Kocasakal, “Artık Türkiye’de korku duvarı aşılmış ve yeni bir dönem başlamıştır. Bundan böyle iktidarların halkın isteklerini, iradesini dikkate almaksızın dayatmacı bir tavırla her istediğini yapma devri sona ermiştir” dedi.

İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’ın basın toplantısında Başkan yardımcısı Av. Mehmet Durakoğlu, Genel Sekreter Av. Hüseyin Özbek, Yönetim Kurulu Mali Sekreteri Av. Ufuk Özkap, Yönetim Kurulu Üyeleri Av. Aydeniz Alisbah Tuskan, Av. Süreyya Turan, Av. Özlem Aksungar, Av. İsmail Altay ve Av. Hasan Kılıç da hazır bulundu.

 

Basın toplantısı, baronun internet sitesinden canlı olarak yayınlandı.

Taksim Gezi Parkında uygulanacak projenin Koruma Kurulunun kararına aldırmadan dayatmayla yeşilin tahrip edilmesi üzerine anayasal ve hukuki protesto hakkını kullanan vatandaşlara karşı kolluk güçlerinin hukuksuz ve kanunsuz müdahalelerde bulunduğunu belirten Kocasakal, bu protestoları sadece Taksim Gezi Parkının korunması ile açıklamanın yanıltıcı olduğunun altını çizerek “gerçekten halkın tepkisi, ne içeceklerine, ne yiyeceklerine, kaç çocuk yapacaklarına, hangi gazeteyi alacaklarına,  hangi dizileri veya televizyonları izleyeceklerine ilişkin dayatmalara, gerçek amaç gizlenerek yaşam tarzına yönelik kısıtlama ve müdahalelere yöneliktir” dedi.

 

Toplantı, gösteri yürüyüşü ve protestonun demokratik toplumlarda yasal bir hak olduğunu hatırlatan Ümit Kocasakal, iktidarların bu hakka saygı göstermesinin hukuk devletinin bir gereği olduğunu, hukuk devletinde kolluğun istediği zaman ve istediği şekilde müdahale etme, kendi belirleyeceği şiddette zor kullanma hakkının bulunmadığını kaydetti.

Kolluğun toplumsal olaylarda alacağı önlemin 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun 16. Maddesinde düzenlendiğini ayrıntılı olarak anlatan Kocasakal, kolluğun bu yasaya aykırı gaz kullanmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3. maddesinde belirtilen ‘insanlık dışı, onur kırıcı muamele’ olarak kabul edildiğini, nitekim AİHM’nin 10 Nisan 2012 tarihli Güneş-Türkiye davasında 3. Maddenin ihlal edildiğine hükmettiğini belirtti.

 

Basın toplantısında Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza ve Muamelenin Önlenmesi Komitesinin (CPT) biber gazına ilişkin değerlendirmelerini de anlatan İstanbul Barosu Başkanı Kocasakal, Taksim ve benzeri toplumsal olaylarda kolluğun kanuna aykırı gaz kullanımına ilişkin örnekler vererek şöyle dedi: “Yakın bir mesafeden kişilerin yüzüne gaz sıkmak, ortalığı gaz bulutuna bulamak, sokaktaki çocukları coplamak, binaların içine gaz sıkmak kabul edilebilir bir hareket tarzı değildir ve halka karşı şiddet kullanmaktır.”

Bir hukuk kurumu olarak çeşitli yerlerden kaynaklanabilecek olan provakasyonlara karşı halkı ve yetkilileri uyardıklarını belirten Ümit Kocasakal, bu süreçte araçlara, dükkânlara ve kamu malına verilecek zararın istenmeyen sonuçlara yol açabileceğini, bunun direnme ve protesto hakkını zedeleyebileceğini, bunu topluma farklı yansıtmaya ve bir sonuç arzulayan çevrelere hizmet edeceğini söyledi.

Ümit Kocasakal, Başbakanın ve bazı siyasi iktidar sözcülerinin açıklamalarının tansiyonu artırmaktan öte bir hizmet etmediğini,  özellikle Başbakanın meydan okuyan tavır ve söylemleriyle farklı görüşlerden kişilerin yer aldığı protestocuları ‘çapulcu’ olarak nitelemesinin, bir takım kesimleri ‘evde tutmakta zorlandıkları’ yönündeki beyanlarının toplumu tahrik edici ve tehditkâr bir nitelik taşıdığını bildirdi.

Milletin sadece iktidara oy verenlerden ibaret olmadığını ve bir bütünü ifade ettiğinin altını çizen Kocasakal, demokrasilerde yurttaşlar seçim dışında da iradelerini, itirazlarını, karşıtlıklarını ifade edebileceklerini, sandıkta verilen yetkinin sınırsız, şartsız bir yetki olmadığını toplumsal, siyasal ve hukuksal bir denetime tabi olduğunu anlattı.

 

Olayların başladığı günün ertesinde polis şiddetine karşı derhal suç duyurusunda bulunduklarını ve bunun takipçisi olacaklarını belirten Kocasakal, Avukatlık Kanununun 76 ve 95/21 maddeleri gereğince üç yüzün üzerinde gönüllü avukatla şiddete maruz kalan, gözaltına alınan yurttaşlara hukuk desteği verdiklerini, şiddet gören yurttaşların yaşadıklarını, delil niteliğindeki malzemelerle birlikte Baroya başvurmalarını istedi.

 

Kocasakal, İstanbul Barosu’nun süreci yakından izlediğini, üzerine düşen görevi yapmayı ve gerekli tüm yasal başvurularda bulunmayı sürdüreceğini ve daima halkın hizmetinde olacağını sözlerine ekledi.

 

                         Basın Açıklamasının tam metni için tıklayınız.