Diyarbakır'da 17 yaşındaki kız torunu M.O.'ya cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuksuz yargılanan 67 yaşındaki A.O.'yu indirim uygulamadan ve 2 kez artırım yaparak 7.5 yıl hapis cezasına çarptıran 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararı açıkladı.

Sanığın anne ve babası ayrıldığı için kendi evinde kalan torununa 8 yaşından beri cinsel istismarda bulunduğu belirtilen kararda, mağdurun en son tacizi yaşadığı 19 Ağustos 2013 günü dedesine bıçak salladığı, daha sonra polis merkezine sığındığı kaydedildi. Tacizi polise anlatan M.O.'nun daha sonra nişanlandığını ve olayın duyulmasının evliliğinde sorun yaratabileceğini düşünerek şikayetten vazgeçtiğini belirten mahkeme, mağdurun istikrarlı, tutarlı ve samimi şekilde istismarı dile getirdiği ve ses kayıtlarını dosyaya sunduğunu, bunun için istismarı reddettiği ikinci ifadesine itibar edilmediğini kaydetti.

FEODAL YAPI VURGUSU

Cinsel istismar suçunun, izahı ve delillendirilmesi sıkıntılı suçlar olduğu belirtilen kararda şu ifadelere yer verildi: "Hiçbir genç kız, çocuk ve kadın, Diyarbakır gibi feodal, ataerkil yapıya, ayıplanacağı, baskı altına alınacağı ve başına gelen olayı anlatımı karşısında istikbali ve gerçekleştirme olasılığı olan evliliğine gölge düşme ihtimaline binaen, iffetine, namusuna yönelik bir olaydan dolayı gerçekleşmemiş bir olayı gerçekmiş gibi adli mercilerin önüne taşımaz."

MAĞDUR DAHA ÇOK MAĞDUR OLUYOR

Cinsel istismar olayı açığa çıktığında mağdurların daha çok mağdur olduğu belirtilen kararda, Diyarbakır'ın yerel dinamikleri dikkate alındığında tarafların cezası ağır suçlarda dahi, anlaşarak cezai anlamda olayı en az zararla kapatma eğiliminde olduklarının görüldüğü kaydedildi. Mağdurun ifade değiştirmek zorunda kalmasının olayın olmadığı sonucunu yaratmadığı belirtilen kararda, ifadesi doktor raporu ile doğrulanan mağdurun anlatımlarına üstünlük tanınması gerektiği vurgulandı.

İLK KEZ "RUH SAĞLIĞI BOZULMADI" RAPORUNA İTİBAR EDİLMEDİ

3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararda bir ilke imza atarak Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi heyetince düzenlenen mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulmadığına ilişkin rapora itibar edilmediğini açıkladı. Mağdurun cinsel saldırı sonucu beden sağlığının bozulup bozulmadığının tespitinin çoğu kez mümkün ve kolay olduğunu belirten mahkeme, ruh sağlığının bozulup bozulmadığının hemen ve kolayca tespitinin mümkün olmadığını kaydetti.

SÜREÇ MAĞDURLARIN RUH SAĞLIĞINI BOZACAK HALE GELDİ

Ruh sağlığında meydana gelen bozulmanın boyutunun yargılama sürecinde tam ortaya konulmasının mümkün olmadığı kaydedilen kararda şu ifadelere yer verildi: "Basit bir etkilenme gibi görünen olay, yıllar sonra ağır sonuçlara yol açabileceği gibi; ağır bir bozulma gibi görünen bir hususun aslında geçici bir durum olduğu ortaya çıkabilir. Ruh sağlığı ve ruh sağlığının bozulması kavramlarının bizatihi kendisi subjektif olup, mekan, zaman, olay, mağdure, hatta raporu düzenleyen bilirkişiye göre bile değişkenlik gösterebilir. Dolayısıyla istismara maruz kalan mağdurların, ruh sağlığının bozulup bozulmadığı değerlendirmesi, uzun ve tekrar eden muayene ve incelemeleri gerektirmektedir. Bu tespite yönelik süreç, mağdurelerin ruh sağlığını bozacak hale gelmiştir."

HİÇBİR KIZ, ÖZGÜRLÜĞÜNE KARIŞILDIĞI İÇİN İSTİSMAR İDDİASINDA BULUNMAZ

Hiçbir kız torununun sırf özgürlüğüne karışılıyor diye cinsel istismar iddiasında bulunmayacağı kaydedilen kararda, "Dedesine karşı özgürlüğünün cinsel istismar iddiası ile kazanılacağı yönündeki savunma hayatın olağan akışına aykırıdır. Savunma ve tanıklık olaya ilişkin olup, yoruma dayanmayan, başkasının ahlaki durumlarını sorgulamayan, doğrudan, somut gerçek bilgiye dayalı olmalıdır" ifadeleri kullanıldı.


Kaynak: Cumhuriyet.com.tr