Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir kısım hukukçu milletvekilleri 11 Şubat 2013 Pazartesi günü saat 11.00’da İstanbul Barosuna destek ziyaretinde bulundu.

 

CHP Genel Başkan Yardımcıları Bülent Tezcan ve Gökhan Günaydın, Çorum Milletvekili Tufan Köse, Mersin milletvekili Ali Rıza Öztürk, Antalya Milletvekili Gürkut Acar, Uşak milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Denizli Milletvekili İlhan Cihaner ve CHP İstanbul İl Sekreteri Zeynel Emre’den oluşan heyet, İstanbul Barosu Başkanı Av. Doç. Dr. Ümit Kocasakal tarafından Baro Başkanı ve 9 Yönetim Kurulu Üyesi aleyhine açılan kamu davası konusunda bilgilendirildi.

 

Toplantıda, İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Durakoğlu, Genel Sekreter Av. Hüseyin Özbek, Yönetim Kurulu Üyeleri Av. Aydeniz Alisbah Tuskan, Av. Süreyya Turan, Av. İsmail Altay ve Av. Hasan Kılıç da hazır bulundu.

 

Bilgilendirme toplantısından sonra basın toplantısına geçildi. Çok sayıda basın mensubunun izlediği toplantıda konuşan İstanbul Barosu Başkanı Av. Doç. Dr. Ümit Kocasakal,  CHP’nin bazı hukukçu milletvekillerinin, boralara yönelik saldırıların yeni bir örneği olarak İstanbul Barosu’na açılan dava ile ilgili baroya destek ve bilgilenme ziyaretinde bulunduklarını ve bu davranışlarından dolayı kendilerine teşekkür ettiklerini bildirdi.

 

Heyet adına konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, iktidarın yandaşlarının sandıkta hakkından gelemedikleri, korkutamadıkları, yıldıramadıkları İstanbul Barosu yönetiminden kurtulmak için yeni tezgâhlar içine girdiklerini söyledi.

 

Bülent Tezcan konuşmasında şunları söyledi:

 

Son dönemde savunma mesleğine yapılan sistematik saldırılar karşısında bu hukuksuzluğa, bu adaletsizliğe ve yanlı uygulamalara ‘dur’ deme konusunda biz de üzerimize düşeni yapacağımızı bildirmek üzere bu ziyareti gerçekleştirdik.

 

Son dönemde AKP iktidarı sistematik bir şekilde yargıyı siyasallaştırırken bir yandan da siyasallaştırdığı yargının savunma ayağını tamamen yok etmeğe çalışmaktadır. Savunma mesleğine ve savunma mesleğinin en önemli örgütü olan barolara sürekli bir saldırıyla karşı karşıyayız. İstanbul Barosunun meslektaşlarının haklarını, savunma mesleğinin onurunu korumadaki kararlı duruşu dünyanın en büyük barosu olarak ülkedeki hukuksuzluklara karşı kararlı duruşu, iktidarı ciddi biçimde rahatsız etmiştir. İktidar genel olarak yerleştirdiği bir uygulamayla sandıkla alamadığını savcıyla alma girişimini bir kez daha hayata geçirme çabasında olduğunu göstermiştir. İstanbul Barosu’nun son Genel Kurulunda Baroyu hizaya sokamayan iktidar, savcıları harekete geçirerek haksız bir soruşturmayla baro yönetimini yıldırma, korkutma çabası içersine girmiştir.

 

Konunun kamuoyuna yansıtılma biçimiyle hiç ilgilenmiyoruz. İktidar çevresi, sosyal paylaşım sitelerine verdikleri haberlerle İstanbul Barosu yönetiminin Avukatlık Kanunu çerçevesinde görevden düştüğü algısını yaratmaya çalışmaktadırlar. Edindiğimiz bilgilerden de anlaşılmıştır ki, İstanbul Barosu yönetimi görevden düşmemiştir ve görevinin başındadır. Avukatlık Kanunu’nu neresinden yorumlarsanız yorumlayın, baro yönetimi meşru bir şekilde yönetimini sürdürmektedir. Tam tersi, İstanbul Barosu yönetimi gayrı meşru biçimde görevden alınmak istenmektedir. Bununla ilgili bir kamuoyu algısı yaratılmaya çalışıldığını görüyoruz.

 

İstanbul Barosu ‘Balyoz Davası’nda yaşanan hukuksuzluklar ve avukatların hiçe sayılması üzerine meslek örgütü sorumluluğuyla sürece müdahale etme ihtiyacı duymuş, sadece adil yargılamanın sağlanması ve savunma mesleğinin önünü açmak, avukatların uğradığı haksızlıklara ‘dur’ demek üzere mahkeme heyetinin izni dâhilinde duruşmada mevcut hukuksuzlukları ifade etmiştir. Bu, Avukatlık Kanununun İstanbul Barosuna verdiği bir yetkinin kullanımıdır. İstanbul Barosu evrensel bir hukuk anlayışıyla meslektaşlarının meşru haklarını savunmuştur. Buna karşın gayrı meşru yollar kullanılarak, Avukatlık Kanununun hükümlerine aykırı olarak Baro Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında soruşturma açarak ve yasal biçimde ifadeleri de alınmaksızın haklarında dava açılmıştır. Korkutamadıkları, yıldıramadıkları Baro Yönetiminden kurtulmak için böylesine bir çaba içersine girmişlerdir.

 

Sayın Baro Başkanıyla yaptığımız görüşmede ilk duruşmanın 17 Mayıs 2013’de olduğunu öğrendik. Bu sadece, Başkan Ümit Kocasakal’ın ve 9 Yönetim Kurulu Üyesinin yargılandığı bir dava değildir. Bu, 21. Yüzyılda savunma hakkının, savunma mesleğinin, hukukun ve adaletin yargılandığı yüzkarası biri davadır. Bu nedenle 17 Mayıs’ta hukuka sahip çıkmak üzere hep beraber orada olacağız”.