DOĞAN KAYA
(Cumhuriyet Savcısı)


YASA İLE GETİRİLEN BAZI DÜZENLEMELER ŞÖYLE;


1-Araçların görünmeyen kısımları kolluk amirinin emri ile aranabilecek, bu karar 24 saat içinde hakime onaylatılacak (MADDE 1, Gerekçede savcıya ulaşılması zaman alıyor diyor. C.savcısına ulaşma süresi 2 dakikadır. Arama kararı şifahi olarakta verilebilmektedir. Bu kadar kısa sürede kendi amirinden karar alabileceğini zannetmiyorum. )



2-CMK.250. maddesi kapsamındaki suçlarda, Emniyet genel müdürü yada istihbarat şube müdürünün verdiği iletişimin tespiti kararlarının hakim onayına sunulması süresi 24 saatten 48 saate çıkarılıyor. (Madde 2-3, CMK.250 yürürlükten kalkmamışmıydı ? Hangi suçlar kastediliyor belli değil, 24 saatlik süre neden yetmez bu da belli değil) 



3-Suç üstü halinde, belirlenen katalog suçlarda, mülki amirin belirlediği kolluk amiri 24 saat gözaltı kararı verebilecek, bu süre şiddet olayları yaşanıyorsa 48 saate çıkarılabilecek. Savcıya en geç bu sürenin sonuna kadar bilgi verilip talimat istenecek (Madde 6, En fecaat madde bu, kişi güvenliği ve güvenceleri ayaklar altına alınıyor. Suç üstü hali ve katalog suçlar dikkate alındığında şu an savcıların gözaltı kararı verdikleri nerdeyse tüm suçlar bu kapsama giriyor. Yani savcının gözaltı yetkisi fiilen kaldırılıyor. Gözaltının başlangıcını belirleyemeyen savcıdan sonunda talimat isteniyor. Peki savcı ne yapacak ? Ne yapacak paşa paşa gözaltını devam ettirip mevcutlu istemek zorunda kalacak. Yani insiyatif kolluğa geçecek. (Dikkat edin işlemin başında haber verme zorunluluğu yok, en geç sürenin sonuna kadar diyor) Peki savcının gözaltı kararına itiraz var. Kolluğun gözaltı kararına nasıl itiraz edilebilecek. Birilerinin dediği gibi bu "önleyici gözaltı" değil, düpedüz "adli gözaltı". )
 
4-Vali, suçun aydınlatılması için doğrudan adli kolluğa talimat verebilecek (madde 7, tüm hukuk devletlerinde değişmez bir kural vardır. Suç işlendiği andan itibaren adli aşama başlar. Bu aşamanın tek patronu savcıdır ve bu yetki asla paylaşılamaz.)


Yürütme, bu düzenlemelerden vazgeçmelidir. Bu düzenlemeler, kendisine ve ülkeye kurulan tuzaktır. Mücadele edilen malum yapı tam da bunu istemektedir.Hükümetin ve meclisin hukuk dışı, paralel oluşumlarla mücadele hakkı, daha da ötesi sorumluluğu vardır. Ancak, paranoya ve korkular ile hukukun temel taşları oynatılmamalıdır. Bu mücadele de meşru alan, mücadele edilen yapılara terk edilmemelidir. "Ayağına kurşun sıkmak" bu olsa gerektir. Yürütme, emniyet birimlerinin, yanlış yönlendirme ve algı yaratma çabalarına engel olmalıdır. Polis ve bürokrasi, yaşanmakta olan çatışma ortamını kötüye kullanarak güç devşirmeye çalışmaktadır. Buna göz yumulamaz. Yürütme ve yasamanın iradesi açıkça emniyet ve istihbarat birimleri tarafından fesada uğratılmaktadır. Bu konuda yargı birimleri ile görüşülmeli, görülen sıkıntılar mevcut düzendeki yasal imkanlar dahilinde çözülmeye çalışılmalıdır. 


Yasama, ülkemiz, hukuk düzenimiz, geleceğimiz adına tehlike oluşturan bu girişimden vazgeçmelidir. Bu düzenleme belki Anayasa mahkemesinden dönecektir. Ancak ülkemiz ve hukuk düzenimiz adına acı bir hatıra olarak kalacaktır.


Bu yasa çıkarsa yürütmeye ve yasamaya teklifim şudur; gelin bu oyunu dürüstçe oynayalım. Eğer adli aşamada savcı ile vali/kolluk amirini ortak yapmaya çalışıyorsanız; bunu yapmayın ! C.Savcıları, 2802 syk.na tabi hakim sınıfından kişilerdir. Tüm yetkilerimizi  Kolluğa devredin. Bizde geçip hakimlik yapalım. (Ha bundan sonrada Türkiye cumhuriyetine hukuk devleti denir mi ? onu bilemem, ancak oyun çok daha dürüst oynanmış olur)  

Selam ve selametle... 

KAYNAK: www.adaletgundemi.net