AVUKATLIK MESLEĞİNİ KÜÇÜMSEMEK VE YARGIYA TALİMAT VERMEK HSYK’NIN YETKİSİ DAHİLİNDE OLMAYIP KABUL EDİLEMEZ !

Eskişehir 1.Asliye Hukuk Mahkemesi hâkimi ile Eskişehir Baro Başkanı arasında avukatların ayağa kalkmaları konusunda yaşanan olaya ilişkin olarak HSYK’nun yaptığı basın açıklaması avukatlık mesleğine karşı saygı ve nezaket sınırlarını aşan, vahim bir açıklamadır. Gerçekten HSYK’nun bu açıklaması, yargının kurucu unsuru olan avukatı nerede gördüğünü ve bilinçaltını açığa çıkaran bir yaklaşımdır.

            Öncelikle belirtmek gerekir ki, avukatın yemin ve hüküm dışında, ara kararlarında ayağa kalkmak gibi yasal bir zorunluluğu bulunmamaktadır. Elbette avukatların mahkemeye, hâkim ve savcılara gerekli saygıyı göstermeleri tabiidir. Bununla birlikte aynı saygının hâkim ve savcılar tarafından avukata karşı gösterilmesi de zorunlu ve gereklidir. Nitekim Avukatlık Meslek Kurallarının 17.maddesine göre, yargı organları ve adli mercilerle ilişkilerde  “karşılıklı saygı” esastır. Kürsünün üstünde olmak, üstün olmak anlamına gelmemektedir. Hele ki Kurulun tarihe geçecek açıklamasındaki gibi, mahkemeye saygının bir örneği olarak bazı ülkelerde avukatların duruşma salonundan çıkarken dahi mahkemeye ve hâkime karşı arkalarını dönmemek amacıyla geri geri çıkmalarının zikredilmesi ve bunun “güzel bir gelenek” olarak nitelenmesi talihsiz olduğu gibi, avukatlık mesleğine bakış açısını da ortaya koymaktadır. Hâkimler birer “Tanrı” veya “Efendi” olmadığı gibi, avukatlar da “kapıkulu” veya “köle” değillerdir. Molierac’ın belirttiği gibi avukatların hiçbir dönemde efendileri olmamıştır ve olmayacaktır. TCK 6.maddeye göre, tıpkı hâkim ve savcı gibi avukat da yargı görevi yapan kişidir. Dolayısıyla bir altlık-üstlük ilişkisi söz konusu değildir ve olamaz. Nasıl ki hâkim ve savcılardan salonu geri geri terk etmesi beklenmemekte ise, avukattan da böyle bir şeyin beklenmesi mesleğin onuru ve saygınlığı ile bağdaşmaz. Kurulun bu “hassasiyetini” hâkim ve savcıların avukatlara hakkı olan saygıyı göstermeleri bakımından da sergilemesini beklemek  (bu yaklaşımla pek mümkün gözükmese de) beklentimizdir.

            Kurul açıklamasında avukatların, hukuka ve hukukçuluk mesleğinin kabul görmüş standartlarına ve ahlak kurallarına uygun biçimde görevlerini yerine getirmeleri gerektiği ifade edilmektedir. Avukatların bu konuda kimseden “ders”, talimat veya telkin ihtiyacı yoktur. Kurul avukatların değil, hâkim ve savcıların “Yüksek” kurulu olup, öncelikle bazı hâkim ve savcılarımızın avukatlara ve vatandaşlara karşı davranışlarını ele alması daha isabetli olacaktır. Elbette ki avukata ve vatandaşa gerekli saygıyı gösteren hâkim ve savcılarımıza söyleyeceğimiz hiçbir sözümüz yoktur Bu hâkim ve savcılarımızın da belirttiğimiz hususlara iştirak edeceğine kuşku duymamaktayız.

            Bir baro başkanının, olayda olduğu gibi savunmanın, avukatların haklarını, onur ve saygınlığını koruması, Avukatlık Kanununun 95 ve 97.maddelerinin gereğidir. Avukatlar yargının birer “aktörü” değil, kurucu unsurudur.

            Nihayet ve en vahimi açıklamada, olaydan hareketle Eskişehir Baro Başkanı hakkında Cumhuriyet savcılarının ve mahkemelerin kanuni gereğini yapmaya çağrılmasıdır. AY’nın 138/2 maddesini en iyi bilmesi ve uygulaması gereken Kurulun bu yaklaşımı, ülkemizde yargı bağımsızlığının geldiği noktayı göstermesi açısından çarpıcı ve vahimdir. Ayrıca olaya konu hâkim bakımından olası bir soruşturma halinde artık Kurul tarafsızlığını yitirmiş ve ihsası reyde bulunmuş olmaktadır.

Bildiride katıldığımız tek husus, yargı ailesinin mensupları olan hâkim, savcı ve avukatların karşılıklı saygı ve nezaket içerisinde görevlerini yerine getirmeleri gerektiğidir. Olması gereken de budur.

            Sonuç olarak HSYK’nun bu açıklamasını son derece vahim ve talihsiz olarak görmekle Eskişehir Barosunun ve Baro Başkanının yanında olduğumuzu, meslek onurumuza yönelik her türlü saldırıya kimden ve nereden gelirse gelsin gerekli cevabın verileceğini kamuoyuna saygı ile duyururuz 

                          İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI