It’s the economy, stupid.’ Bill Clinton

BİR YATIRIM ARACI VE SÖZLEŞME TÜRÜ: ‘SAFE’ –

Yaratıcı fikirleri, projeleri, buluşları olan insanlar yerinde durmuyorlar. Onlar yerinde durmadıkları için dünya da yerinde durmuyor. Bu hareketlilik beraberinde yeni fikirleri, projeleri, yeni kavramları, kurumları getiriyor. Ne yazık ki, hemen her konuda liderlik değil, kuyrukçuluk yapan, üretmekten, yaratmaktan daha çok birbirini yemekle uğraşan bir ülke olan Türkiye, bütün bunlardan, otuz yıl, kırk yıl, elli yıl geçtikten sonra bilgi sahibi oluyor. Ekosistem içerisinde uygulama yeri ve alanı olduğu kadar, hukuksal yönü de bulunan, bu bağlamda birçok hukuki sorunu içerisinde barındıran SAFE kurumu ve kavramı da bunlardan birisi.

Amerikan orijinli olan, bu bağlamda otuz kırk yıldır başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, pek çok Batı ülkesinde ve hatta Güney Kore, Singapur gibi Uzakdoğu ülkelerinde uygulanmakta olan SAFE, teknolojik gelişmelere, toplumların ve ekonomilerin gereksinimlerine bağlı olarak ortaya çıkan bir yatırım aracı ve sözleşme çeşididir.

Türkiye yönünden oldukça yeni olan, yasal ve hukuki yönden tam olarak olgunlaşmış bir zemini bulunmayan SAFE, İngilizce ‘Simple Agreement for Future Equity’ sözcüklerinin kısaltılmış şeklidir. Türkçe karşılığı ‘Gelecek İçin Basit Özkaynak Sözleşmesi’dir.

Yatırımcı ile girişimci arasında bağıtlanan bu sözleşme ile yatırımcı, yaptığı nakit yatırımın karşılığını, kurulacak ya da kurulan şirkette hisse edinmek suretiyle ve gelecekteki bir zamanda almayı, girişimci ise, yatırımcının yaptığı nakdi yatırım karşılığında yatırımcıya kurulacak şirkette hisse vermeyi karşılıklı olarak kabul ve taahhüt ederler.

Bu özelliği itibariyle SAFE, borç senedi niteliğinde olmadığı gibi, borcu üstlenen veya taahhüt eden bir anlaşma ve yine Türkçe hisse senedine çevrilebilir tahvil anlamına gelen ‘convertible note/bond’ türü bir kıymetli evrak değildir. Yapacağı yatırım karşılığında yatırımcıya hisse alım opsiyonu sağlayan ve herhangi bir vadeyi içermeyen bu sözleşme, gerek yatırımcıya, gerekse girişimciye, hisse ya da borç senedi gibi sermaye araçlarının getireceği risklerden, sorumluluk, faiz, vergi gibi hukuki ve mali yüklerden kurtulma olanağı verir. Gerek girişimcinin, gerekse yatırımcının risklerini en aza indirmeyi amaçlayan bir yatırım aracı ve sözleşme türü olan SAFE, kararlaştırılan koşulların oluşmasına bağlı olarak girişimciye sermaye/öz kaynak bulmasını sağlar.

SAFE’ye dayalı sistemin kurulmasının ve işlemesinin aktif unsuru olan, diğer bir deyişle yatırımın motoru konumunda bulunan yatırımcıya, ‘angel investor’, yani ‘melek yatırımcı’ adı verilir. Melek yatırımcı, sadece gelecek gördüğü projelere kendi kişisel veya şirketsel birikimlerinden ayırdığı fonla yatırım yapmakla kalmaz, aynı zamanda girişimcilere deneyim, bilgi, akıl aktarır, network ve mentorlük, yani akıl hocalığı, danışmanlık verir, halkça deyimiyle dadılık/lalalık yapar. Bunları yapan yatırımcının melekliği de, girişimciye işin başından itibaren maddi ve manevi anlamda destek vermesinden, girişimciyi pek çok konuda ve alanda kanatları altına almasından, korumasından, girişimciyi yetiştirip büyütmesinden gelir.

