen sanığın mağdureye “evde kim var orospu” demesi, telefonu arama kayıtlarına bakmak için alması, kullanmadan mağdureye iade etmesi gözetildiğinde, ekonomik durumu iyi olan ve yaklaşık bir yıldır mağdureyle birlikte olan sanığın, mağdurenin başka bir kişiyle ilişkisi olup olmadığını öğrenmek için telefonunu aldığı anlaşılmakta olup sanığın faydalanmak amacıyla telefonu aldığı sabit olmadığından, üzerine atılı yağma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı, ancak sanığın mağdura karşı gerçekleştirdiği eylemlerin silahla tehdit ve kasten yaralama suçlarını oluşturabileceğinin kabulü gerekmektedir.

Öte yandan, Anayasa Mahkemesi'nin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2015/85 Sayılı iptal kararı nazara alınarak yerel mahkemenin TCK'nun 53. maddesiyle ilgili uygulamasının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulanmaktadır.

Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay C. Başsavcılığı itirazın kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün sanığa atılı eylemin nitelendirilmesinde hataya düşülmesi isabetsizliğinden ve Anayasa Mahkemesi'nin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2015/85 Sayılı iptal kararı nazara alınarak yerel mahkemenin TCK'nun 53. maddesiyle ilgili uygulamasının yeniden değerlendirilmesi zorunluluğundan bozulmasına, itiraz kabul edilerek Özel Daire onama kararının kaldırılıp yerel mahkeme hükmünün bozulmuş olması sebebiyle sanığın cezasının infazının durdurulmasına ve tahliyesine, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için yazı yazılmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan onüç kurul üyesi; itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşıoy kullanmışlardır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1-) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2-) Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 31.03.2015 gün ve 1223-38958 Sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,

3-) Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 27.08.2010 gün ve 205-366 Sayılı hükmünün, sanığa atılı eylemin nitelendirilmesinde hataya düşülmesi isabetsizliğinden ve Anayasa Mahkemesi'nin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2015/85 Sayılı iptal kararı nazara alınarak yerel mahkemenin TCK'nun 53. maddesiyle ilgili uygulamasının yeniden değerlendirilmesi zorunluluğundan BOZULMASINA,

4-) Yargıtay C. Başsavcılığı itirazın kabul edilerek Özel Daire onama kararının kaldırılıp yerel mahkeme hükmünün bozulmuş olması sebebiyle cezanın İNFAZININ DURDURULMASINA ve TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,

5-) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.