Ulusalcılık bahane mi?

Ulusalcı baro yönetimleri ve türevlerinin avukatlık mesleğine yararı mı oldu zararı mı sorusunun cevabına geçmeden önce mesleğin güncel sorunlarına bir göz atalım.

Avukatlık mesleğinin en önemli sorununun işsizlik olduğunu söyleyebiliriz.

Ayrıca;

Yüzün üzerinde hukuk fakültesinin bulunması,

Avukat sayısı hızla artarken kalitenin aynı oranda düşmesi,

Bağımlı çalışan avukatların sorunları,

Ve yargı ayağındaki sorunlar,

Adliyeye yönelik sorunlar,

Avukatlar üzerindeki baskılar,

Mesleki dokunulmazlık sorunu,

Avukatın ofis ve konut dokunulmazlığının ihlali sorunları,

Son 10 yılı esas alarak ulusalcı baro yönetimlerinin bu sorunların çözümüne katkısının ne olduğunu tartışıyoruz.

Kestirmeden söyleyelim hiçbir katkıları olmadı.

Peki, bu baro yönetimleri ne iş yaptılar?

Yine kestirmeden söyleyelim ulusalcılık bahane, baro başkanları siyasette kendilerine alan açmak için kocaman laflar ettiler.

Baroların cumhuriyetin son kalesi olduğu, kendilerinin dik duran baro başkanları olduğu gibi..

Siyasetin ne olduğunu bilmeden sözde siyaset yaptılar.

 Akademik anlamını bir yana bırakacak olursak siyaset; yönetme hak ve hukukuna sahip olmak için verilen mücadelenin taktik ve stratejilerinin bir bütünüdür.

Yönetme hakkını elde etmek için mutlaka bir örgütünüz olmalıdır. Demokrasilerde iktidar mücadelesi siyasi partilerle verilir.

Siyasi parti olmadan yapılan siyaset değil hobidir.

Peki, bizim baro başkanları ne yaptılar?

Akıllarınca siyasette kendilerine yer açmaya çalıştılar. Bu bir cahillikti. Siyaseti, siyaset tarihini bilmedikleri, felsefe ve sosyoloji bilmedikleri için boşa kürek salladılar. Sonuç CHP Genel Başkanlığına aday olan bizim başkan kurultay salonuna güçlükle girebildi.

Nasıl bir baro yönetimi, nasıl bir baro?

Baroların amacı öncelikle avukatlara hizmet etmek, mesleğin sorunlarını çözmekse barolar günlük politika değil geniş anlamda politika yapacaklar, çünkü avukatların mesleki sorunları sadece iktidar gücüyle çözülebilir.

Buradan çıkacak sonuç asla yandaş baroyu savunmak değildir. Yandaş veya iktidara tabi bir baro avukatın bağımsızlığı ile bağdaşmaz.

Barolar demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, temel hak ve hürriyetleri, adil yargılanma hakkını ve özgürlükleri savunmakla yükümlüdürler. Barolar bu sorumluluğu yerine getirirken günlük siyaset dilinden uzak olmak durumundadırlar.

Kısaca barolar iktidar mücadelesinin birer aracı gibi yönetilmemelidir. Zaten barolar iktidar mücadelesi için elverişli bir yapıya da sahip değillerdir. Yukarıda değindiğimiz gibi sözde ulusalcı baro başkanları bir siyasi parti için değil kendileri için güya siyaset yaptılar. Sonuç olarak ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabildiler.

Baro başkan veya yönetim kurulu üyeleri belli siyasi partilerin taraftarı olabilirler. Baro başkanının sosyalist olduğunu varsayalım; baro sosyalist devrim yapabilir mi?

Mesleki sorunların çözümü iktidar ve TBMM’nin yapacağı bir iştir. Barolar bu alanlarda lobi yapabilirler. Barolar lobi yapmak için diğer bütün mesleklerden daha çok imkana sahiptirler. İktidara karşı günlük siyaset dili ile kafa tutan bir baro başkanı ve yönetimi mesleki sorunların çözümü için hiçbir şey yapamazlar.

Avukatları acilen çözülmesi gereken sorunları mevcuttur.

Bunlar özetle;

Hukuk fakültesi sayısının azaltılması,

Mesleki kalitenin yükseltilmesi,

Bağımlı çalışan avukatların çalışma koşullarının iyileştirilmesi,

Avukatların adliyelerde yargının üvey evladı muamelesi görmesinin önüne geçilmesi,

Avukatların görevlerini yaparken kalemlerde ve mahkemelerde önlerine konulan engellerin kaldırılmasıdır.

Bütün bunlar için barolarda devrim gerekli.

Yaklaşmakta olan baro seçimleri baroları değiştirmek ve dönüştürmek için bir fırsattır. Bunun için bütün kesimlerin katılacağı bir tartışma alanının yaratılması şarttır.

Bütün avukatların şimdi değişim zamanıdır diyebilmesi için öncülerin sorumluluk alması gerekmektedir.

Rahmi Ofluoğlu