Taksim’deki Gezi Parkına yapılacak AVM’yi ve bu amaçla başlatılan ağaç katliamını 27 Mayıs 2013 günü demokratik bir şekilde protesto etmek için başlayan yasal direnişe polis sert şekilde müdahale etmiştir. Polisin müdahalesinin ardından Taksim’de yaşanan olaylar tüm yurdu sarmıştır.

Siyasal iktidar oy potansiyelleri ne kadar yüksek olursa olsun, azınlıklar üzerinde tahakküm kurmamalı. Kendi yurttaşlarını yok sayıp ötekileştirmemeli. Onlarla alay edip, aşağılayan söz ve uygulamalardan kaçınmalıdır. Azınlık olmak demek; öteki olmak demek, hayatı korkarak yaşamak ve yine bu korkuyla son bulmak demek değildir. Sorgulayan, araştıran, geleceğine ve yaşamakta olduğu çevreye duyarlı insanlardan korkulmamalıdır. Bugünkü siyasi iktidar uygulamaları toplumu ayrıştıran, insanlar arasında ayrımcılığın her türlüsünün sergilendiği, ailelerin yapacağı çocuk sayısından, aldıkları alkole kadar siyasi iktidarın belirleyici olmaya çalıştığı, şehitlerin ‘kelle’ olarak nitelendiği, yurttaşların en küçük tepkilerine ‘ananı da al git’ şeklinde tepkilerin verildiği toplumun laik-seküler anlayıştan ‘dini düşünce’ esaslı anlayışla yönetilmeye çalışıldığı Cumhuriyet’in kurucuları, modern Türkiye için insan üstü emek ve gayret sarfeden Mustafa Kemal ATATÜRK ve İsmet İNÖNÜ’ye ‘iki ayyaş’ nitelemesi yapan, birey-yurttaşı ‘çapulcu’ olarak gören, toplumu ‘bizden olan’,  ‘bizden olmayan’ şeklinde bölerek çatışmaya ortam hazırlayan bir zihniyetin uygulamalarına karşı toplumun demokratik şekilde ve her türlü farklılığıyla sesini yükselttiği bir dönem olmuştur.

Medyanın büyük çoğunluğunun üzülerek söylemek gerekirse yaşanan olayları doğru ve objektif bir şekilde kamuoyuna yansıtmaktan  kaçındıklarını gözlemlemiş bulunmaktayız. Ve ne yazık ki Türkiye olup biteni, birkaç özgür ve bağımsız ulusal medya organı ile uluslar arası medyadan takip etmiştir.

Uluslararası sözleşmeler, Anayasa, Yasalardan kaynaklanan haklarını kullanan yurttaşlarımıza karşı uygulanan şiddettin ağırlığı bunun ‘devlet terörü’ olduğunun en önemli göstergesidir. Burada ihlal edilen demokrasidir, insan haklarıdır, hukuk devletidir. Yurttaşa gaz bombası, tazyik su, Toplumsal Olaylara Müdahele Araçları ve  plastik mermilerle şiddetin her türlüsü uygulanmıştır.

Adana Barosu olarak; hukukun üstünlüğünü, hukuk devletini, kural ve kuramlarıyla işleyen demokrasiyi korumaya ve savunmaya KARARLIYIZ.

Ancak bazı provokasyonlar, olayın amacını saptırmak isteyen bazı gruplar ortaya çıkarılmıştır. Bu durumda şiddettin içinde asla yer alınmamalıdır. Yaşanan olaylar sırasında mülkiyeti kamuya veya üçüncü kişilere ait taşınır ve taşınmaz mallara kasten zarar verilmesi kabul edilemez. Özgürlüklerin tek güvencesi hukuk devletidir. Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldıkları için gözaltına alınanlar derhal serbest bırakılmalıdırlar.

Olayların başlamasıyla birlikte oluşturduğumuz kriz masasında gönüllü meslektaşlarımız 24 saat tüm adli aşamalarında yurttaşlarımızı yalnız bırakmamıştır, BIRAKMAYACAKTIR.

İstanbul 6. İdare Mahkemesi iptal davası içerisinde vermiş olduğu ‘Yürütmenin Durdurulması Kararı’nı uygulamayan ve tanımayan bir yönetim karşımızdadır. Yargı kararlarının eleştirilmesi ayrıdır, hukuk tanımazlık ayrıdır.

Gezi Parkı’nın rant olarak kullanımını engelleyen bir karar alınmasını talep ediyoruz. Ne Taksim’de ne de tüm doğa ve yaşam alanlarımızın talanına izin vermeyeceğiz. Taksim başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarda, kamusal alanlarda toplantı ve eylem yasaklarına son verilmelidir.

Adana Barosu olarak, günlerdir yaşanan olaylarda hayatını kaybedenlerden dolayı büyük üzüntü duyuyor, yaralananların bir an evvel iyileşmesini dileriz.

 

Avukat Mengücek Gazi Çıtırık

Adana Barosu Başkanı