Mesela Apple’ın yaratıcısı, dünyanın gelmiş geçmiş en önemli CEO’larından olan Steve Jobs’ın daha henüz işin başında iken elinden tutan, ona melek yatırımcılık yapan Silikon Vadisi sosyetesinin önde gelen üyelerinden Regis McKenna’dır.

SAFE, yatırımcı ile girişimcinin sadece yatırımın maliyeti ve ‘valuation cap’ olarak isimlendirilen ‘değerleme tavanı’ üzerinden anlaşma yapmalarını öngören ve bunu yeterli gören bir sermaye aracı, bir sistem olmakla, maliyet yönünden oldukça düşük, kuruluş, ilerleyiş ve işleyiş süreci yönünden ise son derece basit ve hızlıdır.

Bu özellikleri nedeniyle SAFE, üreteceği mal ve hizmetlerle uluslararası alanda ve pazarlarda, bir an önce iş yapmak, rekabet etmek, pazarda pay sahibi olmak isteyen ve bu konularda şansı da olan girişimcilere, sadece maliyet düşüklüğü yönünden değil, bürokratik işleyiş yönünden de avantaj sağlayan, bu bağlamda üretime ve pazarlamaya geçişi hem kolaylaştıran, hem de hızlandıran bir yatırım aracıdır.

Süreç, yatırımcı ile girişimci arasında yatırım miktarı ve değerleme tavanı üzerinde sağlanan anlaşmaya bağlı olarak SAFE dokümanının imzalanmasıyla başlar. Bu dokümanda belirlenen takvime göre ve kararlaştırılan koşulların oluşmasına bağlı olarak ilerler.

Yukarıda da işaret ettiğimiz üzere Amerikan orijinli olan SAFE modelinin başladığı yer, bugün bizim ‘Silikon Vadisi’ olarak bildiğimiz Kuzey Kaliforniya’daki San Francisco vadisinin parçası olan San Jose vadisidir. Vadinin isminin zaman içerisinde değişmesinin ve Silikon Vadisi olarak anılmasının/kullanılmasının nedeni, Türkçe ‘elektronik yonga’ anlamına gelen ‘silicon chip’ üreticilerinin yoğun olarak bu bölgeye yerleşmiş ve burada üretim yapmış olmalarıdır.

Silikon Vadisi zaman içinde bölgeye adını veren elektronik yonga üreticilerini unutmuş, inovasyonla, yani ileri teknoloji ile ilgili sektörleri ifade etmek için kullanılan bir isim halini almıştır. Intel, Cisco, Google, HP, Maxtor, Softway Solutions,  Apple, Microsoft Oracle, Facebook, Twitter, Mozilla gibi ileri teknoloji üreten ve pazarlayan marka şirketlerin doğdukları yer burasıdır.

Yatırımcılık ruhuna sahip bulunan ve dolayısıyla karlı bir alanda yatırım yapmak isteyen, bunun için niyeti ve parası olan, ancak projesi, fikri olmayan, know-how’ı bulunmayan pek çok insan olduğu gibi, niyeti, fikri ve projesi olan ve fakat yatırım yapmak için parası bulunmayan insanlar da vardır. Dolayısıyla niyeti, fikri, projesi olan, ancak parası olmayan girişimcilerin paraya/sermayeye, yani yatırımcıya, parası olan ama projesi, deneyimi, yol göstereni, know-how’ı bulunmayan yatırımcıların da fikirlere, projelere gereksinimi vardır.

