Tufan TÜRENÇ 

Elinde raporlarla geldi. Tam 15 kilo vermiş. Ama buna rağmen son günlerde medyanın ve kamuoyunun kendisini sahiplenmesi ve tahliyesi için yapılan yayınlar moralini düzeltmiş. Raporları göstererek son durum hakkında şu bilgileri verdi: “Biliyorsunuz Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Mahkeme Cerrahpaşa’nın raporlarını görüp, Çapa’dan da rapor istedi. Onun için Çapa’ya 2 kez gittim. İlk gittiğimde heyetten geçtim. Bugün bazı tahliller için kan alındı. Psikiyatrlar konsültasyon yaptı. Önümüzdeki günlerde rapor verecekler. Eğer onların da raporu Cerrahpaşa’nınkilerle örtüşürse, Anayasa Mahkamesi’nden olumlu bir karar bekliyoruz.” Hilmioğlu burada susuyor sonra önüne bakarak konuşuyor: “Burada başka hastalar da var. Onların da çıkması lazım. Sadece benim çıkmamı içime sindiremem.”  

BÜYÜK ACI YİYİP BİTİRİYOR 

Hilmioğlu’na kendisinin çıkmasının onların da tahliyesi için emsal teşkil edeceğini anlattık. “Doğru, haklısınız. Eğer öyle olacaksa ben de memnun olurum” dedi. Sonra döndü acı dolu bir yüzle şöyle konuştu: “Bakın, keşke evladımı kaybetmeseydim de ömür boyu burada kalsaydım. Oğlumun ölümü beni ve ailemi perişan etti. Karım da benim gibi 15 kilo verdi. Öteki oğlum mahvoldu. Onlara yardım edememek beni çıldırtıyor. Burada elim kolum bağlı oturuyorum.”

Hilmioğlu kesinlikle bir suçu olmadığını anlatıyor, burada yatırılmasının tek nedeni olduğunu söylüyor: “Ben tarikatçıların ele geçirdiği ve tarikat üniversitesi haline getirdiği üniversiteyi çağdaş bir üniversite haline getirdiğim için buradayım. İşte benim suçum bu. Başka bir suçum yok.”

Prof. Hilmioğlu’nun cezaevinde tutulması bir cinayet. Akciğeri hasta. Her an kansere dönüşebilir. Yaşamını hijyenik bir ortamda sürdürmesi şart. Cezaevi ortamı yaşamı için büyük risk. (Cerrahpaşa’nın raporlarında bu açıkça vurgulanıyor.) Bunun dışında oğlunun ölümü, bu acıyı ailesiyle birlikte yaşayamamak, karısının ve diğer oğlunun yanında olamamak, onlara en gerekli dönemde destek olamamak Hilmioğlu’nu demir parmaklıklar arasında yiyip bitiriyor. İnsani değerlere önem veren bir ülkede Hilmioğlu durumundaki insanlara bir saniye bile cezaevinde çile çektirmezler. İnsanları ölüme terk etmezler. Yaşamak bir insanın en kutsal hakkıdır. 



Hürriyet