Devlet 26 Mayıs 2016 tarihli MGK tavsiye kararı ve Bakanlar Kurulu kararı ile FETÖ/PDY’yi resmi olarak silahlı terör örgütü olarak ilan etti.
15 Temmuz darbe girişimi ile FETÖ/PDY’ye karşı mücadele ivme kazandı.
FETÖ/PDY  ile siyasi iktidar, güvenlik güçleri, istihbarat ve yargı mücadele etmektedir.
Devlet, FETÖ/PDY’nin bir daha devlete ve anayasal düzene karşı tehlike oluşturmaması için örgütün tabir yerinde ise kökünü kazımayı hedeflemektedir.
Siyasi iktidar örgütü çökertmek için örgüt üyelerinin itirafçı olmalarını en önemli yöntem olarak görmektedir. Bu nedenle gözaltına alınan ve silahlı örgüt üyeliği ile suçlananlar itirafçı olmaları için teşvik edilmektedirler.
Ancak bu yöntemin istenildiği oranda başarılı olmadığı görülüyor. Cumhurbaşkanı RTE yaptığı açıklamalarda bunu dile getirmektedir.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Yargıda Birlik Derneği üyelerini kabulündeki konuşmasında  şöyle dedi:
"İtirafçı namıyla ortaya çıkıyorlar. Fakat bunlar doğru konuşmuyor. Bakın bunu açık söylüyorum. 'İtirafçı' diyerek ortaya çıkarken bunlar gayet iyi aldatmacayı oynuyorlar, en tehlikeli olan da bu. Çünkü bunların bir kısmıyla benim zamanında başa baş görüşmelerim olmuştur, Başbakanlığım zamanda. Şimdi itirafçı olarak söyledikleriyle Başbakan olduğum zaman bana söylediklerine baktığım zaman tamamen aykırı ifadeler. Bu oyuna asla gelmemek gerekiyor."
"Adalet terazisini elinde tutanlar yeryüzündeki gücü elinde tutanlardır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin önlenmesinde vatandaşların direnişi ve kendilerinin ortaya koyduğu liderliğin yanında yargı organlarının sağlam duruşunun çok hayati öneme sahip olduğunu vurguladı.
YARGI
22 Ekim 2016 tarihinde memurlar.net de yer alan haberden;
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak da FETÖ üyeliğinden tutuklananlar için önemli bir açıklama yaptı. KARAR'a konuşan Başsavcı Kodalak, "15 Temmuz kanlı darbe girişimine katılanlar TCK'nın 309. maddesinde düzenlenen 'Anayasa'yı ihlal' suçundan yargılanacak. Bu sanıklar itirafçı olsalar dahi tahliye edilmeyecek; ancak TCK'nın 314/2. maddesinden örgüt üyeliğinden tutuklanan şüpheliler FETÖ'yle ilgili etkili bilgiler paylaşmaları halinde tahliye ediliyorlar, edilecekler" dedi.
İNSİYATİF KULLANIYORUZ
FETÖ'yle ilgili verdikleri bilgilerle örgütün çözülmesinde etkili olanlar hakkında kanun gereği değil ama inisiyatif alınarak tahliye kararları verildiğini belirten Kodalak, itirafçılara yönelik kanun gereği de ceza indirimi başta olmak üzere farklı uygulamalar olduğunu ifade etti.
Görüldüğü gibi Cumhuriyet Başsavcısı Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi itirafa önem vermektedir.
Kodalak’ın şu sözleri ilginç:
“FETÖ'yle ilgili verdikleri bilgilerle örgütün çözülmesinde etkili olanlar hakkında kanun gereği değil ama inisiyatif alınarak tahliye kararları verildiğini…”
Kanun gereği değil ama inisiyatif alarak itirafçılar tahliye ediliyor.
Neden Cumhurbaşkanı ve savcılar FETÖ/PDY örgüt üyelerinin itirafçı olmalarına bu kadar önem veriyorlar?
Neden savcılar inisiyatif alarak itirafçıları tahliye ediyorlar?