Bu konumda bulunan, diğer bir deyişle bir zamanlar Silikon Vadisi’nde olduğu gibi inovasyona açık dijital/sayısal ekosistemde yer almak isteyen girişimciler için oluşturulan ve ‘Incubation Center/Kuluçka Merkezi’ olarak isimlendirilen ekosistemler vardır. Türkiye’de de kurulan, bir kısmı Üniversitelerin bünyesi içerisinde faaliyet gösteren bu Kuluçka Merkezleri, az yukarıda çerçevesini çizdiğimiz iş ve üretim hayatına atılmak isteyen, fikirleri, projeleri olan ancak yatırım ve deneyim yönünden eksiklikleri bulunan girişimci adaylarının, kendilerini yetiştirdikleri, geliştirdikleri birimler, deyim ve benzetme yerinde ise bir çeşit kuvözlerdir. Erken doğan çocukların hayata hazırlanmaları, alıştırılmaları için kullanılan kuvözler gibi girişimci adayları da, bu Kuluçka Merkezlerinde görev yapan mentorler ve diğer uzmanlar eliyle iş hayatının koşullarına hazırlanırlar, ellerinden tutacak, kendilerine destek olacak melek yatırımcılarla tanışırlar.

Kuluçka Merkezine kabul edilen projelere yatırım yapılması durumunda, Kuluçka Merkezi aynı zamanda ‘Accelerator/Hızlandırcı Merkezi’ statüsünü kazanır. Kuluçka Merkezi ile Hızlandırıcı Merkezi arasındaki fark, Kuluçka Merkezinde kalma süresinin daha uzun, Hızlandırıcı Merkezinde kalma süresinin daha kısa olması, bir kısım Kuluçka Merkezlerinde kalma süresi içinde ücret ödenmesine karşın, yine bazı Hızlandırıcı Merkezlerinde ücret yerine iş fikirleri ve projeler üzerine yardım ve yatırım verilmesidir. Uygulamada, bazı Kuluçka ve Hızlandırıcı Merkezleri tarafından verilen hizmet karşılığında ücret alınmamakta, bu hizmetlerin karşılığı olarak kurulacak şirketten hisse alınması talep edilmekte, bu merkezlere kabul edilen girişimcilere çalışma alanı, yani mekan ve yer verilmektedir.

Kuluçka/Hızlandırcı Merkezi olarak hizmet veren, verdikleri bu hizmetin karşılığını yatırımcı ve girişimci tarafından kurulacak şirkete ortak olmak, bu şirketten hisse almak suretiyle karşılamak isteyen bu merkezler, henüz Türkiye’de SAFE türü yatırım araçlarına bağlı girişimcilik ekosistemi ile ilgili olarak tam anlamıyla oluşmuş ve oturmuş bir hukuki/yasal altyapı mevcut olmadığı için bu konuda hukuken zorlanmaktadırlar.

Her ne kadar, Hazine Müsteşarlığı tarafından, 09.12.1994 tarih, 4059 sayılı Teşkilat Kanunu’nun Ek 5.maddesine göre hazırlanan ve 15.02.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe konulan ‘Bireysel Katılım Sermayesi Hakkında Yönetmelik’ mevcut ise de bu yönetmelik de ihtiyaca cevap vermemektedir. Zira bu yönetmelik, sadece finansmana erişim sıkıntısı yaşayan başlangıç veya büyüme aşamasındaki girişimcilere, bu girişicilerle birlikte yatırım yapacak olanlara, bireysel katılım sermayesi yönünden destek ve yardım sağlamaktadır. Bu yönetmelikte yer alan ‘Bireysel Katılım Yatırımcısı’ terimi, uluslararası literatürde kullanılan ‘Melek Yatırımcı’ deyimi karşılığıdır.

