Bylock üzerine özellikle avukatların yaptığı savunmalar sonuç vermeye başlamıştı ki Yargıtay 16. Ceza Dairesinin bylock kararı ile tekrar başa dönüldü. Daire 1. Derece mahkemesi olarak baktığı bir davada silahlı terör örgütü suçunun sübut bulması için sadece bylock indirmenin yeterli olacağına hükmetti. 16. Ceza Dairesinin bu kararından sonra mahkemeler daha önce verdikleri ara kararlarından dönmeye başladı.

Ara kararlarında mahkemeler KOM şubelerden bylock üzerinden gönderilen mesaj, e mail içeriklerini, bylock üzerinde mesajlaşılan, sesli görüşme yapılan, e mail gönderilen ve alınan kişilerin listelerini istemekteydi. Doğru olan da buydu. Çünkü ceza yargılamasında önemli olan maddi gerçeğin aydınlatılmasındır. Bylock delilinin kesin delili olarak kabulü için yukarıda belirtilen ve mahkemelerin ara kararları ile KOM şubeden istediği bilgilerin mutlaka dosyaya celbinin gerekli olduğu düşüncesindeyiz. Ağır ceza mahkemeleri 16. Ceza Dairesinin bylock kararına uymak durumunda değillerdi. Çünkü daha kararın temyiz aşaması vardı ve kesinleşmiş bir karar değildi.

İddia makamını ara karardan dönülmesi mütalaası

"ByLock" isimli program ise; örgütün, gizliliğini sağlamak ve deşifre olmayı engellemek amacıyla cep telefonlarında ve tablet tabir edilen bilgisayarlarda, 17-25 Aralık sürecinden sonra örgütün mevcut anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlerinin açığa çıkmaya başlamasıyla yapılanmanın yer altına çekilme stratejisi doğrultusunda, 2014 yılı başlarından itibaren devreye sokulan ve global bir uygulama görüntüsü altında FETÖ üyelerinin kullanımına sunulmuş kriptografik haberleşme sistemi olup; rastgele herkes tarafından kullanılmayan programın referans ve silsile yoluyla örgüt üyeleri olan kullanıcıları tespit edildikten sonra sorumlu düzeydeki örgüt mensuplarınca bizzat veya bu şahısların talimatlarıyla örgüt üyelerinin cep telefonları veya tabletlerine yüklenerek kullanıldığının belirlendiği, milli güvenlik ve milli savunma hususlarında teknik istihbarat usul ve yöntemlerini kullanarak bilgi toplayabildi ve elde ettiği bilgileri yetkili mercilere ulaştırmakla yükümlü olan MİT tarafından usulüne uygun şekilde elde edilen bylock tespitlerinin

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ile paylaşıldığı anlaşılmakla bylock tespitinin FETÖ üyeliğinin en belirgin delili olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 2015/3 E. 2017/3 K. Sayılı gerekçeli kararında da; örgütün gizli haberleşmesinde son derece önemli olduğuna değinilen bylock isimli ağa bilerek dahil olan şahısların, mesaj içerikleri tespit edilmese dahi örgüt üyesi olarak kabul edilmelerinin gerektiği belirtilmiştir.

Yukarıda açıklanan Fethullahçı Terör Örgütünün üyesi olan sanığın örgütün gizli haberleşmede kullandığı bylock isimli programda kayıtlı olduğunun tespit edildiği,

sanığın ikametinde yapılan aramada FETÖ lideri Fetullah Gülen'e ait sohbet CD'lerinin ele geçirildiği dolayısıyla sanığın silahlı terör örgütü üyeliğinin sabit olduğu anlaşılmakla;

  1. Sanık ........'nun eylemine uyan TCK'nın 314/2 ve TMK'nın 5. Maddeleri uyarınca CEZALANDIRILMASINA,

SAKARYA AĞIR CEZA MAHKEMESİ MÜTATALAAYI RET ETTİ

Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen bir davada iddia makamı aynı şekilde ara kararından dönülmesi mütalaasında bulundu. Duruşmada hazır bulunan Av. Rahmi Ofluoğlu ara karardan dönülmemesi gerektiğini gerekçeleri ile birlikte anlattı ve iddia makamının mütalaasına uyulmamasını talep etti. Duruşma bitiminde avukatlar ara karardan dönülmesini beklerken mahkeme aksi yönde karar verdi ve bylock içeriklerinin istenmesine yeniden karar verdi.

Gelinen aşamada avukatların savunma stratejilerini değiştirmeleri ve yargılamanın ileri aşamalarında etkili olacak savunma stratejileri uygulamaları gerektiği kanaatindeyiz.

Av. Rahmi Ofluoğlu

https://rahmiofluoglu.files.wordpress.com/2016/08/26.png?w=180

Biz Hukuk