Devlet, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünü çökertmekte kararlı ancak devletin elinde yeteri kadar delil yok ki itirafçılığa bu derece önem veriliyor.
Devletin, anayasal düzen ve devlet için tehlikeli gördüğü bir silahlı örgüt ile kararlı bir mücadele yürütmesi görevi ve sorumluluğudur.
Ne var ki hukuk devletinde devlet organları hukuk içerisinde kalmak zorundadırlar. Silahlı terör örgütü ile mücadelede güvenlik güçlerinin tabi olduğu kurallar ile mahkemelerin tabi olduğu kurallar aynı değildir.
Bir ceza yargılamasının amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmak ve adil bir karar vermektir. Bu da hiçbir şüpheye meydan vermeyecek kesin delillerle mümkündür.  Şüphe ile kişileri özgürlüğünden yoksun bırakamayacağınız gibi mahkum da edemezsiniz. Şüpheden sanık yararlanır hukukumuzun ve evrensel ceza hukukunun temel ilkelerindendir.
Ceza yargılamasında cezaya hükmedebilmek için suçun maddi ve manevi unsurlarının gerçekleşmesi şarttır.
Suçun unsurları Genel olarak maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılır. Maddi unsurların içinde; fiil, netice, nedensellik bağı, fail, suçun konusu ve mağdur yer almaktadır. 
Ceza yargılamasında ikinci önemli husus hukuki delildir. Eğer bir delil hukuka uygun olarak elde edilememişse hükme esas alınamaz.
FETÖ/PDY davalarında yargı sıkıntıda olabilir. Fakat en zor durumunda olan savunmadır, avukatlardır.
Bylock davalarını örnek olarak alalım; deliller hukuki olmadığı gibi güvenilir değil. Sanıklar suçsuz olduklarını iddia ediyorlar.
Biz avukatlar savunmamızı dosya içeriğine göre yaparız. Dosyada delil yoksa, ya da deliller yeterli değilse, hukuki delil niteliğini taşımıyorsa avukatın müvekkilinin tahliyesini beklemesi en doğal hakkı. Bütün bunlara rağmen sanık tahliye edilmiyorsa avukat müvekkiline ne diyecektir?  Tek şey söyleyebilir;
-Konjonktür
Bylock davalarının sonucu ne olur?
Silivri’de duruşmaları başlayan bylock davalarında avukatların çoğu çok etkili savunmalar yaptılar.
Polislerin yargılandığı 86 sanıklı davada sağlık sorunlarından iki tahliye kararı verildi. 149 sanıklı diğer bir davada tek bir tahliye olmadı.
Neden?
Bylock gözaltıları ve tutuklamalar devam ederken verilecek tahliye kararları bylock algısını yıkabilir. Bu nedenle tahliye kararı riskli görülüyor.
Sonuç olarak devlet FETÖ/PDY ile kararlı bir mücadele yürütmekte ne kadar haklı ise avukatlar da ceza yargılamasında kurallara ve ceza hukukunun temel ilkelerine uyulmasını talep etmekte o kadar haklıdır. Türkiye hukuk devleti olarak kalacaksa eninde sonunda adalet tecelli edecektir.
Adaletin geç tecelli etmesi nedeniyle yıllarını cezaevinde geçiren insanlara kaybolan yıllarını hiç kimse geriye veremez. Bu nedenlerle Kayseri Ağır Ceza Mahkemesinin 6 yıl 3 ay cezaya hükmetmesi ve sanıkları tahliye etmesini olumlu buluyoruz. Maddi ve kesin delil yetersizliği nedeniyle kişiler sonunda beraat edecekse İstinaf ve Yargıtay süreçlerinde tutuksuz yargılanmaları yerinde bir karardır. Çünkü bu süreçler en az 4 yıl sürecektir. 6 yıl 3 ay ceza alan bir sanığın cezaevinde geçireceği süre ise 3 yıl 8 aydır. Sonunda beraat etmesi ihtimali bulunan sanığın bu sürede cezaevinde bulunması elbette doğru olmayacaktır.
 
 
BİZ HUKUK