Forumun sunumunu yapan İstanbul Barosu İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Av. İrfan Akyürek, insan haklarının hakların hem anası hem babası olduğunu söyledi. Bu hakkın temelinde adil yargılanma hakkının bulunduğunu belirten Akyürek, forumda, bu hakka ilişkin ulusal ve uluslararası mevzuatın ele alınacağını kaydetti.

 

Forumun açılışında konuşan İstanbul Barosu Genel Sekreteri Av. Hüseyin Özbek, insan haklarındaki mücadelenin sosyal yaşamın oluşmasıyla başladığını, 10 Aralık 1948 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin içeriğinin önem taşıdığını söyledi. Tanzimat’tan bu yana Türkiye’nin 130 yıllık bir demokrasi geçmişinin bulunduğuna işaret eden Özbek, bunun önemsenecek bir gelişme olduğunu bildirdi.

 

Sistemle çatışanların mutlaka yargıyla da çatışmak zorunda kaldıklarını belirten ve Hitler örneğini veren Hüseyin Özbek, böyle bir gelişmenin ülkemizde de yaşandığını belirterek şöyle dedi: “29 Ekim 1923’de çağdaş, laik, ulusal ve üniter yapıya sahip, tam bağımsızlıkçı bir Türkiye yazılımı vardı. Şimdi bu yazılım nitelikleriyle birlikte tam tersi, yani gayrı milli bir yazılıma dönüştürülmeye çalışılıyor. Bugün yargının siyasallaşmasına karşı bütün onurlu hukukçuların, yurtseverlerin karşı çıkması, mücadele etmesi gerekiyor. Bir hukuk kurumu olarak 134 yıllık bir geçmişi bulunan İstanbul Barosu tarihine uygun bir biçimde bu mücadelenin içindedir.”

 

Forumun ilk oturumunu Prof. Dr. Rona Aybay yönetti. Birleşmiş Milletlerin 1948 yılında 48 devlet iken İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini kabul ettiği 10 Aralık gününün ‘İnsan Hakları Günü’ olarak kutlandığını, ancak 64 yıllık uygulamaya bakılınca orta yerde kutlanacak bir şey bulunmadığını ve insan hakları konusunda bir arpa boyu yol alınmadığını söyledi.

 

Adaletin felsefi bir kavram olduğunu, her hukukçunun hedefinin bunu gerçekleştirmek olması gerektiğini belirten Aybay, “Hukuk insan haklarına hizmet ettiği sürece adalete yaklaşılabilir. Bu bir idealdir. Bu ideale yaklaşmak çok zor olduğu için dünyada insan hakları konusunda önemli bir gelişme sağlanamamıştır” dedi.  Aybay, konuşmasında Türkiye’nin ansan hakları sicili hakkında da bilgi verdi.

 

Prof. Dr. Durmuş Tezcan konuşmasında, süreler konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin çok katı davrandığını söyledi. Tezcan, adil yargılanmayı sadece yargı kurumları huzurunda sağlamakla sınırlandırılmaması, disiplin soruşturmalarında da değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Tezcan adil yargılanma hakkının gerçekleşme sürecini anlattı ve AİHM uygulamaları hakkında bilgi verdi.

 

Yargıçlar Sendikası Başkan Yardımcısı Nuh Hüseyin Köse, hakların sürekli ihlal edildiği bir ülkede hak mücadelesi yapmanın zor olduğunu, toplumda adalet duygusu yeterince gelişmemişse adalete ulaşmanın çok kolay olamayacağını söyledi. Konuşmasında yargıçların tarafsızlığı, bağımsızlığı ve sorunları üzerinde de duran Köse, bir süre önce MEDEL temsilcileri tarafından Türkiye’deki yargı sorunlarına ilişkin hazırlanan raporu dile getirdi ve raporun önemli bölümlerine vurgu yaptı.

 

Prof. Dr. Durmuş Tezcan’ın yönettiği ikinci oturumda ise foruma katılan tüm avukatlar, yargıçlar, savcılar ve akademisyenler tartışmaya katılarak, katkı ve değerlendirmelerde bulundular.