Hepimizin bildiği üzere ekonominin motoru, Anayasamız ile de bir hak ve özgürlük olarak tanınan ve tanımlanan, aynı zamanda insan hakları kapsamında kabul edilen ‘teşebbüs özgürlüğü’dür. Teşebbüs özgürlüğü ülkelere ve toplumlara sadece refah getirmez, ülkelerin kalkınmasına, ekonomilerinin büyümesine katkı yapmaz, aynı zamanda istihdam yaratır, mal ve hizmet üretir, devletin en sağlıklı gelir kaynaklarından olan vergi gelirlerinin artmasını sağlar. Teşebbüs özgürlüğünün kaynağı, motoru para ise, teminatı da hukuktur. O nedenle hukuki koruma, hukuki güvence ve yanısıra ekonomik yönden teşvikler olmadan ne teşebbüs ne yatırım olmaz.

Kuşkusuz az yukarıda sözünü ettiğimiz Bireysel Katılım Sermayesi Hakkında Yönetmelik ile getirilen düzenlemeler, bazı konularda ihtiyaca cevap vermektedir. Ne var ki, bu yönetmeliğin bireysel katılım sermayelerinin günümüzdeki önemli araçlarından birisi durumunda bulunan SAFE ve benzeri yatırım araçları yönünden tam olarak ihtiyaca cevap veren bir hukuki zemin olduğunu ve oluşturduğunu söylemek mümkün değildir.

Bu yönetmelikle vergi muafiyeti ve başkaca teşviklerden yararlanacak sektörlere, bilgisayar yazılım danışmanlığı, bilgisayar program üretimi ve temini, veri işleme, veri tabanı faaliyetleri ve bilgisayarlarla ilgili diğer faaliyetler de dahil edilmiş ise de, Araştırma-Geliştirme, yani AR-GE faaliyetlerinin ve yine Kuluçka ve Hızlandırıcı Merkezleri ile ilgili hususların üstü ve altı hukuken daha hala boştur.

O nedenle ve ivedi olarak SAFE temelli sözleşmelere tam olarak işlerlik kazandıracak yasal düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç vardır. Türkiye’de gerek özel teşebbüslerin, gerekse Üniversitelerin bünyesi içerisinde potansiyeli olan Araştırma-Geliştirme, yani AR-GE Merkezleri, yine genç girişimcilere hizmet veren Kuluçka ve Hızlandırıcı Merkezleri mevcuttur.  Bütün bu birimler, daha fazla, daha hızlı iş ve hizmet üretmek için hukuki/yasal mevzuat desteği beklemektedir. O nedenle yatırımcının, girişimcinin, Kuluçka ve Hızlandırıcı Merkezlerinin haklarını koruyacak, bu bağlamda kurulacak şirketlerde, şirketleşme sürecine katkı veren bütün bu öznelerin hisse sahibi olmalarını sağlayacak yasal düzenlemelerin ivedi olarak yapılması gerekmektedir. Sadece bunlara değil, teknoloji geliştirme, bilişim, yazılım gibi katma değeri yüksek alanlarda Araştırma-Geliştirme, yani AR-GE faaliyetlerini destekleyecek ve teşvik edecek hukuki ve teşvik edici mekanizmalara ihtiyaç vardır.

Basında yer alan haberlerden, yukarıda eksikliğine ve ihtiyacına işaret ettiğimiz AR-GE faaliyetlerini destekleyecek, araştırma, geliştirme, tasarım ve yenilik projeleri konusunda, sanayi ile üniversiteleri işbirliği yapma zemininde buluşturacak ‘Araştırma-Geliştirme (AR-GE) Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Yasa Tasarısı’nın TBMM’ne sevk edildiği öğrenilmiştir. Kuşkusuz bu olumlu ve heyecan verici bir gelişmedir. Bununla birlikte, içeriği hakkında tam olarak bilgi sahibi olmadığımız bu tasarının, ne ölçüde az yukarıda çerçevesini çizdiğimiz hususlarda ihtiyaca cevap vereceği konusunda şu aşamada bir şey söylemek mümkün değildir.



Avukat Vedat Ahsen Coşar

https://ahsencosar.wordpress.com/